24. 09. 2018 Pazartesi
İnsan insanın muhatabı. İnsan insanın sığınağı ya da nefretinin hedefi. Bunların hiçbiri nedensiz değil. İnsanı insana yakınlaştıran ya da uzaklaştıran insanın kendi hâl ve davranışları, ilişkileri. İnsan, insan ile var ve birlikte olunca anlam kazanır. Hiçbir insan bir başına yaşayamaz. Yaşasa bile; bu, çok da olası olmayan, ender olabilen bir durum. Hemen hemen hiç rastlanılmayan bir durum. Ancak deliler ve meczuplar bir başınadırlar. Onlarda tek başın yaşayamazlar çünkü onların da korunmaya ihtiyaçları var.
Bunalımlı insanlar en olmadık alışkanlıklara kapılırlar. Bu kimi zaman alkol, kimi zaman sapkınlık, hovardalık, başıboşluk gibi durumlarda olur. Bu tip insanlar insan olma duyarlığı ve bilinci içinde olamazlar. Bireysellikler de bir yere kadar yaşanır. İnsanın kaldırabileceği yaş ve sağlık sınırları var. Günü gelince ister istemez, bir çıkış yolu arar ama o zaman da iş işten geçmiş olur.
İnsanın çıkış yolu kendisindedir. Kendi kendisine bir yol bulabilir. Bu da kimi zaman zordur. Çünkü bilinç dünyası dışında kalanlar bazen çok şaşkın olurlar, yol bulmada zorlanırlar. Hayat sürekli aynı ritim üzerinde olmuyor, inişli, çıkışlı, zorlu veya rahat zamanları olur. İnsanlık halleridir bunlar, yaşanan ve yaşanması gerekenler. Belli bir düzen oluşturmak da zaman ister. İstenmeyen durum olumsuzluklar ve buna bağlı sonuçlardır. Hayatı çekilmez kılar. Kendi kendimize yaptığımız ve oluşturduğumuz bir durumdur. Biz olumsuzlukları merkeze koyarak kendimizi tanımlayamayız. Asıl olmamız gereken haller bizim için geçerlidir.
İyi ve güzel olanları konuşmak, düşünmek bir başlangıç. İnsanı istenen yol üzerine götürür. İyi, güzel ve hayırlı olanı düşünmek,hayata egemen kılmayı sağlar. Güzel ve iyi yaşamanın biricik yolu budur. İnsanlar gönül sahibidir. Bu, en duyarlı yanı. Hayatı çekilir kılmanın yolu olumlu ruh üzerine yaşama bilinciyle var olunur. Hayatı anlamlı hâle getirir. İnsan gönlünü kırmak kadar tehlikeli bir durum yoktur. Gönlün kırılması insanın yıkımıdır bir bakıma.
Zamanın çarkı ağır dönüyor. Hemen her şey olumsuzluk üzerine kurgulu gibi. Oysa koşulları ve durumu yapan insan. Bundan kurtulmanın yolu da insandan geçiyor. Bir kalbin kırılması bir insanın kırılmasıdır.
İnsan ruhunu okşayan hâl ve durumlar var. Güzel bir söz, davranış kalbin kapılarını aralar. Bunlardan kaçınmak, ya da uzaklaşmak insanı zorlar. Bunun içindir ki, iyi ve güzel davranışları huy edinmek gerekiyor. İnsanın doğasında olabilecek olana yönelmek, bu eğilimi hızlandırmak insanın elinde. Daralınan ve bunalılan zamanları olur. Bu, olağan bir durum.
Hayatın koşulları giderek zorlaşıyor. Hayatı kuşatan olumsuzluklar her geçen gün çoğalıyor. Bunların üstesinden gelmenin zorlukları onları aşabilme gücüne bağlı. Romanlar ve öyküler okuruz. Bununla insanı daha iyi tanırız. Psikolojileri ve yaşanmışlıkları iyi tartmak ve gözlemlemek için bir bakış açısı sağlar. Yazanlar; bin bir düşünürler, yaşarlar, gözlemlerler. Bunu yaparken de kendi ruhlarından katarlar. Dışarıdan hayata bakmayı ve yaşanmışlıkları içselleştirmeyi sağlar. İnsana duyarlık kazandırır. Güzel filmler izleriz, insana yol gösteren ipuçları olur. Güzel bir şiir ruhumuza dokunur bizi daha duyarlı hâle getirir.
İlişkiler, yakınlaşmalar getirir. Bunların da elbette zorlukları ve sınırları var. Başkasına emir buyurmak, sert konuşmak, hükümlü konuşmak ters teper. İnsan, gönlünü alabilecek bir şey ona değer vermedir. Onu anlayıp dinleme ve bir tartıya koymadır. Birlikte bir yola düşebilmenin girişidir.
İnsanın kendisi ile konuşması kendisini hesaba çekmesi ve sorgulamasıyla yol alır. Önce kendi kendini sınamalı, sonra da başkasına bakmalı. İnsanı anlamanın en anlamlı yanı kendisinin farkında olmasıdır.