Tarih: 09.08.2020 04:42

Kadınlara ve Siyasete Yugo Faulüne Dur Demeli

Facebook Twitter Linked-in

Melih Şendil kadınlara futbolu çok gördü. Üstüne bir de pembe renge dair bilinçaltını ifşa etti. “Pembe giyerim pembe” türküsünden de haberi yok belli. “Futbol erkek oyunudur” diyor aslında. Bein Spor’un baş spikeri zevzekliği için pişman olmuş olmalı. Olmadıysa da kadınlar onu pişman edecektir. Kızlara futbol topu vermeyen Şendil’e, “Pışııııııııık” demek lazım.

AKP’nin has müttefiki Katarlılara ait Bein Spor’da; “kadınlar zinhar futbol oynamasın” lafı beni geçmişe götürdü.

İçinden bir sürü devlet çıkan Yugoslavya futbolda oynatmaktan çok oynatmamaya dayalı taktikleri ile hatırlanır.

Bugün bile vicdansız faullere Yugo Faulu denir.

Yugoslav futbolunun pabucu dama atıldı. Yugo faulü yapan hakemden kaçarsa, VAR’a yakalanıyor. O yüzden artık futbol fazlasıyla eğlenceli.

AKP iktidarının; propagandadan sorumlu üyesi Fahrettin Altun, “Türkiye’de son 20 yılda basında çeşitliliğin arttığını” ifade etmiş. Altun’un demeçlerini 1984 romanı yerine de okuyabilirsiniz. Tam 9 gazetenin aynı manşetle çıktığı günde bu tür söylemler aslında sabır sınaması şeklinde.

AKP’nin medyayı kıskaca alan tutumunu tekrar tekrar ifade etmenin aslında pek de faydası yok. Bunu çok iyi bilenlerdenim. Yine de girişte bahsettiğim Yugoslav ekolünün siyaset versiyonu olarak görmek lazım.

AKP siyaset yapamaz hale gelmenin sonucunda, siyaset yaptırmama bir tür Yugo faulüyle oyunu sürekli kesme telaşında.

Medyanın iktidar borazanından başka bir hal almamış hali olan sözde merkez kanallarının tamamında dillendirilen “dış güçler bize oyun kuruyor“ söylemi hiçbir inandırıcılığı olmamasına karşın, tekrarlanarak beyinlere nakşedilmeye çalışılıyor.

“Bu dış güçler sürekli AKP’ye seçim kazandırıp, daha sonra AKP ileri gittikçe onun ayağını kaydırmaya çalışarak pek de zeki olmadıklarını gösteriyor.”

Akıllı bir dış güç işi kaynağında çözer. Oysa AKP onca yolu, köprüyü, tüneli yaparken boş boş oturan bu güçler birden harekete geçiyor ve büyük oyun başlıyor.

Tabii son dönemde Ayasofya’nın açılması da dış güçleri kızdırmış olmalı. Ancak ben Ayasofya daha açılmadan iktidarı uyardım. Benim gibi sıradan vatandaşın bile öngördüğü dış güç saldırısını koskoca Devletimizin savuşturamaması, gerekli önlemlerin zamanında alınmadığı ve zafiyete yol açıldığını gösteriyor(!)

Bize göre latife de olsa bir zamanların merkez medyasında, şimdinin yandaşlarında boy boy savunulan bu görüşlerin siyaseti sulandırıp gerçekleri göz ardı eden Yugo faulleri olduğuna şüphe yok.

Sosyal medyayı kitleyip Mehmet Barlas’tan Özışık Kardeşlere, A.Hakan’dan A.Selvi’ye, E.Ardıç’tan A.Dilipak’a ve yüzlerce benzerine devlet destekli görsel ve yazılı basında “sonsuz alan yaratma” projesi de, bu faullerin bile ötesinde direk rakibin 11 oyuncusuna kırmızı kart gösterip maçı kazanma hevesini gösteriyor.

“Siyasette VAR olsaydı maç kaç kaç biterdi?” sorusunu uzun süre önce ilk soranlardan biri de bendim. Belli ki AKP’nin kameralar önünde adil oyun derdi yok. Hiçbir zaman da olacak gibi görünmüyor.  

https://veysidundar.home.blog/2020/08/08/siyasette-var-olsaydi-mac-kac-kacti-simdi/

Hakemi zaten kendisi atıyor, kamera zaten kendisinde, oyunun sadece istenen bölümleri gösteriliyor, ‘maç kaç kaç biterse bitsin’, hep AKP’nin nasıl kazandığı anlatılıyor.

Aslında bu dış güç mevzuunun belki de en acıklı bölümü, eski Türkiye’nin başarısızlıkların tamamını hakkımızın yenmesine bağlayan ezik halinin fütursuzca istismar edilmesi.

Eurovision’da hep hakkımız yenirdi, bütün maçlarda hakemler hep rakip milli takımdan yana olurdu. Ne zamanki biz de Eurovision’da puanlar topladık, Sertab Erener 1.oldu, UEFA kupasını kaldırıp, Dünya 3.sü olduk, artık bu söylemler rafa kalktı.

AKP ise neredeyse; “Türkiye’yi yeniden kurduk” diyecek kadar cüret göstermişken, birden nasıl oluyorsa dış güçlerin saldırısı ile karşı karşıya kalıyor. Türkiye’yi yeniden kuracak kadar güçlü bir iktidar, ülke parasının Türkiye’nin onda bir nüfuslu ülkelerinin parasının çeyreğine düşmesini ise, dış güçlerin oyununa bağlıyor.

AKP mızıkçı çocuk gibi. Yense de yenilse de hep kazanmak istiyor. Misketlerini delik cebinden düşürüyor ve “misketlerimi çaldılar” diye figan ediyor.

Yanına aldığı arkadaşı ile mahallenin yarısına demediğini bırakmamışken, şimdi aynı mahalleye barış teklif ediyor fakat kendi kaybettiği misketleri de onlardan talep ediyor.

Mızıkçıları kimse sevmez. Mahalledeki bütün topları patlattıktan sonra elindeki patlak topları yeni gibi gösteren çocuklara söylenecek cevap ise bellidir : PIŞIIIIIIIIIK....

Veysi Dündar 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —