Adalet Bakanı Abdulhamit Gül imzasıyla kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik genelge yayınladı.
Genelgeye göre “Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Büroları” yaygınlaştırılacak, şiddet vakalarına bu bürolardaki uzman savcılar bakacak. Kadına şiddetle mücadele kapsamında mağdurun hayati tehlikesinin bulunması halinde talep aranmaksızın geçici koruma altına alma tedbiri uygulanacak. Genelgeyle, şiddet uygulayana yönelik öfke kontrolü, stresle başa çıkma konularında eğitim, rehabilite, tedavi, muayene tedbirleri talep edilebilecek.
Aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet suçlarının soruşturmaları ile 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında verilen önleyici ve koruyucu tedbir kararlarının uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunların giderilmesi ve yol gösterici olması amacıyla, 20 Şubat 2015 tarihli, “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması” konulu genelge güncellendi.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül imzalı, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması konulu genelge, Hakimler Savcılar Kurulu ve tüm başsavcılıklara gönderildi.
Genelgede, 20 Mart 2012’de yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanunda, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ile bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esaslar belirlendiği hatırlatıldı.
Aynı Kanunda, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) görev ve sorumluluklarının ortaya konulduğu anlatılan genelgede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına da atıf yapıldı.
AİHM Opuz/Türkiye kararında, başvurucu ve annesinin maruz kaldığı şiddet karşısında yetkili mercilerin etkisiz ve hareketsiz kalmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlali olarak kabul edildiği ve asıl sorunun mevzuattan değil, söz konusu düzenlemelerin uygulamaya yansıtılamamasından kaynaklandığının da ifade edildiği aktarıldı.
Şiddetle etkin mücadele edilebilmesi için ilgili bütün kurumların eş güdüm içerisinde çalışmaları, şiddeti doğuran nedenlere odaklanılması ve mağduru koruyucu mekanizmaların yanında şiddet uygulayan kişilere yönelik önleyici tedbirler üzerinde de yoğunlaşılması gerektiği vurgulandı.
Genelgede, aile içi ve kadına karşı şiddet suçlarına ilişkin yürütülen soruşturmalarda yapılması gerekenler şöyle sıralandı:
1- Cumhuriyet başsavcılıkları bünyesinde, “Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Bürosu” Türkiye genelinde yaygınlaştırılacak, bu bürolarda çalışan Cumhuriyet savcılarının uzmanlaşmaları sağlanarak zorunlu durumlar dışında farklı işlerde görevlendirilmemesi ve sık iş bölümü değişikliği yapılmaması sağlanacak.
2- Cumhuriyet başsavcılıklarına yapılan şikayet başvurularında gerekli soruşturma işlemlerinin ikmali için müracaat evrakının doğrudan kolluğa havalesinden kaçınılacak. Müracaat sahibinin Cumhuriyet savcısı tarafından ayrıntılı şekilde ifadesi alınarak şikayet ve delillerinin açıklattırılması ve buna göre ikmali istenilen hususlar açıkça bildirilerek kolluk birimlerinin talimatlandırılması yapılacak.
3- Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca verilen yetkiler maddi gerçeğe ulaşmak için etkili şekilde kullanılacak, soruşturma konusunu aydınlatmaya yarayacak her türlü bilgi, belge ve delil zamanında, eksiksiz ve ayrıntılı şekilde toplanacak.
4- Eylemle orantılı koruma tedbirlerine başvuru konusu değerlendirilecek, mağdurun daha önce başka şikayetinin bulunup bulunmadığı mutlaka kontrol edilecek. Süregelen şiddet vakalarının tespiti halinde şüpheli hakkında zincirleme eylemlerle orantılı koruma tedbirlerine başvuru konusu da göz önünde bulundurulacak.
5- Kural olarak gizli olan soruşturma evresiyle ilgili ifade, tutanak, belge, ses ve video kaydı gibi delillerin internet ve sosyal medya gibi platformlarda paylaşılmasının önüne geçilecek.
6- Özel hayatın gizliliği, mahremiyet hakkı, lekelenmeme hakkı, kişisel verilerin korunması gibi temel haklara önemle riayet edilecek.