Yeryüzünün özel bir mekanı idi Kabe. Kendine has bir güzelliği vardı. Kabe´yi görenler onu hayranlıkla izlemekten kendini alamazlardı. Siyah örtüsü ile asil bir duruşu vardı. O yıllarda Mekke´de Kabe´den daha yüksek bir yapı yoktu. ?
Kabe Allah´ın evi idi. Kabe yeryüzünde yapılan ilk mescitti. Hz. İbrahim, oğlu İsmail ile birlikte yapmıştı Kabe´yi, ve Hz. İbrahim Allah´ın emri ile insanları Kabe´yi ziyarete çağırmıştı. O günden bu güne insanlar Hz. İbrahim´in çağrısına icabet ederek Kabe´yi ziyaret ediyorlar.
Daha İslam dünyayı şereflendirmemiş Peygamberimize, peygamberlik görevi verilmemişti. Cahiliyye Arapları Mekke halkı bütün yanlışlarına, bilgisizliklerine rağmen Kabe´ye saygısızlık etmezlerdi. Kötülük için birbiri ile yarışırken bile Kabe´ye hürmet ederlerdi. İyice temizlenmeden Kabe´yi tavaf etmezlerdi.
Ebrehe´nin Kabe´ye saldırdığı tarihe, fil olayı olarak geçen hadiseden otuz yıl sonra, nübüvvetten on yıl önce idi.
Tarih Miladi takvime göre bir rivayette 17 diğer rivayette 21 Mart 599 yılı idi. Ehl-i Beyt kaynaklarına göre Recep ayının 13. Günü idi.
Esad Kızı, Ebu Talib´in eşi olan Fatıma kutsal mabet Kabe´ye doğru gidiyordu. Esad kızı Fatıma yıllarca Peygamberimize annelik yapmış, Peygamberimizin annemden sonraki annem dediği kadındı.
Peygamberimizin doğmadan babası vefat etmişti. Altı yaşında ise annesi vefat etmişti. Peygamberimiz annesi vefat ettikten sonra sekiz yaşına kadar dedesi Abdulmuttalib´in yanında kalmıştı. Dedesi vefat ettiğinde sekiz yaşında idi. Peygamberimiz sekiz yaşından sonra amcası Ebu Talib´in evinde büyümüştü. Ebu Talib´in eşi Esad kızı Fatıma Peygamberimize annelik yapan mübarek bir kadındı.
Peygamberimiz çok severdi yengesi Fatıma´yı. Ona anne diye hitap ederdi. İşte bu mübarek kadın Fatıma hamile idi. Doğumu kolay olsun, yavrusu sağlıklı olsun diye Kabe´de Allah´a dua edecekti.
Kabe´yi tavaf etmeye Allah´a dua etmeye başladı Fatıma. Kabe´yi tavaf ederken kendinden geçmişti. Artık ayakları Fatıma´yı taşımıyordu. Fatıma Kabe´nin örtüsüne sarılarak ayakta durmaya çalışırken acılarının, sancılarının arttığını hissetti. Ve Kabe´nin örtüsüne sığındı Fatıma. Kadınlar geldiler Fatıma´yı korumaya aldılar. Fatıma doğum yapıyordu.
Kabe bir büyük doğuma şahitlik ediyordu.
Hz. Ali doğuyordu. Hz. Ali bu kutsal mekanda Kabe´de doğmuştu.
Hz. Ali´yi Kabe´nin örtüsüne sarmışlardı. Böyle bir doğum başka kimseye nasip olmamıştı. Kabe´de doğup Kabe´nin örtüsüne sarılan bir bebekti Hz. Ali. Allah onu insanlar içinden seçip ayrıcalıklı kılmıştı.
Peygamberimiz, Hz. Ali´nin doğumunu duyunca amcası Ebu Talib´in evine geldi. Hz. Ali´yi kucağına aldı, sevdi ve adını sordu.
Hz. Ali´nin annesi Fâtıma;
?Esed koymak istiyorum? deyince
Peygamberimiz kendisine de annelik yapan bu kadına;
İzin verirseniz ismini ?Ali? koymak istiyorum dedi.
Fatıma çok severdi Peygamberimizi kırmadı siz bilirsiniz dedi.
Onun adı Ali olmuştu. Peygamberimiz koymuştu ismini. Ali yüce demekti.
Peygamberimiz Hz. Ali doğduktan sonra sık sık amcası Ebu Talib´in evine gidiyor yeni doğan bu çocukla yakından ilgileniyordu.
Hz. Ali´ye özel bir ilgi gösteriyordu Peygamberimiz. Amcasının tüm çocuklarını severdi ama Hz. Ali ile ilişkisi farklı idi. Sanki özel bir bağ vardı aralarında. Ali´yi görmeden yapamıyordu. Hz. Ali´nin terbiyesi ile bebeklikten itibaren bizzat ilgileniyordu.
Bu ilginin nedeni neydi kendisine annelik yapan Esed kızı Fatıma´ya vefa duygusu muydu? Yoksa Hz. Ali´nin özel bir misyonu mu vardı? Belki de her ikisi idi.
Peygamberimiz bu yeni doğan bebeği Hz. Ali´yi çok seviyordu. Onu bazen kendi evine götürüyor, bağrına basıyor, öpüyor kokluyordu.
Hz. Ali çocukluğunda Peygamberimizle ilişkisini Nehcül Belağa´da şöyle anlatır;
?Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı, beni koklardı, lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi... Ben de her an, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; o her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hira dağına çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi.?
_______________________
Not: Bu yazı yazarın ?Konuşan Kuran Hz. Ali´ isimli kitap çalışmasından alınmıştır
Kaynak: ekrangazetesi.com