Bütün İtfaiye çalışanlarına, Allah güç, kuvvet, başarı versin ve kazalardan korusun.
Bazı haberlerini görüntülü olarak televizyondan izlerken kendime “İşte bunları kendine örnek al” diyorum.
Nöbetleşerek 24 saat hazır kıta bekliyorlarmış.
Örgün eğitimde yani devletin kontrolünde verilen İslami eğitimden geçenler veya yaygın eğitimde, yani özel dersler alarak İslami eğitimini tamamlayanlardan 24 saat hazır kıta bekleyen bir kurum varsa, Allah rızası için bana da haber verirse, haberi bile gönlümün sızısını dindirebilirim zannederim.
Yangınlarda bir itfaiye eri, gerekli donanımını aldıktan sonra alevler içinde, duman zehirlerinden etkilenmemek için maskesiyle beraber kadın, erkek, yaşlı veya çocuğu kucağına alarak kurtarmaya çalışıyor.
Dünyamızda her doğan çocuğu cehenneme odun yapmak üzere eğitim kurumları kuran ve imansız yetiştirmek için özel gayretler gösteren, sınıfları cehenneme insan taşıyan tren kompartımanı gibi, insan kaçıran gemiler gibi, çocuk ticareti yapan mafyalar gibi cehenneme taşıyanlara karşı biz ne yapabiliyoruz?
İnkarcılık selleri çığ gibi üzerimize doğru geliyor.
Sel veya çığ felaketlerinde İtfaiye eri, ne yapacağını ve nasıl kurtaracağını biliyor ve donanımını da ona göre hazırlayıp elinden geleni yapmaya çalışıyor.
Acaba bizim aklımızdan böyle bir hizmet geçti mi?
Geçmesi bile yeterli. Geçerse başarır.
İsmail Kandemir’in Ayasofya’yı açmak için verdiği dilekçenin ilki, 1994 yılında yazılıp verilmiştir.
26 yıl sonra, ellinci dilekçesiyle mahkeme, Temmuz ayında açılmasına karar vermiştir.
Bütün mesele, odaklanma meselesidir.
İtfaiyeciler, zararlı hayvanlara karşı da eğitilirler.
Yılan nasıl yakalanır ve nasıl zararsız hale getirilir eğitiminden geçerler. Aralarında iş taksimi yaparlar.
Hayvanları zor durumlardan kurtarma eğitimi alırlar.
Zararlı maddelerin mahalleye veya bir eve zarar vermemesi için eğitilirler.
Zararlı maddelerin başında insanı bu dünyada zalim, işkenceci, sömürgen yapan “Şirk” hastalığına tutulmuş zararlı insanları önce kula kul olma zehrinden kurtarıp sonra Allah’a kul olma durumuna sebep olmak için koşturmalıyız.
Bu hareketimizi biz hakkıyla yapabilseydik İslam aleminde ve İslam aleminin dışında da adam öldürmeye ve ülkeleri soyup sömürmeye fırsat bulamazlardı.
İtfaiye’nin zehirli maddelerden korumak için yaptığı çalışmanın yarısı kadar biz, insanları zehirleyen içeceklerden korumaya çalışabilsek, kula kulluk uyuşturucusunu kullandıktan sonra ticarette, siyasette trafik kazaları yapıp insanlığa zarar verenleri, faizle gebeş hale geldikten sonra Allah’a kafa tutan adamları kurtarmaya çalışabilseydik.
Deprem bölgesine koşan itfaiye erleri gibi, aile depremlerine, kabile depremlerine, milletlerin depremlerine yardım için koşabilseydik.
Yıkılan inançları dikebilseydik,
Yıkılan aileleri yapabilseydik,
Cahilliği arttıkça makamı yükseltilenlerin, cehennem uçurumuna doğru koştuğunu, boğazımız yırtılırcasına bağırabilseydik.
“Keşke” demeyelim, bugün yeniden silkinelim ve bir şeyler yapmaya karar verelim. Gerisi gelir.