Hukukçu yazar Abbas Pirimoğlu Analiz Etti...
İsrail’de Jurusalem Institue For Strategy & Security (Jıss) isimli düşünce kuruluşu 16 Eylül’de bir rapor hazırladı.
Raporun başlığı: 21. Yüzyılda İsrail ve komşuları için en büyük engel Türkiye
Dikkat: Tehlikede olanlar İsrail ve işbirlikçisi ülkeler. Tehdit eden ülke: Türkiye
Neden?
Rapor nedenlerini şöyle sıralıyor: Türkiye’nin Irak, Suriye ve Somali’de ki askeri varlığı. Kurduğu askeri üsler ve Balkanlarda gösterdiği faaliyetler. Libya ile yapılan MEB anlaşması, böylece İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs’ın Akdeniz gazını Avrupa’ya taşımasına engel teşkil etmesi.
Peki, Türkiye’de değişen ne?
Türkiye’nin NATO içerisinde olmasına rağmen Batı’dan uzaklaşıyor olması.
Basında çıkan haberlere göre rapor aynen böyle söylüyor. Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor. Uzaklaştığı oranda da İsrail ve yandaşları için tehlike arz ediyor.
Batı’dan uzaklaşma hangi etmen vasıtasıyla oluyor?
Bunun cevabını da Mossad Başkanı Yossi Kohen veriyor: İsrail için Türkiye İran’dan daha büyük tehdit. Bu Batı karşıtı yönelimi Erdoğan ve AK Parti ile sınırlı değil. Türkiye’nin dinamiklerinden kaynaklanıyor ve kalıcı.
Türkiye’nin dinamikleri! Ne olabilir ki? Coğrafyası, halkı ve özellikle unutturulmak istenen tarihinden başka. Kohen haklı. Türkiye Cihan Harbi sonrası yaşadığı travmayı atlatıyor. Onu başkalarının periferisinde aylak aylak dolanan, sorumsuzca zamanını tüketen, taklit ile aptallaşan, üretmeden tüketen ve çağdaşlık adına nutuk irad eden Batı mukallitliğinden yine kendi dinamikleri kurtarıyor. Boş övünmeler, anlamsız sözler ile peynir gemisinin yürümediği bir asırlık tecrübemizin bize kazandırdığı kaziye-i muhkeme.
Ne varsa tarihimize daha doğrusu tarihi gelişme çizgimizde var. Açılan parantezi sonuna kadar kapatmaktan başka bir çaremiz yok. Başkalarının tarihi mecrasında geçirdiğimiz onca yıl yetmez mi?
Rapor bu değişimin kalıcı olduğunu söylerken açıkça Erdoğan ve AK Parti ile sınırlı olmadığını söylüyor.
Doğru. Ama önce hakkını verelim. Gerek Erdoğan ve gerekse AK Parti’nin kıvılcımı çakmaktaki emeği asla küçümsenemez. Ama altındaki köz olmasaydı, külü üfürmenin ve kıvılcımı yakmanın ne faydası olabilirdi ki? Altında yanmaya fırsat bekleyen büyük bir İmparatorluk tecrübesi var.
Bu nedenle ne Macron ve ne de onun gibi düşünen içerideki ve dışarıdaki yandaşları boşuna heveslenmesin. Gönüllerdeki ateş tutuştu bir kere. Tren rayına yerleşti, gemi rotasına oturdu. Güzergâh Erdoğan ve AK Parti’nin boyunu çoktan aştı. Ne Erdoğan’ı yedirir ne de tarihi yolumuzdan döneriz.
Tekrar dönelim Jıss raporuna. Rapora göre İsrail’in umutlu olduğu çevreler yok mu? Var tabii… FETÖ ve laik çevreler.
Rapor bu çevreleri aynen şöyle tavsif ediyor: İsrail’in doğal müttefikleri.
Çünkü bu çevreler farklı istikametlerden aynı hedefe yürüyor. Türkiye’nin tarihi yörüngesinden uzaklaşıp Batı’nın çizdiği rotada beyhude yere dolaşması; Batı’nın çıkarlarına engel teşkil etmeyip yaptığı zulüm ve sömürülerine itiraz etmemesi.
Uygar(!) Fransa neden kıvranıyor? Türkiye Afrika’da ki ahlaksız düzenine çomak soktuğu için.
Raporda bir de Erdoğan’ın aşil topuğundan söz ediliyor: Ekonomi.
Bu hususta iki kesime seslenmek istiyorum.
Evet dünya ekonomik bir kriz içerisinde, zaten bu nedenle adı konmamış bir üçüncü dünya savaşı İslam coğrafyasında yaşanıyor. Bu konuda yetkililer son derece dikkatli olup çok daha fazla mesai harcayarak ekonomimizi en sağlıklı duruma getirmenin ihtimamını göstermelidir.
İşin şakaya gelir yanı yoktur.
Buna ek olarak da görgüsüz, hırsız, talancı kesimlerin önü kesilerek halkın tahrik edilmesine mâni olunmalı. Çünkü bu kesimlerin partisi yoktur. AK Parti yok olduğunda bunlar ilk gelen otobüse biner ve iğrenç emellerine doğru yol almaya devam ederler.
İkinci seslenmek istediğim kesim Karamollaoğlu ve onun gibi olanlar. Ufacık bir çıkar elde etmek için lütfen ülkenin istikbali ile oynamaya son verin. Ekonomi ağırlıklı eleştirilerinizi daha haklı, gerçekçi ve abartısız platforma çekin.
Zira gerek hükümetin ve gerekse ülkenin gerçekten aklı başında ve yapıcı bir muhalefete ihtiyacı var.