- ?Kürtler yolda kayboldu..!´

Hakkari Üniversitesi´nden araştırma görevlisi Dr. Yaşar Kaplan, ?Tabii haklarını almak için yola çıkan Kürtler, yürüyüşleri esnasında yollarını kaybetti? dedi.

 - ?Kürtler yolda kayboldu..!´

11. 08. 2018 Cumartesi

Cesim İlhan

Hakkari Üniversitesi´nden araştırma görevlisi Dr. Yaşar Kaplan, ?Tabii haklarını almak için yola çıkan Kürtler, yürüyüşleri esnasında yollarını kaybetti? dedi.

Kaplan, Kürtçe´nin ilerleyebilmesi için sabır ve inatla her yerde konuşulması gerektiğini söyledi. 

Kürtçe´nin Latin ve Arap alfabeleri arasında kalmasına ilişkin de Kaplan, ?Kürt dili çok sesli bir dildir. Dolayısıyla bu farklı sesleri en iyi şekilde ifade edecek olan alfabe tercih edilmeli? ifadelerini kullandı.

K24´ün Dr. Yaşar Kaplan´a sorduğu sorular ve yanıtları?

Kürtler´in kendi dilleri ve kültürleri hakkındaki çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Akademik alanda bu konuda doyurucu ve yeterli diyebileceğimiz çalışmalar mevcut mu sizce?

Dili yazıya geçirme ya da yazılı edebi eser verme ihtiyacı esas olarak şehir ve kurumsallaşma ile ilgili bir olgudur. Kürtler´in sahip olduğu şehirler ve bu şehirlerde kurdukları kurumlar var mıdır? Var ise bunlar nasıldı? Yani bir toplumun coğrafi, sosyal ve siyasal yapısı o dilin sözlü ya da yazılı olarak gelişimi üzerinde belirleyici olur.

Geçmişte ve şimdi yapılan çalışmalar arasındaki farkı nasıl değerlendirmek lazım?

Ahmedê Xani ve Mela Mehmûd Bazidi Kürt dili ile edebi ürünler vermenin yanı sıra bir dil olarak Kürtçe´yi dert edinmiş şahsiyetler olarak klasik dönemde sivrilmektedirler. Hakeza yüzyılın başlarında İstanbul´da çalışmaları sekteye uğramasına rağmen Kürtçe edebi çalışmalar yapan aydınlar da çok önemlidir. Buna özellikle Hawar ekibini ve Ermenistan´daki kültürel ve edebi faaliyetleri de eklemek lazım.

Günümüze gelecek olursak çözüm süreci döneminde Kürtçe üzerindeki baskıların azalmasıyla ve bazı üniversitelerde Kürtçe bölümlerin açılmasıyla ciddi bir canlanma gözlendi. Şimdi her ne kadar bir duraklama var ise de özellikle genç akademisyenlere ait değerli çalışmalar ortaya çıkmakta.

Diğer yandan, araştırmacıların sayısı artmasına rağmen Kürtçe´nin kullanımı hem çok azaldı, hem de kültür dejenere olmaya başladı. Şunu da ifade etmem lazım Kürt dili ve kültürü üzerine en çok eser veren insanlar akademik çevreden gelmiyorlar. Celilê Celil, Salih Heydo, Tehsin İbrahim Doski gibi. Ama bunlardan her biri bir üniversiteden fazla çalışmışlardır.       

Bildiğimiz kadarıyla Kürt stranları üzerine çalışıyorsunuz. Stran tam olarak neyi ifade ediyor? Kürt folklorundaki yeri nedir?

Kürt sözlü kültürü çok zengindir. Özellikle zengin müziği ile ön plana çıkmaktadır. Klasik Kürt toplumunda müzikten nasipsiz bir Kürt´e rastlanmazdı. Stran kelimesi Türkçe çığırmak anlamına geliyor ve en geniş ifadesi ile duygu ve düşünce barındıran sözlerin belli bir ritim ve makam ile ifade edilmesidir. Stran, bir Kürt´ün aynasıdır. Yaşam ile ilgili her şey oradan görünür.

Öncelikle şekil yönünden ikiye ayrılır. Ölçülü stran ve serbest stran. Ölçülü olanı, belli bir hece ölçüsüne ve kafiye düzenine sahiptir. Özellikle kollektif olarak icra edilir. Serbest ise serbest şiiri andırmakla beraber muhakkak bir kafiye düzenini barındırır. Kürt stranının;  lawje, lawik, şeşbendî, narînk, serê zava, miqam, kilam, peste, heyranok, payîzok, berîte, dîlok, zêmar, laylayê, serîlêk, delêl, medîhe, qewlêrk gibi onlarca formu vardır.

Bir röportajınızda Kürt stranlarında kadının egemenliğinden bahsediyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

Sözlü kültürün taşıyıcıları kadınlardır. Bu durum Kürt sözlü kültürü ve stranı için de geçerlidir. Eğer bir stran bir erkek tarafından oluşturulmuşsa dahi söylendiğinde bir kadın tarafından oluşturduğu hissi uyandırır. Özellikle hitaplar ve diyaloglar hep kadın üzerinden yürür. Diğer önemli bir husus da Kürt kadınının kendini en özgür ve rahat ifade edebildiği alan strandır. Toplumda konuşulması ayıp görülen birçok duygu ve düşünce stranda yerini bulur. Stran mahalle baskısının ya da toplumsal ötekileştirmelerin ortadan kaldırıldığı bir platform gibidir.

Bildiğiniz üzere Kürtler farklı alfabeleri kullanıyor ve birbirlerini zor anlıyorlar. Kürt dili Latin alfabesine mi, Arapça alfabesinin yapısına mı uygun?

Kürdistan bölgesinde Arap alfabesi kullanılıyor. Fakat oradaki eğitim kurumlarında insanlara Kürtçe Latin alfabesini öğretmek mümkün. Fakat Türkiye´deki Kürt okuruna Arap alfabesi öğretmek çok zor. Bunun için Arap alfabesi ile yazılan ürünleri mutlaka Latin alfabesine çevirtmek lazım. Kürtçe yayın yapan kurumlar buna göre hazırlık yapmalı. Mesela Erbil ya da Duhok´ta basılan herhangi bir eserin belli bir miktarı da Latin alfabesi ile basılmalı. Özellikle medyada da her iki alfabeye yeteri kadar imkan tanınmalı.

Kürt diline hangi alfabenin uygun olduğu konusu oldukça çetrefilli bir konu. Ona hemen cevap vermek mümkün değil. Bu konu ile ilgili bilimsel çalışmalar yapılmalı. Her iki alfabenin de avantajlı ve dezavantajlı yanları var. Fakat kısaca şunu ifade edebilirim Kürt dili çok sesli bir dildir. Dolayısıyla bu farklı sesleri en iyi şekilde ifade edecek olan alfabe tercih edilmeli.  

Birkaç sene önce bazı Batılı Kürdologlar, Kürtçe´nin "medeniyet dili olmadığını" dile getirmişlerdi. Zengin sözlü ve yazılı kültür öğelerine sahip Kürtçe´nin "medeniyet dili değildir" iddiasına ilişkin neler söyleyeceksiniz?

Bir dilin medeni ya da ilkel olmasının ölçüsü nedir? Her dilin bir medeniyet oluşturma imkanı vardır. Dilin durumu onu kullanan insanların durumuna bağlıdır. Eğer İngilizler herhangi bir Afrika diline sahip olsaydılar şu an İngilizce´nin gördüğü revacı o dil görecekti. Bu sözü tam olarak kim söylemiş bilmiyorum ama bu ve benzeri sözler Kürt´te aşağılık duygusunu arttırmak, yetersiz olduğunu benimsetmek ve asimile olmaya hazır bir ortam oluşturmak için kullanılıyor. Kürtçe´nin durumu Kürtler´in durumu ile paraleldir.

Kürt gençlerinin kendi anadillerine ve kültürlerine karşı ilgisiz olduğunu düşünüyor musunuz?

Dilini kaybeden bir kürdün zihninde Kürtlük hiçbir şeye tekabül etmez. Şimdi Kürtler; Kürtçe ve Kürt kültürü ile ilgili tarihlerinin en berbat dönemlerini yaşıyorlar. Kürtçe´den vazgeçiyorlar. Bakın bu millet onyıllardır asimilasyon ile karşı karşıya. Fakat asimilasyon hiçbir zaman bu son 15 yıl içerisinde yaşadığımız dönem kadar başarılı olmamıştı. Klasik asimilasyonda güç kullanılarak Kürtçe yok edilmeye çalışılıyordu.

Burada saldırı açık bir şekilde yapıldığı için Kürtler tepki olarak dillerine ve kültürlerine sahip çıkıyorlardı. Şimdi o süreç geride kaldı. Artık yumuşak asimilasyon ve en tehlikelisi oto asimilasyon sürecine girdik. Bakın kendi hayatımızdan örnek vereyim. Biz ilkokula gittiğimizde her sabah bize ?Türküm, doğruyum? diye ant okutulurdu. Bu durum bizde tepki oluşturur ve küçük dimağlarımızda Kürt olduğumuz bilincini oluştururdu. Ve biz ders dışında sürekli kendi aramızda Kürtçe konuşurduk. Şimdiki neslin durumu çok farklı. Artık bu ant okutulmuyor. Fakat küçük iken zorla Türkçe öğrenen anne babalar çocuğum okulda zorlanmasın diye çocuğuna ilk dil olarak Türkçe´yi öğretiyor. Türkçe ile gözlerini hayata açan çocuklar okula gittiklerinde Kürt oldukları ya da Kürtçe diye bir dile sahip oldukları bilincine dahi varmıyorlar.

Peki bu ortam nasıl oluştu? 

Bunun iki sebebi var. Birincisi Kürt´ün kendine karşı tutumu ile ilgili. Bakınız karşımızda Kürt hakları için yığınla mücadele veren bir kitle var. Bu kitle bu haklar uğruna en zor şeyleri göze alıyor ama en basiti olan Kürtçe konuşmak ya da bu dili çocuklarına öğretmek için kılını kıpırdatmıyor. Çünkü Kürt´ün diline karşı bilinci ya da ulusal bilinci dumura uğratılmıştır. Sadece gençler Kürtçe´ye karşı kayıtsız değil. Kürt siyaseti daha kötü bir durumdadır. Kürt siyasetinde iki kadın ile evli olanlar yönetici olarak atanmıyor, kadın hakları için. Ama Kürtçe okuma ve yazma gibi bir şart yok. Yani tabii haklarını almak için yola çıkan Kürtler, yürüyüşleri esnasında yollarını kaybetti.

Kürt gençlerine tavsiyeleriniz nelerdir?

Gençlere tavsiyem; hangi düşüncede olursanız olun, hangi yaşam tarzına sahip iseniz fark etmez dilinize sahip çıkın. Yapmanız gereken tek şey doğal Kürtlük´e sarılmanız. Kürtçe konuşmanız, okumanız, yazmanız. Kendi halkınız için hiçbir illegal oluşuma girmenize gerek yok. Demokratik, sivil, şiddetsiz bir şekilde Kürt olarak yaşamanız, ısrarla Kürtçe konuşmanız. Kürtçe yaşamak başlı başına bir mücadeledir. Böyle bir mücadelede kimse sizi haksız göremez. Ve eninde sonunda en doğal haklarınızı alırsınız.

Kürt dilinin ve kültürünün kaybolmak tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşünüyor musunuz?

Kürt dili ve kültürü tamamen kaybolmaz. Irak, İran ve Suriye´deki Kürtler´de ciddi bir Kürt dili bilinci var. Fakat Türkiye´de yaşayan önemli miktarda Kürt için bunu söyleyemeyiz. İki çeşit soykırım vardır. Birincisi fiziki olarak yok etmek. İkincisi ise bir topluma dilini kültürünü unutturarak başka bir toplum içerisinde eriterek yok etmek. Kürtler fiziki olarak var olabilirler ama onu Kürt kılan bütün özellikler yok edilmişse ve başka bir millete ait dil ve kültür dünyasında yaşamaya başlamışsa artık bu millet ölmüştür. Ne diyor Cemil Meriç: anadilini bilmeyen çocuklara yabancı dil öğretmek işkencedir. Türkiye´de Kürtçe dar bir coğrafyaya sıkıştı. Ve Kürtçe´yi unutan Kürtlerin kendi kavimleri ile hiçbir bağları kalmıyor. Diğerlerinden daha fazla düşmanlık gösteriyorlar.

Kürtler´in bu tehlikeye karşı koyması için neler yapması gerekiyor?

Sabırla ve inatla Kürtçe konuşmak. Evde çocukları ile Kürtçe konuşmak. Kürtçe düşünmek, Kürtçe gülmek, Kürtçe ağlamak. Her yerde kendi aralarında Kürtçe konuşarak bu dili görünür kılmak. Türkçe, Arapça ve Farsça´yı çocuklarına öğretmekle vakitlerini heba etmesinler. Çünkü onlar zaten kendi dillerini öğretmek için her şeylerini hazırlamışlar.  

YAŞAR KAPLAN / PORTRE

Yaşar Kaplan, Hakkari´in Çukurca ilçesinin Baştepe köyünde doğdu. 2004 yılında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi´ni bitirdi. 2011 yılında Yüzüncü yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim dalında ? Günümiz Yezidiliği? teziyle yüsek lisansını yaptı. "Dımdım Kalesi ve Altın Kollu Han Destanı?, ?Edebi ve Tarihi Bir İnceleme" isimli araştırmaları vardır. Dinler tarihi alanında Nasturi Kilisesi üzerine çalışıyor.