İlk maça kıyasla Fenerbahçe, rakip sahada alan daraltıp basmaya çalıştı ki zaten gol atması gereken taraf olduğundan bu da gayet doğaldı. İlk 20 dakikada Ayew´in kafayla arkaya sektirdiği topu kimsenin tamamlamadığını, kombine hareketlerde halen çok zayıf olan Alper´in sol ayağıyla uygun açıdan vurduğu cılız şutu ve Eljif´in mükemmel uzun pasında savunma arkasına sarkan Isla´nın topu ıskalamasını hatırlayalım. Bunlardan biri gol olsa maçın ve belki turun kaderi tamamen değişebilirdi. Dolayısıyla Cocu´nun başlangıç planı doğruydu ve bir yere kadar başarıyla işledi. Ancak 25. Dakikada gelen golle aslında maç orada bitti.
Bu dakikadan sonra maçın kontrolünün arada Fenerbahçe´ye geçtiği dakikalar da oldu. Hatta 45. Dakikada bu takımdaki en son orta yapabilecek adamın ortasına en son kafa vuruşu yapacak adamın vuruşuyla beraberlik bile geldi. Fakat aslında maçın genel hikayesi hiç değişmedi; yeteneği zayıf olan defans oyuncuları gayet yavaş bir şekilde oyun kurmaya çalıştı, geride kalanlar ekstra çaba sarf edip mücadele etti ve fakat oyuna verim katamadı. Hızlı oynaması gereken, sürekli rakip sahaya yığılması gereken ve bir yandan da ortaya verim koyması gereken takım sahada değildi ve turun gideceği de zaten maçın tüm gidişatında belliydi. Benfica ise kısa ve hızlı paslarla ya da yerinde driplinglerle güzel bir şekilde çıktı ve orta sahayı yıktı. Sekiz numarada bir Josef bu oyunu bozabilirdi ve fakat Fenerbahçe´de sekiz numarada olması gereken Giuliano ıslıklar eşliğinde sahada gezinmekle yetindi.
Cocu, ikinci yarıda 60.dakikada Barış ve Soldado´yu oyuna aldı. İkisinin de girmesine kimse itiraz etmez. Valbuena´nın çıkması doğru karardı zira yine ekstra çaba sarf etti, yoruldu ve kendisine en çok ihtiyaç duyulacak yerlerde alabildiğine verimsiz kaldı ve top kaybı yaptı. Mehmet Topal değişikliği ise hatalıydı; kanatlarda Alper ve Barış ile oynayacaksa orta sahada topu rakibe vermemeliydi ve Giualiano o topa sahip çıkabilecek oyuncu değildi. Böylece hem Alper, hem Barış hem de onlarla beraber oynayacak olan Ayew ve Soldado etkisiz kaldı. Üstelik orta sahada top süren tek adam olan Eljif de defansın önüne çekildi. Sonuç olarak çıkardığı kadroyu her ne kadar katılmasam da çeşitli nedenlerle anlayabildiğim Cocu, yanlış değişiklikle zor da olsa belki maçın döneceği son yarım saati heba etti.
Benfica bu turda karşılaşılabilecek en zor takımdı ve zaten kura çekildiğinde bile açık ara favoriydi. Yine de en azından çaba, gerektiğinde ön alanda pres ve alan savunmasındaki başarı düşünüldüğünde iyi bir santrfor olsaydı ya da hiç olmazsa Josef oynayabilseydi ibre Fenerbahçe´ye dönebilirdi. Ancak bu ekonomik şartlarda belli ki Fenerbahçe´nin İngiltere transfer sezonunun bitişini beklemek dışında bir seçeneği de yoktu.
Şampiyonlar Ligi´nden elenmenin elbette ki çok önemli bir ekonomik maliyeti var. Ancak mevcut gerçekler dâhilinde bu takımın en büyük hedefi de grupta üçüncülük ve Avrupa Ligi´nde devam olabilirdi. Elbette ekonomik kaybı azımsamıyorum ancak şunu da kabul etmemiz gerekiyor; bu takım her sene üstüne inşa edeceği bir yapıya kavuşmadığı ve sürekli olarak yapılanma yaşadığı müddetçe (seneye kiralık oyuncuların durumundan dolayı benzer bir süreç maalesef yine yaşanacak) Şampiyonlar Ligi´ne gitmek istiyorsa ligi şampiyon bitirmek durumundadır. Bu sezon Fenerbahçe´nin Ağustos ayında karşılaşmak durumunda kaldığı Benfica´dan daha zor bir maçı olmayacak ve Fenerbahçe artık ön eleme oynamayacağı bir durumun yani şampiyonluğun peşine düşmelidir. Şampiyonlar Ligi´nin temposu ve olumsuz durumlarda psikolojik etkileri bu ekonomik durumdaki takımı bu sezonun şampiyonluk yarışında yaralardı. Oysa Fenerbahçe için Avrupa Ligi gayet uygun bir mecra olabilir; yeter ki yine çok erken bir kura şanssızlığı yaşamasın.
O halde asıl soru Fenerbahçe´nin şampiyon olup olamayacağıdır. İyimser bakmak isteyenlere Benfica maçlarından çok güzel konsantrasyon, ön saha presi ve alan savunması haberleri var. Umutlanmak isteyenlere daha yapılacak santrfor ve stoper transferleri var. Üstelik kimsenin hesabında yokken pırıl pırıl gelen Eljif ve Barış var. Ancak bir yandan da önce Cocu´nun kabullenmesi gereken açık gerçekler de var; Giualiano ve Valbuena´nın bu takımda işi yok.