ABD başkanı Donald Trump Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ‘Barış Pınarı’ harekatına başlayacağı gün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la yalnız telefon görüşmesi yapmamış, ona bir de mektup yazmış. Bugünkü gazetelerde metnini okuduğunuzda sizler de fark edeceksiniz: Mektubunda muhatabını tarihe karşı sorumluluk konusunda uyarıyor Trump…
Tarih…
Elbette bugünlerde yaşananlar ileride tarih kitaplarına konu olacak.
Mektubu okurken ‘tarih’ ile ilgili cümleyle karşılaştığımda benim zihnimde şu soru oluştu: Acaba tarih Donald Trump’ın kendisini nasıl yazacak?
Trump ABD’nin 45. başkanı. ABD tarihinde bugüne kadar gelmiş geçmiş başkanlar içerisinde her türlüsü var. İçlerinde Potomac nehrine çırılçıplak gireni mi, daha önceki görevi sırasında cellatlık yapmış olanı mı, günde birkaç kez pantolon değiştireni mi ararsınız, hepsi var. Ancak ben yine de Trump’ın tarihe “ABD’nin dünyadaki konumunu değiştiren başkanı” diye geçecek kadar değişik biri olduğuna inanıyorum.
Fala inanmayın, kehanetlere de…
Baba Vanga adını duydunuz mu?
Meşhur kahin Nostradamus’un (1503-1566) adını mutlaka duymuşsunuzdur; Baba Vanga (1911-1996) onun bize en yakın tarihteki benzeri. Bulgaristan’da yaşamış âmâ kadın kehanetleriyle meşhur. Kehanetlerinin bazısı hiç görmediği ABD ile ilgili. 11 Eylül’de meydana gelen terör saldırısını çok önceden haber verdiği söyleniyor. Amerikalıların kendilerine 44. başkan olarak siyahi birini seçecekleri ve ondan sonraki başkanın ülkenin en son başkomutanı olacağı da yine onun kehanetlerinden…
Reklam
Kadın 1996 yılında öldü, Amerikalılar 44. başkan olarak Barack Obama’yı (2008) seçtiler. 45. başkan olarak da Donald Trump’ı (2016)…
Evet, ben de sizler gibi kör kadının yaptığı türden kehanetlere inanmıyorum, ama yine de seçilmesinden önce öğrendiğim bu kehanet Trump’ı ve yaptıklarını izlerken -şimdi olduğu gibi- aklıma geliveriyor.
Herhalde ABD’nin Trump eliyle veya Trump yüzünden dirlik ve birliğini kaybedeceği yok, ancak Trump’ın şimdilerde yaptıkları kalıcılık kazanır ve o zorlamalarını gelecek yıl yapılacak seçime kadar sürdürür, sandıktan hem kendisini başkan hem de kendisi gibileri senatör ve temsilciler meclisi üyesi seçtirmeyi başarırsa, 2020’den itibaren ABD hiç değilse benim hayatım boyunca bildiğim Amerika olmaktan bayağı uzaklaşacak.
Adam iki gündür ABD siyasi hayatında ne kadar önemli şahsiyet varsa hepsiyle dişe diş kavga halinde. Medya zaten ona göre ‘1 numaralı halk -yani Trump- düşmanı’. Kendisine çetrefil sorular yönelten gazetecilerin gözlerinin içine bakarak “Amerika yine en güçlü orduya sahip olacak, fakat ülke dışında askeri varlığı kalmayacak” diyor…
[ABD’nin 70’den fazla ülkede toplamı 800’ü geçen üssü bulunuyor ve bu üslerin her birinde de çok sayıda askeri var. Dünyada savaşa hazırlık için her çeşit silah ve teçhizata en fazla kaynak ayıran ülke yine ABD. Amerika için ‘emperyalist’, ‘dünya jandarması’ gibi sıfatlar bu sebeple kullanılıyor zaten.]
Dün, yine basınla buluşmasında, “Şu yakınlarda Suudi Arabistan’a ilave asker gönderdim, ancak bilmenizi isterim, onlarla ilgili bütün masrafları karşılamayı evsahibi ülke taahhüt etti de ondan sonra” dedi.
[Trump Ortadoğu’dan asker çekmekte kararlı görünüyor. Ülkelere isterlerse paralı askerlik hizmeti sunma dışında bir silahlı varlık bulundurmayacak, öyle anlaşılıyor. Suudi Arabistan bu niyetten önceden haberli olmalı ki, önceki gün Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, Riyad’ta, üç yıl önce Trump hangi hüsnü kabulü gördüyse ondan çok daha görkemli bir törenle karşılandı.]
Yeni bir dil, farklı bir üslup
Reklam
Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mektubu..
Trump için ‘çatlak’ sözcüğünü kullananlar giderek artıyor. Dün, Beyaz Saray’a davet ettiği kalabalık siyasetçiler önünde, Meclis başkanı Nancy Pelosi’ye, hem de kadının yüzüne karşı, “Üçüncü sınıf siyasetçisin sen” demiş; o da alı al moru mor dışarıya çıktığında, bizim ‘çatlak’ ile kast ettiğimiz anlamda bir sözcük kullandı Trump için…
Böylece yeni bir üslubu da Amerikan siyasetine sokmuş oldu ABD başkanı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Sakın Suriye’ye asker gönderme” tavsiyesinde bulunmak için gönderdiği mektuba yeniden bir göz atarsanız, o mektubun muhatabı üzerinde tam aksi hisler uyandıracağını tahmin edebilirsiniz. Bir devlet başkanına, siz kim olursanız olun, “Aptal olma” diyebilir misiniz?
Mektupta “Seni sonra arayacağım” demeden hemen önce o kısa cümleye yer vermiş Trump.
Dıştan bakanlara göre ‘çatlak’ gibi görünse de Amerikalılar -hiç değilse yarısı- galiba farklı düşünüyor. Zaten bu yüzden de hem rakip partiden (Demokratlar) hem de kendi partisinden (Cumhuriyetçiler) muhalifleri onun Beyaz Saray’daki ömrünü seçim öncesinde kısaltmak için ‘azil’ mekanizmasını çalıştırmaya karar vermiş görünüyorlar.
Baba Vanga “Amerikalıların 45. başkanları son başkomutanları olacak” kehanetinde bulunurken ne kast etti, bunu elbette bilemem; ancak Trump’ın ABD’nin şimdiye kadar bildiğimiz türden başkanlarının sonuncusu olacağına galiba ben de inanmaya başladım.