Alaattin Karaca güzel soru soran bir yazar. Soru sormak kolay bir şey değil. Birçok insanı bir anda kendinize düşman kılabilirsiniz. Soruda cevapta aleni olan şeyin gizli gizli sırıtışı vardır. Birçok kişiyi huylandırıp rahatsız eden de budur zaten. ?Sen şimdi durduk yerde bu soruyu niye soruyorsun?´ diye sorarlar adama.
Konuya ortadan girelim. Sorulardan biri şu: ?Peki bu sayısal artış, kurumsal imkânları arkasına almış onca etkinlik, ülkede bir edebi/fikri bir iz bırakabilecek mi ya da bir güce sahip mi?? Alaattin Karaca gazetesindeki köşesinde muhafazakâr ya da İslamcı denilen kesimin iktidarın kendilerine verdiği imkânları da kullanarak geçmişte sanat/edebiyat alanında yaşadıkları ?ötelenme´ ve ?dışlanma´ya son vermek, kültürel bir hamle yapmak istediğini ve bu imkânlarla yurdun dört bir yanında etkinlikler düzenlediğini ifade ettikten sonra yukarıdaki soruyu soruyor. Kitaplarınız, dergileriniz ne kadar okunuyor, etkinlikleriniz ne denli ilgi görüyor? diye haklı olarak soruya yeni sorular ekliyor.
Bütün bu kalabalık edebiyat kadrosunun ve bu kadar yoğun edebiyat etkinliğinin bir hâsılası var mı, olacağına dair bir ümit görüyor musunuz? demek istiyor. Karşıdan gelecek cevabı beklemeden sorduğu soruyu kendisi cevaplıyor: ?Bence onca imkâna ve seri üretime rağmen, bu kesimde bir ?irtifa kaybı´ yaşanmaktadır.? Bunun sebebini de İsmet Özel´in ifadesiyle ?baygın meyvelerin lezzeti´nden yazarların sarhoş olmalarına bağlıyor. Şunu da eklemeden geçmiyor Karaca: ?Lakin artık kendisini derinden sarsan büyük acıları, büyük dertleri, büyük davaları, en önemlisi ütopyaları yok yeni ?yazar´/´şair´ tipinin! Şiiri, öyküyü ?kendilerini tanımak´ için değil, ?tanıtmak için´ kullanıyorlar.?
Bu eleştirilere katılırsınız ya da katılmazsınız, ama şunu teslim etmek gerek: Kişi, mahfil ya da grup tenkidi yapmak gibi bir yerden girmiyor eleştiriye yazar. Aslında bir dünya görüşü ve iddia üzere bir araya gelmiş olan camianın özeleştiri çağrısıdır bu. Ümmet bilincinde bir araya gelmiş insanların edebiyatla ilişkileri kişisel tatmin, yazınsal iktidar ya da bir tür zümre dayanışması olmamalıdır.
Eleştiri bir tür bakış ve görüş biçimidir. Kişinin yaptığı eleştiri nereden baktığı ile yakından ilgilidir. Herkes kendi zaviyesinden baktığını değerlendirir. Bu yüzden büsbütün objektif bir eleştiriden bahsetmek safdillik olur. Bu ?sayısal artış´ meselesi son zamanların en büyük zevahiri kurtarma operasyonudur. Zevahir ilk bakışta öyle sanılan ikinci ve son bakışta öyle olmadığı anlaşılandır. Lakin sathi sonuçlara tav olanlar ikinci ve sonuncu bakışa hiç tevessül etmezler.
Memleket bu ikincisiz ve sonuncusuz ilk bakış sayesinde güllük gülistanlıktır. Dağ taş İmam Hatip´tir, iğne atsan camidir, kitap fuarlarında kitap gani, yazar gani, peki okuyan hani? Diyebileceğimiz manzaralar vardır. Her şeyden bol bol çifter çifter vardır. Önüne gelen yazardır, şairdir; camiler Cuma günleri hınca hınçtır. Şiir kitapları bin basar üç yüz satar, fakat şiir akşamları şehrin bütün ahalisi oradadır. Nakliye sorununuz yoksa kitaplarınız bir yerden bir yere taşınır. ?Edebiyat gücün ve güçlünün olduğu yerdedir´ anlayışı son zamanlarda bayağı taraftar toplamaya başladı.
Edebiyat, şiir, öykü ve deneme kendi imkânlarıyla irtifa kazanır. Taşımalı imkânlar ancak zevahiri kurtarmaya yarar. Siyasal olanla sayısal olan hep bu taşımalı imkânlar dünyasına hizmet ederler. Sahi gerçekten şairlerin, yazarların bugün büyük acıları, büyük davaları ve dertleri var mıdır? Öyle olsa böyle mi olurdu?
Yunus cevaplasın: ?Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur.? Galiba inişe geçiyoruz, kemerleri bağlasak iyi olur!
KÖPEKLERİN KALBİ DOĞRU, KELİMELER YALAN!
?Köpeklerin Kalbi´ Süleyman Unutmaz´ın yeni şiir kitabı. KTB yayınlarından çıktı. Şairin biyografisinin son cümlesi her şeyi çok net anlatıyor: ?İstanbul´da yaşıyor ve ölüyor.? Bir şair günde kaç kez ölür? Bu sorunun cevabını ancak bu şiir kitabında bulabilirsiniz. Hani ne diyordu şairin biri: ?Şairlerin hayat hikâyeleri yoktur, şiirleri vardır!? Tam da bu. Beş bölümden oluşuyor kitap. Şairin beş parçaya ayrılmış kalbi gibi. ?Allah´ın En Güzel Yalnızlığıydım´ la başlıyor şiir sağanağı. Bakalım edebiyattaki ?irtifa kaybı´ dedikleri şey şiire de yansımış mı diye ilk önce bu şiiri okuyorum, ?İrtifa Kaybı´nı. Şu dizelere dikkat:
?Silgi lekesi kalmış sapsarı defterlerden
Dalgınlığa düşüyor vitrindeki her manken
Genişleyen camekân sığmıyor yeryüzüne
Kanamalı bir cümle iyileşmek isterken
Her hatıra nankördür-unutmak gibisi yok.?
Son dizeyi üç kez okudum ve kendi kendime sordum: ?Bu dizeyi Süleyman Unutmaz mı söylüyor??
Cevabı kendinden menkul bir soruydu benimki, takılma ey okur!
Süleyman´ın şiirinde ?irtifa´ var ?kaybı´ yok!
Kitapta hangi şiirleri daha çok sevdin diye soracak olursanız, hemen cevaplayayım, hepsini ve de en çok da ?Dünyanın Sonundaki Şiir´i. Ezberimde kaldığı kadarıyla aktarayım: ?Kelimeler yalan.?