Troller tarif edilemeyecek kadar büyük ve kronik bir ahlak sorununa dönüştü. Kadın erkek ayrım yapmadan insanlara nefret kusan, yeni doğmuş bebeklere lanet okuyan, ölüm döşeğindeki hastaları alay konusu yapan, ailesi yıkılan insanları karikatürize eden akıl hastalarıyla, terbiye yoksunlarıyla dolup taşıyor sosyal medya mecraları. Edepsizliğin bu düzeyde prim yaptığı, maaşa bağlanıp taltif edildiği bir dönem tarihte yaşanmamıştır. Daha beter bir iklim, daha çirkef bir süreç yaşamak istemiyorsak lağım çukuruna dönen, zehirli bir bataklık gibi toplumu boğan trol çetelerini sıkı bir biçimde kontrol altına almalıyız.
Mezkur çirkefliğin düzeyini göstermek bakımından KHK ile işinden ihraç edilen psikiyatrist Prof. Dr. Haluk Savaş’ın yaşadığı sürece biraz olsun odaklanmakta fayda olur. İki gün önce vefat eden Haluk Savaş KHK ile ihraç edildi, gözaltına alındı, ağır kanser hastası olduğu durumda bile yaklaşık 50 gün kadar bir müddet cezaevinde kaldı, tahliye edildi ve nihayet beraat etti. Tam 16 yıl üniversitede psikiyatri profesörü olarak çalıştı. Prof. Dr. Savaş yaklaşık dört yıldır kanser hastalığına karşı mücadele veriyordu. Türkiye’deki tedavi süreçleri yetersiz kaldığı için yurt dışına çıkmak istiyordu. Fakat o da ne? Pasaportunu almak üzere müracaat ettiği Adana Valiliği KHK’lı olduğu için pasaportunu alamayacağını ve yurt dışına da çıkamayacağını beyan etti, Kimsenin beraat kararını, Mahkemenin yurt dışına çıkış yasağını kaldırdığını filan dinlediği yok; Olanca lakaytlığıyla “kanser raporlarınızı da ekleyerek CİMER’e müracaat edin” gibi yollar tavsiye ediliyordu kendisine. Durmadı, susmadı, tanıdığı tanımadığı bütün KHK’lıların yanına koştu, destek oldu. Ancak haklarını alamadı, işine geri dönemedi.
Nihayet emri hak Haluk Savaş için de tecelli etti. Cenazesi küçük bir grubun katılımıyla kılınan namazın ardından defnedildi. Allah-u Teala günah ve kusurlarını bağışlasın. Ancak geride Türkiye’de devlet ve toplum hafızasına kaydedilen bir mağduriyet ve hak mücadelesi kaldı. Başka ne kaldı, sağa sola yalan ve iftira savuran trollerin utanç verici mesajları kaldı. Suçlu-suçsuz ayrımı yapmadan insanların şeref ve haysiyetine saldıran, aileleri bile hedef alan kirli, çirkin, mide bulandıran kara-propaganda örnekleri kaldı.
İşte size bir örnek. Şaşırtmayan, hayret ettirmeyen cinsten bir örnek hem de. Zaten ona tam da bu yakışır, bu tür kirli misyonlardan başka ondan ne beklenir ki zaten, diyeceksiniz hemen. Ölçüsüz, vicdansız, edepsiz ama alabildiğine hesapçı, olabildiğince kaba saba. Bulunduğu yeri kirleten, yer aldığı çevreye sadece utanç yükü taşıyan bir sosyal medya fenomeni. Sermayesi yalan ve iftira, yöntemi kara-propaganda ve itibar suikasti. Hedef kişi, ailesi ve çevresi derhal İngiliz, Amerikan ajanı ilan edilir, FETÖ’yle iltisaklı hale sokulur.
Haluk Savaş meğer kanser hastası olmamış. Kanser “FETÖ’cülerin yeni trendi”ymiş. Kimileri için kanser hastası diye uyduruk raporlar düzenleniyormuş. Bu uyduruk raporlar sayesinde “darphane gibi para basıyorlar”mış. Üç ay ömrü kaldı denilen Haluk Savaş da diğer KHK’lılar gibi fırıldak çeviriyormuş. Demek ki bu türden şapşalca mesajların da insanların acılarını alay konusu yapan edepsizliklerin de müşterisi oluyormuş.
“Numara yapıyor, kanser filan değil” dedikleri Haluk Savaş iki gün önce çok büyük sıkıntılar çektiği kanser hastalığından öldü. İnanmak inanmamak serbest. Ölüm istisnasız herkese yetişecek zaten. Herkes amel defterine göre muamele görecek. Ancak unutulmasın ki amel defteri sadece yalan, iftira, dedikodu, hakaret ve küfür ile dolu olanlar için dünyanın bütün trol orduları “iyi biliriz” diye şahitlik etse de hem bu dünyada hem de ahiret yurdunda onlar sadece rezillikleriyle anılacaktır.
Kaynak: haksozhaber.net