(Serbestiyet’te iki hafta önce yazdığım “Ülükler ve Savcılıklar” başlıklı yazıda insanların bahtsız ve komik isimleriyle dalga geçmeyi doğru bulmadığımı, dolayısıyla böyle bir şey yapmayacağımı belirtmiştim. Bu nedenle Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nebati Bey hakkında yazmıyorum! Ama itiraf etmeliyim, bir insanın niye “bitkisel” adını taşıdığını merak etmiyor değilim elbet! Her neyse, gelelim konumuza…)
Meral Akşener geçtiğimiz günlerde iki kez karşıma çıktı. Haberlerde.
Daha fazla çıkmıştır herhalde, ama iki defasında her zamankinden de daha fazla rahatsız etti beni.
Birincisi, attığı bir tweet. Şöyle:
“Hayatının bütün cephelerinde inandıklarını savunmaktan vazgeçmeyen, mücadelesini Türk milletine adayan, fikir dünyamızın ve edebiyatımızın büyük temsilcilerinden Hüseyin Nihal Atsız’ı saygı ve rahmetle anıyorum.”
İnsan hem sosyalist hem Yahudi olunca yaşadığı memleketin faşistlerini ve faşist hareketini bilmesi gerekir. Ne olur, ne olmaz. Bugün faşist partiler iki ayrı ittifakın küçük unsurları. Küçük unsur olarak değil de tek başlarına iktidara gelmeleri tehlikesini önceden kestirebilmek için iyi tanımak gerekir bunları. Ben de, bu nedenle, Türk faşizminin kurucu babalarından, “fikir dünyamızın ve edebiyatımızın büyük temsilcilerinden” Nihal Atsız’ı epey okumuşumdur.
Uzun uzun kitaplarını okumaya üşenenler, en çok 1941’de oğlu Yağmur’a hitaben yazdığı vasiyet mektubunu sever. “İyi bir Türk ol” diye başlayan mektup kısadır, hemen hemen bütünüyle aşağı alıyorum:
“Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.
“Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.
“Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır.
“Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerki düşmanlarımızdır.”
Faşizmin dünyaya ve insanlara bakışını bu kadar özlü ve edebî bir şekilde ifade edebilmek için gerçekten de Meral Akşener’in ifade ettiği gibi “edebiyatımızın büyük temsilcilerinden” olmak gerekir.
Tam metni ararken, Turkish Forum adlı garip bir sitede vasiyetin altında yorumlar gördüm, hoşuma gitti, sizinle de paylaşayım.
Önce birisi “Özet olarak ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’ demiş sayın Adsız” diye yazınca, anladığım kadarıyla bir başkası öfkelenip şöyle döktürmüş: “‘Türkün Türk’ten başka dostu yoktur’ cümlesi kendini türk yapmış yahudi devşirmelere aittir. Türkler Müslümandır HZ Muhammed araptır. Resulullah’ı kendine dost kabul etmeyen sadece Yahudilerdir.”
Üçüncü bir kişi de, vasiyetteki düşmanlar listesine bakıp “Hayret, araplardan bahsetmemiş” diye yazmış. İlginç, gerçekten de bahsetmemiş. Demek ki, Atsız bugün yaşıyor olsaydı, Türk siyasî hayatına belki de tek katkısı Suriyeli düşmanlığını körüklemek olan Meral Akşener partisine üye olmayı düşünmeyecekti.
Yazık! Çok benzer bir dünya görüşünü paylaşan insanların anlaşmazlığa düşmesi, kavgalı olması ne kadar üzücüdür.
Aklıma hep Nihal Atsız’ın, faşizmin diğer bir deviyle, Reha Oğuz Türkkan’la kanlı bıçaklı olması gelir. Oysa Türkkan da Atsız gibi “fikir dünyamızın ve edebiyatımızın büyük temsilcilerinden” biridir. Ama anlaşamazlar işte. Ve ikisi de faşist olduğu için aralarındaki tartışma da elbette yüksek bir “fikir ve edebiyat” düzeyinde seyreder. Türkkan’a göre, Atsız “Türklerin çoğunun dahil olduğu brakisefal ırktan” değildir. Batılılar tarafından Türklere atfedilen “sarı ırk,” “dolikosefal” (uzun kafalı) gibi özelliklerin yanlış olduğunu, Avrupalılar gibi Türklerin de “ileri,” “brakisefal” (geniş kafalı) ırklara mensup olduğunu kanıtlamak 1930’lar boyunca Atatürk, Afet İnan Hanım ve Ankara Üniversitesi rektörü Şevket Aziz Kansu gibilerinin kaygısı olmuştur. Belli ki, has Kemalistler bu saçmalıktan vazgeçtikten sonra da, faşistler saçmalamaya devam etmiş. Türkkan’ın “brakisefal değil” suçlamasına Nihal Atsız’ın verdiği cevap kanımca Türk edebî sanatlarının önemli bir örneği: “Türkkan’ın ataları Ermeni’dir. O Türkkan değil Ermenikan’dır.”
Beni bu hafta rahatsız eden ikinci Akşener haberi ise şuydu: Kemal Kılıçdaroğlu televizyonda bir programa konuk olmuş ve sorulan bir soruya şu cevabı vermiş: “İttifakın kendi içindeki özel görüşmeleri kamuoyu ile paylaşmak kolay değil. Akşener, Başbakanlığa yakışır. Deneyimi vardır. Bakanlık da yapmıştır.”
Evet, deneyimlidir, bakanlık da yapmıştır, ama ben kendi hesabıma Meral Akşener, Devlet Bahçeli ve benzerleriyle ittifak halinde olan hiçbir partiye oy vermeyi düşünmüyorum. Nihal Atsız yaşasa ve aday olsaydı, ona da vermezdim zaten. “İyi bir Türk” olmayı beceremiyorum bir türlü!