"Dünya tarihi kahramanların biyografisinden oluşur."
(Carlyle)
"Tarihi deliler ve dehalar yapar"
(Cemil Meriç)
Kitap, bir nesne olmakla birlikte, onu oluşturan düşünce, duygu dünyası, yaşanılan zaman, üzerinde durulan zemin ile birlikte onları bir araya getirme uğraşısı veren yazarının emekleri sonucu oluşur.
Ona, onun uğuna yapılan çalışmalara bakıldığında "iki kapak arası" bir nesne olarak da tavsif edilme durumu hasıl olur.
Kitaplar konusuna göre değişiklik gösterir.. Her kitabın mutlaka bir konusu, ele aldığı bir mes'elesi, ilgi alanı vardır. Keza olmalıdır da! Zira kitap sayfalar arasında kalsa da bir dünyayı anlatmakta, onu tanıtmakta, onunla bir meramı dile getirmektedir.
Bunlarla birlikte, kitap, bir kısmını belli bir oranda sevdiğimiz ve bir kısmının da şerh düşme yoluyla değerlendirdiğimiz; konumları, kapladığı "maddi-manevi" alan, ilgi ve uğraşı alanları çerçevesinde bize bıraktıkları mirası inceleyen, onu ileriye doğru aktaran biyografi çalışmasını kapsıyorsa, ona ayrı bir değer veririz.
Düşünün, kendi alanında otorite olmuş, şu ya da bu oranda bir hayat yaşamış, bizlere ilim, irfan, düşünce, daha doğrusu doğru/sahih düşünce bırakmış, çeşitli konuları analiz ede gelmiş onlarca, hatta yüzlerce değerin(kahraman) hayatı ile ilgili az, ama bir fikir edinebilecek oranda bilgi sunan eserler her zaman baş tacı edilir.
Kronolojiyi tarihe, tarihi eserlere atfettiğimizde, biyografi türü bilgileri içeren eserler de haliyle "edebiyat" kategorisinin konusu olurdu.
Konu ile ilgili cilt, cilt ansiklopediler taranacağına, ya da internet ortamında bir şeyler aranacağına, "iki kapak arası" nesne olarak tanımlana gelen kitaba başvurmak daha iyi ve yararlı olacaktır.
Tabii ki prensip mes'elesi, şahıslarla ilgili biyografik bilgiler için ansiklopedilere müracaat etmek, ya da kitap okuma zahmetine katlanmadan internette gezinti yapmak…
Ama siz yine her konuda olduğu üzere kitaba müracaat edin, kaybetmezsiniz, bilakis kazanırsınız…
İşte, böylesi bir eser birkaç gündür elimde, dahası kitaplığımda, çantamda durup ve hakkında "işe yarayacak, dişe dokunacak" bir şeyler yazabilir miyim?" diye masamın üzerinde ve zaman, zaman klavyeme komşu olmuştu..
Eserimiz, velut yazar, edebiyatçı (aynı zamanda şair) ve düşünce insanı Mehmet Kurtoğlu'nun epey zamandır "doğum sancısı"nı çektiğini bildiğim, birçok alanda adı önplanda olan şahsiyetlerle ilgili ve sonu "…seviyorum." cümlesi ile nihayete eren "Kahramanlara Sevgiler" adlı çalışma…
Yukarıda bir yerde eserin, az çok ortaya çıkmak için hazırlık aşamasında olduğunu belirttim.
Daha doğrusu, yazarın, zaman içerisinde sosyal medyada "…seviyorum." fiil cümlesi ile bitirip okuyucuları/takipçileri için paylaştığı pasajlar bir araya gelmiş ve kitaplaşmış!
İyi de olmuş!
Yazar tarafından kitabın arka kapak yazısında şu notlar düşülmüş; "Bu kitap tarihe sığmayan büyük komutan ve devlet adamlarıyla, edebiyat ve düşünce dünyasını şekillendiren büyük adamların kısa biyografilerinden oluşmuştur. Düşünce ve edebiyat tarihine damgasını vurmuş, tarihe sığmayan Doğu ve Batı'nın büyük adamlarının tek cümleye sığdırılan can alıcı yönleri, fikirleri, şahsiyetleri kahramanlıkları anlatılmıştır." (Arka kapak)
Yukarıda alıntıladığımız cümle kitabın ne amaçla hazırlandığına da işaret ediyor.
Kitapta, hemen her eserde olduğu, olması gerektiği üzere bir "Önsöz", "Giriş" ve giriş bölümüne bağlı olarak; kuşkusuz felsefe/düşün dünyasının en önemli şahsiyeti unvanını "çokça" hak eden ve bizim dünyamızda "Eflatun" olarak tanınan Yunan filozofu Platon'dan, müslim, gayr-i müslim birçok tarihi şahsiyet de dahil, günümüzün önemli simalarından Lübnan aslılı Amin Maalouf'a ve oradan da, önemine binaen apayrı yerleri bulunan peygamberlere kadar yaklaşık yüz yirmi beş şahsiyet eserde, kısa, ama öz, anlaşılır ve önemli cümleleri içeren biyografileriyle yer almaktadır.
Eserde kimler yok ki, say, say bitmez, bir hayli önemli, anlamlı ve çarpıcı yönleri öne çıkan şahsiyetler.
Yazar, kitabın yazılış sebebini açıklarken günümüz dünyasının içerisinde bulunduğu durum –az şeyle çok şey elde etme- ve özellikle de salt anı yaşayan, geleneğin onlar için bir anlam ifade etmediği sanal alemde gün geçiren, dijital anlamında küçük kutular içerisinde yaşayan ve yazarın kendi tanımlamamsıyla "dijital dünyanın çocukları" dediği z kuşağına ulaşmak diye bir derdinin olduğunu görüyoruz.
Yazar, bu konuda "Artık geleneğin bittiği, yeni bir formda yeni bir zihniyetin oluştuğu bilgi çağındayız. İnsanlar için zaman kıymetli, çünkü hayat çok hızlı akıyor. Hızlı akan bir zaman, hızlı yaşayan bir nesil var önümüzde… "Sanal bir alemde yaşıyorlar. Küçük bir tablet veya telefonun içindeki dünyada mutluluğu, bilgiyi görüyor. O küçük kutuya ulaşmayan, dijital dünyaya dokunmayan bu sanal çocuklara da ulaşamaz, onların ruhuna dokunamaz" (s. 9)kabilinden haklı yargıları dile getiriyor.
Anlayacağımız, annelerin ellerinde yemek dolu kaşıklarla evde oda, oda çocuğunun peşinde koşturduğu o yaşanan enstantanelerden daha farklı durumlara şahit oluyoruz artık; kimi kendi çocuğuyla, kimi torunuyla, çoğumuzda –kurum, kuruluşlar dahil- hepimizi ilgilendiren ve giderek bizlere pas vermeyen "dijital çağı" çocuklarınızla…
Rabbimiz, encamımızı hayreylesin, onlar kendilerini bilgi ile donatırken, onları anlayabilmesini düşündüğümüz bizlere de sabır ile birlikte "etrafını cami, ağyarını mani" bir durum ihsan eylesin; yediden, yetmişe herkese…
Yazımızın en başına alıntıladığımız ve Carlyle'ye ait"Dünya tarihi kahramanların biyografisinden oluşur." İfadesi ile üstad Cemil Meriç'in o meşhur "tarihi deliler ve dehalar yapar" ifadesi, aslında bu eserin oluşmasına hem katkı sunmuş ve hem de ilham vermiştir diyebiliriz.
Öyle ki, bir Eflatun(Platon) olmasa idi, ne Yunan felsefesi vücuda gelirdi ve ne de felsefeden bahsedebilirdik, Keza, yanlışı ve doğrusuyla Doğu'dan ve Batı'dan komutanlar, krallar ve sultanlar olmasa idi, belki tarihin kendiside kuru bir bilgi yığını olarak kalırdı.
Bunlarla birlikte dinî kaynakları kaleme almayan, olanları da tetkik etmeyen cümle ulema, üdeba, şuara, ehl-i irfan, maddi(teknik) bilgileri sahip kaşifler, ustalar; modern dönemin mantığı içre yeni, yeni ortaya çıkan literatüre sahip olmayan şahsiyetler olmasa idi belki kafamız rahat olurdu, ama hakikate ulaşma konusunda bir arpa boyu yol alamayabilirdik.
Bununla birlikte o meşhur ve bize bir o kadar da bir iç burukluğu yaşatan "güneş hep doğudan doğar"dı serzenişini ya zamanında, ya da günümüzde aşacak oranda önümüzde uzun mu uzun bir hayli yolun olduğunu da biliyoruz.
Oyle ki, "damlaya, damlaya göl olur" hesabı, gerek Doğu'dan ve gerekse de Batı'dan, imbik, imbik inerek bir yere toplanan ve kullanmamız için bize lazım olan bilgiyi, hem de hikmet içre kullanmamıza vesile olabilecek kahramanlar dün olduğu gibi, bugünde varlar ve inşallah yarınlarda da olacaklardı.
Biz böyle derken -yanlışları hariç- tarihe mal olmuş ve yazarında onların şahıslarında öne çıkarmaya çalıştığı önemli ve anlamlı yönlerini dikkate aldığımızda, bilgi heybemizde dolacaktır. Yeter ki almasını bilelim, yanlışlar da kendiliğinden ortaya çıkar.
Son söz; "…seviyorum."
Kahramanlara Sevgiler
Mehmet Kurtoğlu
Çizgi Kitabevi
Nisan 2022, Konya
KaynaK: kitaphaber.com.tr