”Kadınlara yönelik suçların ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmesi bir ilk”

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, TVNet canlı yayınında, TBMM Genel Kurulunda kabul edilen kadına ve sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesine ilişkin kanunu değerlendirdi.

”Kadınlara yönelik suçların ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmesi bir ilk”

Ocak Medya’dan Rabia Güner’in “konu ile ilgili” haberi…

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, TVNet canlı yayınında, TBMM Genel Kurulunda kabul edilen kadına ve sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesine ilişkin kanunu değerlendirdi.

Yanık, “Kadınlara yönelik işlenen suçların katalog suçlar kapsamına alınması ve bir ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmesi TCK sistematiğinde bir ilk” diye ifade etti.

Takdiri indirim ve yargılamada iyi hal indirimlerinin uygulanma biçimlerinin uzun zamandır tartışma konusu olduğunu hatırlatan Yanık, “Dolayısıyla bunlara karşı bir cevap da geliştirilmiş oldu. Bu düzenlemenin çok önemli bir özelliği de kadına yönelik şiddet vakalarının aslında kategorik bir suç tanımına alınmış olması.” dedi.

Yapılan düzenlemeyle kadına karşı işlenen kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet gibi suçların cezalarının artırılacağını vurgulayan Yanık, şunları söyledi:

“Yani suçun kadınlara karşı işlenmesi artık ağırlaştırıcı sebep. Bu önemli yeni bir durum. Nikahlı veya boşanmış eşe karşı işlenen tehdit suçlarının alt sınırı 9 aya çıkarıldı. Fiziksel veya iletişim araçlarıyla yapılan ısrarlı takip suçlarında tutuklama kararı verilebilecek. Eşe veya boşanılan eşe karşı kasten yaralama suçları, katalog suçlar kapsamındaki tutuklanma imkanı bu sebeple geldi. Dolayısıyla bu anlamda kadınlara yönelik işlenen suçların katalog suçlar kapsamına alınması ve bir ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmesi TCK sistematiğinde bir ilk. Yeni düzenlemede bunun kadar önemli hususlardan bir başkası, kadına yönelik saldırılarda somut pişmanlık emaresi içermeyen hiçbir durum indirim sebebi olmayacak. Normal şartlarda mahkemelerin takdiri indirim hakları vardır. Hukuk mantığı içinde bu son derece olağan ve doğrudur. Kadına yönelik şiddet vakalarında kamuoyunun ‘kravat indirimi’ diye algıladığı şeyden bahsedelim. Mahkemenin karşısına gelmiş sanık, kılığını kıyafetini düzeltmiş, kravat takmış. ‘Ben çok pişmanım efendim’ diyor ama mahkemenin karşısında zaten ‘Ben pişman değilim’ diyen çok azdır. Dolayısıyla bunların samimi pişmanlık emaresi olmadığı, sadece mahkemeden indirim alabilmek için yapılmış davranış biçimleri olduğunu zaman içinde biz çok tecrübe ettik.”

“İndirimden yararlanmak için pişmanmış gibi yapıyorsa…”

Pişmanlığın mümkün olduğunu ve yasa tarafından korunması gerektiğini ifade eden Bakan Yanık, “Ama bunun bir yolu ve göstergeleri vardır. Sanık, samimi olarak pişmansa indirimden yararlansın. Hukuk mantığı bize bunu emreder. Ama mahkemenin karşısında sadece indirimden yararlanmak için pişmanmış gibi yapıyorsa, o zaman bu imkanı ona tanımamamız lazım. Yeni düzenleme bize onu getirmiş oldu. ” diye konuştu.

Israrlı takip konusuna da değinen Bakan Yanık, iletişim araçlarının çoğalmasıyla ısrarlı takibin arttığına işaret ederek, “Israrlı takip mağdurun hayatını karartan, günlük rutinini bozan, eğitim, iş ve sosyal hayatını engelleyen ve neredeyse yok etmeye kadar götüren sosyal ve fiziksel ablukadan bahsediyoruz. Israrlı takibin hem suç kapsamı hem de tutuklama sebeplerinden birisinin arasına alınması bu anlamda çok önemli, özellikle kadınlar açısından.” değerlendirmesinde bulundu.

“Nafaka süreli olarak hükmedilebilir, süresiz değildir”

Nafaka konusundaki soru üzerine Bakan Yanık, şunları dile getirdi:

“Kişisel olarak şunu söyleyeyim. Bu konuda bir sıkıntı var evet fakat şurayı gözden kaçırmamamız lazım. Nafaka ile alakalı temel tartışma noktası bir mahkeme nafakaya hükmederken süresiz olarak mı hükmetmelidir yoksa süreli olarak da hükmedebilir mi? Asıl temel hukuk tartışması buradan kaynaklanıyor. Ben yıllardır ve bakanlıktan sonra da birkaç konuşmamda ifade ettim, nafaka süreli olarak hükmedilebilir, süresiz değildir. Bir defa bunu söyleyelim. Kamuoyunda gruplar var, ‘O zaman yasal düzenleme yapılsın.’ Şu andaki yasal düzenleme zaten buna müsait. Şunu diyecekseniz ‘En fazla 2-3 yıl’. Bu da başka mağduriyetlere ve haksızlıklara sebep olur.”

Yanık, nafaka başlığının manipülatif, bağlamından ve hukuk gerçeğinden kopuk biçimde tartışıldığını ifade etti.

Bakan Yanık TAYA sonuçlarını değerlendirdi

Bakanlıkça 5 yılda bir yürütülen ve 81 ilde 19 bin 430 hanede saha çalışmaları tamamlanan Türk Aile Yapısı Araştırması (TAYA) sonuçlarına ilişkin bilgi veren Bakan Yanık, 2021’de ilk evliliklerin yüzde 37’sinin 20-24 yaş arasında gerçekleştiğini, en az bir kez boşanmış kişilerin en önemli boşanma nedeninin yüzde 32,2 ile eşin sorumsuz ve ilgisiz davranması, eşler arasında harcama ve ailece birlikte vakit geçirememe olduğunu kaydetti.

Katılımcıların yüzde 82,6’sının, kadınların çalışma ve sosyal hayata katkı sağlamasını değerli bulduğunu, bireylerin yüzde 83,1’inin çocukların anne ve babasına yaşlılıklarında bakmasını düşündüğünü belirten Yanık, “Bu araştırma sonuçları bize aslında toplumsal dinamiklerimizi gösteriyor.” ifadesini kullandı.

“Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın koruyucu aile olabilmek için sisteme dahil olması lazım”

Aile Ataşeliği uygulamasını anlatan Yanık, 2015 yılında Almanya’da Aile Ataşeliği açtıklarını belirterek, “Aile Ataşeliği, Türk toplumunun yoğun yaşadığı yerlerde onların kendi yaşadıkları toplumla, aile içindeki problemleriyle ilgili meselelerde onlara yardımcı olmak. Özellikle Almanya’da koruma altına alınan çocuklar meselesi var. Vatandaşlarımızın bu anlamda çok ciddi problemleri var. Köln, Münih, Hamburg, Stuttgart’ta Aile Ataşeliklerimizi açacağız. Berlin Büyükelçilik uhdesinde de müşavirlik kuracağız.” bilgisini verdi.

Aile Ataşeliklerinin çocuklar, gençler, yaşlılar, engelli, bakıma muhtaç olanlar, aile, kadın ve sosyal yardımlar başlıklarında çalışma yapacağını aktaran Yanık, şunları kaydetti:

“2015’ten bu yana 398 koruma altına alınan Türk çocuk vakası ile bakanlık olarak ilgilenmişiz. 200 çocuğumuzu ailesine geri döndürmüşüz. 161 çocuğumuzun ise koruma altına alınma riski oluştuğunda, aileye gerekli rehberlik ve danışmanlık hizmetini vererek çocukların ailelerde kalmasını sağlamışız. Özellikle Türk ailelerin çocuklarının, kendi inancımızla, örf ve adetimizle, geleneklerimizle çok uymayan Alman aileler, yabancı ailelere koruyucu aile olarak verilmesinden hoşnut değiliz ama orada çok temel bir sorumluluğumuz var. Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın koruyucu aile olabilmek için sisteme dahil olması lazım.”