Sağlık Bakanlığının normalleşme haritası, tek renk değildi. Her ile tek tedbir reçetesi yazılmadı.
Çünkü sorun ve çözüm, ilden ile farklılaşıyor.
Türkiye, salgınla mücadelede bile tek renge boyanamayacak, merkezi sistemle ve bir örnek tedbir setiyle yönetilemeyecek kadar büyük.
Uygulanacak tedbirler her ilin durumuna göre değişiyor.
Hayat, Türkiye'nin her yerinde geçerli tek bir formüle sığdırılamıyor.
Onun için yerelde risk değerlendirme yetkisi, valilere verildi.
Böyleyken...
Tek tipçi, bütün kararları tek elde toplayan tek başçı bir dil ve tatbikat, toplumdaki çok renkliliği kucaklayabilir mi?
Çoğulculuğu temsil edemeyen bir siyaset merkeze oturabilir mi, orada barınabilir mi?
İktidar, kutuplaştırma siyaseti için kendisi bir uca çekilirken boşalttığı merkeze rakiplerini de yanaştırmıyor. Bunun için, terörle mücadeleyi de hoyratça kullandığı aşikar.
AK Parti, çoğulculuğu ve kapsayıcılığı başkasına da temsil ettirmemek uğruna muhalefeti karşı uca itiyor. Orada tutmaya uğraşıyor.
Öbür uca hapsolmaktan kurtulmanın tek yolu ise ayrımcılığa ve dışlayıcılığa pabuç bırakmamak.
Ama ayrımcılığa ve dışlayıcılığa karşı bir siyaset izlemenin bedeli var. İktidar tarafından karalanmak, terör sevici gibi gösterilmek...
Bunu göze alamayan, iktidarın kutuplaştırma cenderesine sıkışmaktan nasıl kurtulacak da kuşatmayı kıracak?
Karalanmaktan korkup terörle mücadeleyi parti siyasetine alet eden, ancak kutuplaştırmaya kazandırır.
CHP ve İYİ Parti cephelerinde buna gelen, iktidara istediğini verenler çıkıyor.
Amaçları iktidara destek, muhalefeti uçlaştırmaya hizmet olmasa da sonuç bu.
Merkezin dilini konuşmadan, sağduyusunu kuşanmadan merkeze yerleşerek boşluğu doldurmak, orada tutunmak mümkün mü?
CHP lideri Kılıçdaroğlu gibi, İYİ Parti lideri Akşener de açmazın gayet farkında görünüyor.
İBB Başkanı İmamoğlu, kadınlar günü kutlamasında Akşener'in adını HDP Eş Genel Başkanı Buldan'la birlikte anmıştı.
Sen misin isimlerini yan yana getiren! Bazı İYİ Partililer Twitter'dan İmamoğlu'na çıkıştı.
Dün kendisine sorulduğunda Akşener, tansiyonu şöyle düşürdü:
"Biz İYİ Parti olarak herkesin fikrini açıkça söyleyebileceği, eleştirilerini açık, net ortaya koyabileceği, konuşmaktan korkmadığı bir Türkiye inşa etmeye çalışıyoruz. Bu Türkiye'nin ilk örneği, kendi partimizdir. Dolayısıyla hem Sayın İmamoğlu'nun tweeti hem Sayın Yavuz Ağıralioğlu'nun tepkisi, hürriyetçilik ilkesi içerisinde değerlendirilmesi gereken iki bakış açısı. Sayın İmamoğlu'nun attığı tweeti bizim arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu beğenmedi, fikirlerini ortaya koydular. Ben de saygı duyuyorum".
Kutuplaştırma geriliminin üstüne demek ki çıkılabiliyormuş.
Bir ucundan tutarak taraf olunmayabiliyor, uçlaştırmanın ekmeğine yağ sürülmeyebiliyormuş demek ki.
Aynı olgunluk ve basiret, dün İmamoğlu'na da hakimdi. Polemiği kızıştırmadı ama paylaşımını da savundu, geri çekilmedi. Hem Buldan'ı, dünkü Kadınlar Günü Hatıra Ormanı etkinliğinden dışlamadı. Hem de eşi Dilek Hanım'la birlikte birer fidan da Emine Erdoğan ve Akşener adına dikti.
İmamoğlu, nefret ve ayrımcılığı körükleme siyasetine daha iyi bir cevap veremezdi.
Siyasi çıkar için nefreti ve ayrımcılığı körüklemeden, halkı birbirine karşı kin ve düşmanlığa tahrik etmeden de siyaset yapmanın demek ki bir yolu bulunabiliyormuş.
Öyle bir vasattayız ki...Mansur Yavaş'ın başkanlığına dahi tahammül edilemiyor. Ankara Büyükşehir Belediyesinden Meclis yemekhanesine Halk Ekmek alımının kesildiği konuşuluyor.
Millet İttifakını bölme, CHP'yi yalnızlaştırma tazyiklerine direnmek, muhalefet için kolay olmayacak.
AK Parti Kürtçe fobisiyle sınanıyor
Emniyet Genel Müdürlüğü, kadına karşı şiddetle mücadele için bir ‘ihbar butonu’ hazırlamıştı. Akıllı telefonlara indiriliyor.
Kadın Destek Uygulaması KADES, artık 6 dilde hizmet verecek. Onu bile tek dille sınırlayamıyorsunuz, çeşitliliği kucaklamadan olmuyor.
Türkçenin yanına İngilizce, Fransızca, Arapça, Farsça ve Rusça dilleri eklendi. Fakat Kürtçe yok.
Diyarbakır Kalesi’ne, kayyum başkan tarafından Kürçe “Erdoğan’ı seviyoruz” yazısı asılabiliyor. Fakat Diyarbakırlı kadınlar Fransızca, İngilizce, Arapça, Rusça isteyebildikleri yardımı polisten Kürtçe isteyemiyor.
Olabilir mi? İzahı, mantığı ne? Bu ülke, milyonlarca öz vatandaşının konuştuğu bir dili yok sayarak mı kadını koruyacak? Böyle mi birlik, beraberlik sağlayacak?
Türkiye, insanının dilini dışlama ayıbını AK Parti sayesinde aşmaya başlamıştı. Üniversitelerinde Kürt dili ve edebiyatı okutulan bir ülke artık burası. Bu gerileme niye? AK Parti, bunun arkası gelecek bir sınama olduğunun farkında mı?