“İstefti kalbek”

Ahmet Taşgetiren yazdı; “İstefti kalbek” yani, “Kalbine danış! Müftüler fetva verse de…”

“İstefti kalbek”

Başlıktaki iki kelimeyi anlamak için Arapça bilmeye gerek yok. O derece Türkçeleşmiştir. Bir ortamda herhangi bir insanımız, belki biraz gün görmüş insanımız “İstefti kalbek” diyebilir size.

Peygamberimizin sözüdür o. Kendisine “Şöyle bir iş yaptım, acaba doğru mu yaptım?” diye soran kişiye “İstefti kalbek” cevabını vermiştir. Az biraz da devamı vardır: “Velev eftâke’l müftûn” şeklinde. Şu demek:

“Kalbine danış! Müftüler fetva verse de…”

Hani bazen herhangi bir yanlış iş için herhangi bir kapıdan fetva alınabiliyor ve yanlışlarımız için dinden gerekçe ürettiğimizi sanıyoruz ya…

İşte orada bir “İç ses” sizi uyarır diyor Allah’ın Elçisi… Tabii ki eğer “iç sesiniz” kaldıysa…

Ramazan’a girdik ya… Hoş gelmiş olsun dünyamıza… İçimize dışımıza…

İşte bu ay bir anlamda “kalbimize bakma ayı olsun” diliyorum. Kalbi kalp yapma ayı olsun. Çünkü orada bir et parçası olabilir ama kalp olmaz. Kalyabilir dönüşür çünkü.

Onun için “Yâ mukallibe’l kulûb, sebbit kalbî alâ dînike” diye bir duayı da öğretmiştir Allah Elçisi bize. “Ey kalpleri evirip çeviren – kalbimi dinin içinde sabit kıl.”

Allah ölçüyü koymuş: “Kalbler ancak Allah ile birliktelik idraki içinde (zikir ile yani) mutmain olur, doyuma ulaşır, huzur bulur.”

Muhtemel ki Allah Rasûlü “İstefti kalbek – Kalbine danış” derken, Allah ile birliktelik idraki zedelenmemiş, aşınmamış, kaybolmamış kalbi kastetmiştir.

“İçimizdeki et parçası iyi olduğunda insanlık kalitemizin iyi olacağını” bildiren de odur.

“Kalp” dediğimiz şey o et parçasından mı ibarettir, tartışmalarını bir kenara bırakın.

Bizler, insan olarak bir “İç sesimiz” olduğunu biliyoruz. Şayet boğmamışsak Yaratan içimize o sesi yerleştirmiştir ki biz öyle insanız.

İç ses vicdan mıdır, bilmiyoruz. Onun varlığını da kabul etmişiz insanlar dünyasında. Onun için de “şayet boğmamışsak” şartından bahsedebiliriz.

Kalbin çok hali var mukaddes Kitabımıza göre… Diri kalpten ölü kalbe kadar, hastalık da kalbin halleri arasında… Bazen “Nefs” de kullanılıyor kalp anlamında… “Ey mutmain, doyuma ulaşmış, huzura ermiş nefs” diye nida ediliyor “Rabbine dön” diye sesleniliyor, “Rabbi ile rızada buluşmuş nefs Rabbine dön.”

“Kalp gündemi” diyorum ben buna, “İnsanın, mü’minin bir kalp gündemi olmalı.”

Ondan sonra bir Allah dostunun şu sözünü paylaşıyorum: “İnsan kalbini avucunun içine almalı ve insanlar arasında utanmadan dolaşabilmeli.”

Ne dersiniz, kalbimizi avucumuzun içine alıp insanlar arasında utanmadan dolaşabilecek cesarette miyiz?

Bu, şeffaf kalp demek. İçinde insanlar önünde savunulamayacak şeyler barındırmayan kalp demek. Onun bunun ayağına basmış isek, dilimiz - kalbimiz kirlenmişse nasıl yüz akı ile dolaşabiliriz ki toplum içinde?

Yunus ne diyor: “

“Gönül Çalab'ın tahtı, Çalap gönüle baktı - İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise”

Ne dersiniz, kalbimize bir kere de “Çalab’ın tahtı” diye baktık mı? Ya da bir başkasının gönlünü kırarken, o anda Çalab’ı gücendirdiğimizi de düşündük mü?

Yunus diyor ki: “Bir kez gönül yıktın ise - Bu kıldığın namaz değil - Yetmiş iki millet dahi - Elin yüzün yumaz değil…”

Hayat dolu dizgin akıyor. Hızlandığının farkında olmalıyız. Eskiden bir güne, bir aya, bir yıla sığan hadiseler şimdilerde bir güne sığabiliyor. Bu sür’atli akış içinde kalbimizle ilişkimiz kopabiliyor. “Kalbimize danışma” fırsatı bulamadan bir dünya iş yapıyoruz. Bunlar birike birike bir de bakmışız içimizde bir başka kalp oluşmuş. Danışsak da doğrusunu bize bildirmeyecek, mesela “Vicdansızlık” içine sürüklenmiş bir iç ses – bir kalp… Merhametini yitirmiş bir iç dünya. “Ben”ini kutsallaştırmış, Yaratanı ile arasında derin uçurumlar girmiş bir kişilik…

Ramazan bize ne der eğer Ramazan’ın farkında isek? Farkında değilsek, yani bir tek orucun mahiyetini kavramamışsak, adete indirgenmişse…. zaten elini yüzünü yıkamakta olan yetmiş iki milletten farkımız kalmayacak.

Kalpleri onaran, inşa eden bir oruç… Ramazan… Yeni bir kalp yüklemesi yapan… Kalbi resetleyen… Rabbi ile ilişkisini yenileyen… Dönen O’na… O’na dönüş heyecanını kılcal damarlarına kadar hisseden…

Bir onarım kararıyla girmeli Ramazan iklimine derim dostlar. Kişiliğimizi yeniden onarma iradesini kuşanmalı… Ellere, ayaklara, gözlere, kulaklara dillere yeniden bakmalı… Onların bir büyük günde onlara yaptırdığımız her davranış için tanıklık edeceği bilinciyle yaşamalı…

Dua edelim birbirimize Ramazan’ın kalplerimize iyi gelmesi için…