İngilizler 1800'lü yılların başından itibaren bütün dünyanın adeta kadastrosunu, topografisini çıkarmaya çalıştılar.
Bu çalışmalarının semeresi olan yüzlerce harita, grafik ve kitap çıkardılar.
Elbette ki yapılan bu çalışmaların semeresi olan her şey yayımlanmadı.
Ancak yayımlananlar dahi bize İngilizlerin bütün dünyayı nasıl adım adım gezdiklerini; gördükleri her köyün adını, çevresindeki dağları, etrafından akan suları; köy ve kasabalarda yaşayanların hangi dine, etnik kökene sahip olduklarını teker teker yazdılar ve bunları kaydettiler.
İngilizlerin arşivi, herhalde dünyanın en önemli hafızalarından biri olsa gerektir. Gerçi bizim de Osmanlı arşivimiz çok değerlidir. Ancak bizdeki arşiv daha çok olaylara dayanırken, İngilizlerin arşivi hem bilimsel bilgi edinme ve araştırmaya hem de olaylara ve istihbarata dayandığı için bizim arşivimizden daha önemlidir.
Bugün size bir İngiliz Konsolosunun daha 1838 yılında yaptığı bir gezinin notlarının kitaplaştırılmış halinden bahsetmek istiyorum.
Kitabın adı; 1838 Yılında Kürdistan. Yazarı; zamanın Erzurum Konsolusu James Brant.
Kitap ilk olarak uzun bir makale olarak, 1840 yılında Journal of the Royal Geographical Society of London dergisinde yayımlanmıştır. (Cilt;10. sayfa 341-432)
Kitabı çeviren; A. Celil Kaya. Editörlüğünü ve notlandırmasını yapan ise, kendisine son derece saygı duyduğum, bir gün muhakkak burada biyografisini yazmak istediğim son dönemin en cevval ve analitik beyinlerinden biri olan Cemil Gündoğan'dır.
Kitap, Rûpel Yayınları arasında, ilk baskısı 2014'te, ikinci baskısı ise 2018 yılında yayımlandı.
James Brant, bu yolculuğu neden yaptığını açık bir şekilde belirtmemiş. Ancak biz yazarın bu üç aylık geziyi görev amacıyla ve o zaman Kürdistan'ın kuzeyinde kim nerede, nasıl yaşıyor ve neler yapıyor öğrenmek maksadıyla hazırlandığını tahmin edebiliriz.
Aynı zamanda İngilizlerin Erzurum Konsolosu olan yazar, 16 Haziran 1838 yılında İngiliz Kraliyet Donanması'ndan Bay Adam Gifford Glascott ve kendi doktoru da olan Dr. Edward Dalzel Dickson'la beraber uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkar.
16 Haziran gününde Erzurum'dan çıkarak başlayan yolculuk 21 Eylül'de tekrar Erzurum'a dönüşleri ile son bulur.
Erzurum’un şimdiki Pasinler ilçesinden başlayan yolculuk, Erzurum'dan Hınıs'a, Hınıs'tan Muş'a, Muş'tan Kulp'a, Kulp'tan Hênî'ye, oradan Maden, Elazığ, Palû, Bingöl ve Solhan'dan sonra tekrar Muş'a, Muş'tan Bitlis, Tatvan, Gevaş, Van, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Diyadin, Beyazid, Karakilise, Eleşkirt'e devam eder; oradan da Pasin Ovası ve tekrar Erzurum'a geri dönerler.
James Brant'ın notları ayrıntılı ve gerçekten bilgilendiricidir. Daha ilk sayfalarında aşağıdaki şu cümlelerle karşılaşıyoruz;
Erzurum'un 30 kilometre doğusundaki Hasankale, Yukarı Pasin Beyi'nin yerleşim merkezidir ve çoğunlukla Müslümanların yaşadığı 120 köyü kapsar.
Ermeni Köylülerin bir kısmı Rus Ordusunun Edirne Antlaşması ile birlikte Türkiye'den çekilmesinin ardından Gürcistan'a göç etmiş.
Bu göç sonucunda köylerdeki nüfus büyük ölçüde azalırken çok miktarda arazide tarımsal faaliyetten mahrum kalmıştır. (Sayfa 12)
Bilindiği gibi "14 Eylül 1829 tarihinde Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan Edirne Antlaşması, 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşını sona erdiren bir antlaşmadır. Bu antlaşma Edirne’de imzalanmış ve Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasına sebep olmuştur." 1
Ancak Ermenilerle ilgili herhangi bir antlaşma maddesi söz konusu değildir. Antlaşmanın bir maddesi Rusya'nın işgal ettiği yerleri Osmanlı'ya geri verileceği ile ilgilidir ve bu maddede bile Ermeni ismi geçmemektedir.
Peki, Ermeniler neden daha 1830'larda Rusların işgalinden sonra onlarla beraber köylerini terk etmek zorunda kalmışlardır? Bence araştırılmaya değer bir konu.
James Brant, daha yolculuğunun birinci gününde gittiği her yerin ismini, sularını, dağlarını, geçitlerini, yolların güvenlik durumunu, ahalinin sosyal ve dini yapısını, etnik kökenini, yaşam koşullarını, nasıl geçindiklerini, kimin nerede neler ürettiğini, devlet ile olan ilişkilerini, değişik milletlerin birbirlerine bakışını ve ilişkilerini detaylı bir şekilde anlatmış.
Kitaptan, yazarın gittiği yerlerde, özellikle köylerin beyleri, nahiye ve kasabaların kaymakam ve görevlileri ile görüştüğünü, durumlarından memnun olup olmadıklarını bilmeye çalıştığını öğreniyoruz.
1830'lu yıllar Osmanlı'nın, özellikle 2. Mahmut'un merkezileştirme faaliyetlerinin yoğunlaştığı yıllardır.
Yazar, gerek Kürtlerle ve gerekse Hıristiyanlarla yaptığı görüşmelerle olsun, daha çok ahalinin ne durumda olduğunu, 2. Mahmut'un yeni yönetimine ahalinin ve yöneticilerinin nasıl yaklaştığını anlamaya çalışmaktadır.
Zira tam o yıllarda Yunanistan bağımsızlığını kazanmış, Sırbistan'daki Eflak ve Boğdan beylikleri özerkliklerini arttırmıştır. Acaba Kürdistan'da da benzer bir talep ve faaliyet var mı diye bunu anlamaya çalışmıştır.
Ancak tam o günlerde Cizre Beyi Bedirxan Bey, Müküs Beyi Han Mahmut ile Hakkari Beyi Nurullah Beylerle beraber ciddi bir ittifak yapmış ve büyük bir faaliyet içersindedirler.
Lakin bu faaliyetlerinde İngilizlere yanaşmadıklarını James Grant'ın notlarından anlıyoruz.
Zira James Brant, Tatvan'dan Gevaş'a gelmeden önce Han Mahmut Bey'e bir ulağını göndermiş ve oraya doğru geldiğini, kendisini ziyaret etmek istediğini haber vermiştir.
Han Mahmut Bey ise kendisi ile görüşmek istemediğini bildirmiş, ama bunu aşağılarcasına yapmıştır.
J. Brant bunu aynen şu cümlelerle yazmaktadır;
Ertesi gün tan ağarmadan Han Mahmud’un bir ulağı gelerek, kendisini görmeye gelmek için zahmete girmememi, zira kendisinin avda olacağını bildirdi.
Bu cümleden anlaşıldığına göre Han Mahmud, İngiliz Konsolosla sadece görüşmek istemediğini bildirmemiş, aynı zamanda Kürt örf ve adetine uymayacak bir şekilde "ava gideceğini" söyleyerek onu aşağılamıştır.
Zira bir misafirle görüşmemek için daha iyi bir bahane gerekirdi. Bu da bize zamanın Kürt Beylerinin diplomasiden ne kadar uzak olduğunu göstermektedir.
Yazarın tuttuğu kayıtlardan öğreniyoruz ki, o zaman bile Ermenilerin bu bölgelerdeki nüfusu tahmin edilenden çok az imiş.
Zira yazarın bu gezisinden yaklaşık 70 yıl sonra, Ermeniler bütün bu bölgelerin Büyük Ermenistan'ı teşkil ettiğini söylecek ve Vilayeti Sitte iddiasında bulunacaklardır.
Lakin bu kitabın yazarının uğradığı bütün köyleri göz önünde bulundurduğumuzda, Ermenilerin ciddi bir nüfusları olduğunu, ancak kesinlikle çoğunluk olmadıklarını görüyoruz.
Ancak yazar, gittiği bütün köylerin isimlerini, ister Ermenice olsun ister Kürtçe olsun yazmıştır. Kaybolmakta olan yüzlerce coğrafi ismin yazılmış olması yeterince değerli bir bilgidir.
Ayrıca kitabın sonuna eklenmiş yazarın gezdiği yerlerin haritası var. Bu harita da çok önemli.
Konuya ilgi duyan insanların bu kitabı ve benzerlerini okumasını tavsiye ediyorum.
Çünkü bunlar, amaçlı tarih kitapları değil. Ancak bölgenin 180 yıl önceki tarihine, antropolojisine ve sosyolojisine dair önemli tespitleri olan bilgiler içermektedir.
1 https://antlasmalar.com/1829-edirne-antlasmasi/
Birleşik Krallık'ın Erzurum Başkosolosu James Brant'ın "1838 Yazında Kürdistan" isimli seyahat notlarından oluşan kitabında, ziyaret ettiği bölgeleri gösteren harita / Fotoğraf: antiquemapsandglobes.com