Şüphesiz ki, Anayasalar bir milletin en önemli toplumsal mutabakat belgesidir. Toplumu inşa eden, geleceğe taşıyan bir projedir. Ayrıca geçmişten aldığını geleceğe aktaran önemli bir köprüdür.
Dolaysıyla bu ana mutabakatın toplumun tüm kesimleri tarafından kabul görmesi lazımdır.
Ülkemizde ne yazık ki anayasalar hep dayatmalar ile olmuştur. Topluma sorulmadan, toplumu dizayn etmek isteyenlerin, toplum mühendislerinin fikirleri alınarak hazırlanmıştır. Ve topluma zorla, alternatifsiz dayatılmıştır. Çünkü onlara göre toplum cahil, kanun bilmez, nizam bilmez bir topluluktur. Çünkü onlar her şeyin en iyisini bilirler.
Ama geldiğimiz noktada daha yüz yıl bile geçmeden kaç tane anayasa yapıldı. Her hükümet döneminde harıl harıl kanunlar çıkarıldı. Toplum artık çıkan kanunları takip edemez oldu.
Neden böyle oldu? Çünkü kanunlar topluma uydurulmuyordu. Toplum kanunlara uydurulmaya çalışılıyordu, çünkü çıkan kanunlar ithal edildi. Batı’dan alındı. Bize dayatıldı. Halk bunlara göre bir hayat yaşamadı. Her seferinde değiştirdiler. Yamadılar, kestiler, biçtiler. Sonuçta da kimsenin derdine çare olmayan bölük pörçük bir metin oluverdi.
Şimdi bir anayasada ne olmalı? Hak, hukuk, adalet olmalı. Peki, kime göre olmalı? Müslümanlara göre ilahi adalet olmalı. Ama bu toplumda yaşayıp Müslümanlar gibi düşünmeyen insanlar da olacak. Evet. Peki, o zaman kime göre anayasa hazırlanacak?
Elbette toplumun tüm kesimlerine göre. Nüfus oranına göre Müslümanların, laiklerin ve diğer toplum kesimlerinin hak ve hukukları göz önüne alınarak hazırlanmalı.
Müslümanlar ilahi hükümleri istiyorlar. Onlara şeriat hükümleri uygulanmalı, laikler de kendilerinin istediği anayasayı hazırlasınlar. Onlar da laik mahkemelerde haklarını arasınlar. Bir komisyon da kurulup aradaki anlaşmazlıkları çözüme kavuştursun. Böylece herkes istediğine kavuşmuş olur.
Biz Müslümanlar bu teklifi kabul ederiz. Ama laiklerin bunu kabul edeceklerinden şüpheliyim. Onlar yine bir zorbalıkla Müslümanların da onların hukukuna zorla uymalarını isteyecekler. Çünkü aradaki farkın fark edilmesini istemiyorlar. Çünkü onlar sürekli egemen, diğerlerinin de güdülen olmasını istiyorlar.
Halbuki özgürlük demek her insanın toplumsal ahlak çerçevesinde istediği gibi yaşaması demektir. O zaman Müslüman, laik veya gayrı Müslim herkes inandığı gibi yaşamalıdır. Kimseye hayat tarzı dayatılmamalıdır. Bugün toplumun kabul etmediği cinsel sapıklıkların savunuculuğunu yapan laik kesim, iş Müslüman hak ve hukukuna gelince hemen karşı cephede yer alarak safını belli ediyor.
Buyurun yeni anayasa için konuşalım. Herkesin istediği gibi yaşayacağı bir toplum oluşturalım. Müslüman Müslüman gibi, gayri Müslim de inancına uygun yaşasın. Böylece herkes mutlu olsun. Bu çok mu zor? Hiç de değil. Ama birileri bunu konuşmak, tartışmak ve gündeme getirmek bile istemiyor. Çünkü ne kadar haksız oldukları görülecek, bilinecek.
Evet, gelin anayasayı ilahi ve beşeri diye ikiye ayıralım. İsteyen istediği hukuka göre yaşasın. Böylece hak, hukuk ve adalet yerini bulsun.
>>>>>>> DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ