Dün, Hansa’yı araştırırken büyük şair Mehmet Akif’in Hansa hakkında bir makale yazdığını öğrendim.
Makaleyi bulamadım. Yakında bulurum inşallah. Ya da bu yazıyı okuyan bir dost bulur gönderir.
Ancak Mahmut Toptaş’ın bir makalesinde Akif’ten naklen Hansa’nın Hassan bin Sabit’in şiirini eleştirdiği rivayeti okudum.
Akif’in anlatımında Hansa biraz daha sert.
Diyor ki Hassan bin Sabit’e:
“Sen, kabileni övmek istemişsin, fakat bir beyitte 7 hata yapmışsın.”
Ondan sonra geçen Pazar aktardığım eleştirileri yöneltiyor.
Bu belki de Arap edebiyatının en eski eleştiri örneklerinden biri.
Bir not daha:
Hansa bir gün (henüz Müslüman değilken) Ukaz panayırına geliyor. Babasının ve kardeşinin başına gelenleri anlatıyor ve şiirler söylüyor. Bedir Savaşı’nın üzerinden çok zaman geçmemiş. Ebu Süfyan’ın karısı Hind de Ukaz panayırında. Bedir’de Rebia’nın oğulları Utbe, Şeybe ve Utbe’nin oğlu Velid öldürülmüştü. Utbe’nin kızı Hind Ukaz’da onlara ağıt yakıyor ve Arapların en talihsiz kadını olduğunu söylüyordu. Hind, hedvecini taşıyanlara Hansa’nın yanına çekmelerini söyledi.
Tanıştılar. Hind, “Arapların en talihsizi olduğunu söylüyormuşsun, neden?” diye sordu.
Hansa şiirle cevap verdi. Hind de babası ve kardeşleri için yazdığı beyitleri okudu. Hansa da kendi beyitlerini.
Bu alış-verişler o devrin medyasının şiir olduğunun bir başka kanıtı.
Bugün, kaba saba bir medya çağındayız, herkes doğruyu ve yanlışı dümdüz söylüyor.
Medyada çok ilerledik ama sanki geriye doğru ilerledik.
Biz tekrar Hansa’ya dönelim.
Hansa’nın kocası müsrif, kumarbaz. Malını tüketiyor. Hansa’nın kardeşi Sahr, nesi varsa yarısını Hansa’ya veriyor.
Sahr’ın karısı Selma, “O’nun kocası kumarbaz, hiçbir şeyi elinde tutamaz. Hansa’ya vereceksen malının kötüsünü ver” diyor.
Sahr, verdiği malı kıskanan karısına şiirle cevap veriyor:
“Kötüsünü vermem ona, yemin olsun Allah’a/İffetlidir o, hayası yeter bana”
“Eğer ölsem örtüsünü parçalar/Sıdarına bürünür.”
Sahr’ın şiirindeki bu sözdür, Hansa’nın ömrü boyunca sadakat gösterdiği.
Sıdar’ını eleştiren Hz. Aişe’ye ve Hz. Ömer’e karşı savunduğu.
Gelin-görümce rekabetinin arasına şiiriyle böyle pervasızca girebildiğine göre gerçekten yiğit adammış Sahr.
“Yenilmez, sağlam bir kaleydi/Gençler inerken ve binerken atlarına”
“Herkesin ürktüğü dehşetli bir aslan/Pençeleri kuvvetli, akrabaya vefalı”
“Sahr yol gösterendir bütün rehberlere/Zirvesinde ateş yanan bir dağ gibi”
Yakışıklı adam. Derler ki Medine’de bir Yahudi tüccar dükkanına içki içmeye gelen Sahr’ı ve arkadaşı Bel’a b. Kays’ı görünce imrenmiş. “Bu ikisi gibi yakışıklı adamların Araplardan olmasını kıskanıyorum” demiş. Hasedinden onlara onları hasta edecek bir içki vermiş.
Sahr bu içkiden dolayı hastalanmış.
Hansa zaman zaman kardeşinin yakışıklılığını övüyor.
“İnce belli, güzel kokulu kıyafeti, ne güzel yiğit/Yabancıya da yakına da güzeldir ahlakı”
Bunlar kayda değer. Fakat daha önemlisi Hansa’nın tarihe geçen hüznü.
“Uyku tutmadı beni, dostlarım yanıldı/Sanki ateş tutuşturuyor elbiselerimi”
“Bir yıldızın kaybolması dert oldu bana/Kaybolan yıldız geri dönmez bir daha”
“Ey gözüm cömertçe dökülsün gözyaşın gözlerinden/Delinmiş inciler gibi ipe dizilen”
“Cömert ol gözyaşlarında onun için dökülen/İnciler misali, ipleri kesilen”
“Dar geldi bana yeryüzü, çöktü, yıkıldı/Dağlar ve çöl yere kapandı”
“Feryat edince halkalı bir güvercin, ağlarım Sahr’a/Ağlarım sahra hüznü alev alınca vadideki boz güvercinlerin”
Şiirleri yazıldığı dilde okumak büyük nimettir.
Biz tercümelerden okumuş olduk. Bu eksik bir okumadır.
Belki biraz fikir edindik.
Ne yapalım, nasibimiz bu kadarmış.
Hansa faslını Kadisiye’yle kapatalım.
Hansa’nın oğulları Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Kadisiye savaşına katılıyorlar.
Hansa da onlarla beraber. Rivayete göre, savaş başlarken Hansa oğullarından ölünceye kadar savaşmalarını istemiş. Oğullar annelerini öven şiirler söylemişler.
“Azimli ve sabırlı yaşlı kadın/Bize doğru yolu ve sabrı emretti.”
Oğullar da annelerine sadık. Rüstem’in ve Kisra’nın mağlup edildiği, Kadisiye’de şehit oluyorlar.