DEM Parti tabanında biraz “sandığa gitmeyeceğim”, biraz DEM Parti, biraz İmamoğlu ve çokça da kararsızlık gözlemledim. Heyecan yoktu ve insanlar seçimin şu veya bu aday lehine sonuçlanmasıyla çok da ilgili değillerdi; Bizim için ne değişecek ki?
Hatay’daki seçim atmosferi ve gidişatı başından beri enteresan gelişmelere sahne oluyordu ama son olup bitenler, seçime en alakasız duranların bile “Ne olmuş, ne olmuş” heyecanıyla gözlerini o tarafa çevirmesini sağladı: Gökhan Zan’a kim ne teklif etmiş, ortalığa düşen ses kayıtları montaj mı değil mi. TİP’in çelişkileri, tutarsızlıkları. İşbilir Lütfü Savaş bu işin neresinde. Ya AKP ne durumda, vs. Neyse Aslıhan takipte, izliyoruz biz de.
Tamam Hatay’da acayip işler oluyor ama dikkatler özellikle İstanbul seçimlerinde. “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” gibi bir önemi var işin. Sayın İmamoğlu bir kez daha kazanırsa, 2019’da üst üste iki kez, üstüne de 2024, sadece İstanbul’un belediye başkanı olmayacak, ülkenin yakın geleceğine hazırlanan başkan muamelesi görecek. Bu, görünen köy. Dolayısıyla partisi değilse bile İmamoğlu ve kurmayları, bu ciddiyetle çalışıyor, yükleniyorlar. Galiba rakiplerinden de memnunlar; Sayın Murat Kurum AKP tabanında bile arzuladıkları heyecanı yaratamadı bugüne değin. Kulislerde Reis ve kurmaylarının da Kurum’un performansından pek memnun olmadıkları söyleniyor; kulis habercilerinin yalancısıyım.
31 Mart’a sayılı günler kala anket savaşları da kızıştı haliyle. Gerçi son seçimlerde hemen hepsi çuvalladı, ama olsun, yine de seçmenin nabzını tutmak açısından anketler taraflara fikir veriyor. Fakat benim kanaatim odur ki bu anketler esas olarak seçmeni, tabii ki özellikle kararsız seçmeni manipüle etmek için yapılıyor. Kime oy versem kararsızlığı yaşayan seçmene kim önde gidiyor, kim geriliyor mesajı vererek kendi lehlerine tercihte bulunmasına etkide bulunmak istiyorlar. “Bu işlere harcayacak parası, bütçesi olmayanlar ne yapsın peki?” diye soracak olanlara, maalesef seçimlerin eşit şartlarda yapıldığı bir dünya olmadığını hatırlatarak hak verebilirim sadece.
Bazı anketlere bakıyorsunuz; İmamoğlu önde ve farkı giderek açıyor. Başka bazı anketlere bakıyorsunuz; Kurum önde ve o da farkı giderek açıyor. Diğer parti ve adaylar da aşağı yukarı benzer bir sıralama ile bu iki adayın ardı sıra diziliyorlar…
2019 seçimlerinde Kürt seçmen kritik bir rol oynamıştı. Bunu herkes teslim ediyor ve gerçek de zaten tastamam bu. Bu seçimlerde aynı şey yaşanır mı? Bu soruya düşünmeden hemen yanıt vermek olanağı yok. O halde düşünelim…
Bir kere bu seçimlerde DEM Parti, aday çıkardı. Başak Demirtaş aday gösterilseydi, bugünkünden çok daha farklı bir tablo ile karşı karşıya olurduk. Kürt seçmen, 2023 milletvekili seçimlerinde, İstanbul’da Yeşil Sol Parti’ye yüzde 8 oranında destek verdi. Kürt seçmenin İstanbul’daki ağırlığı, yüzde 8 ila yüzde 10 dolaylarında. Bu oranla belediye seçimlerinde başarılı olması mümkün değil; ama blok halinde şu veya bu seçeneğe yönelmesi, seçimleri kazandırmak veya kaybettirmek gibi kritik bir rol üstlenmesini beraberinde getiriyor.
Gördüğüm, gözlemleyebildiğim kadarıyla Kürt seçmende DEM Parti adayları etrafında (Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni) yumruk gibi kenetlenen bir tutum yok. Beştaş ve Çepni kısıtlı imkanlarla çalışıyorlar ama bırakalım başka çevrelere ulaşmayı kendi seçmen tabanlarında bile bir heyecan yaratabildiklerini görmüyorum.
Mümkündür ki “Nereden biliyorsun?” diye soranlar olur.
Bu nedenle “halkın yazarı sahadan bildiriyor” moduna girdim ve en azından ulaşabildiğim Kürt seçmenler nezdinde (araya Çepni’nin Türk, Karadenizli seçmenleri de karıştı biraz) seçmenin nabzını tuttum: Düşük atıyordu ve kafalar karışıktı.
Batmanlı bir garson: Kesinlikle sandığa gitmeyeceğim. Kimin bize ne faydası var? Bizimkilerin çıkardığı adaylara bak, laf olsun diye. Neden Selahattin’i aday göstermediler? (“Adam hapiste, eşini kast ediyorsun herhalde” demem üzerine, “Olsun! Önemli olan mesaj vermek” dedi.)
Midyatlı bir pazarcı: Valla heval hiç sandığa gidesim yok. Ama gitsem İmamoğlu’na vereceğim. Sen ne diyorsun? (“Kararsızım” dedim.)
Ovacıklılar kahvesindeki Dersimliler: Ma İmamoğlu’na vereceğiz, kime vereceğiz? Bizim Kılıçdaroğlu’nun başını yedi ama piro da haketti, görmedin mi kazansa ipleri o faşoya teslim edecekmiş! (Ümit Özdağ kastediliyor) Ama Maçoğlu bizim burada olsa (Kartal) ona verirdik. Ma adamımızdır. Dersim’i bırakmasa iyiydi, ama ne diyelim…
Samsunlu bilgisayarcı, eski solcu: Çepni’ye vereceğim abi. Tanıyorum, kral adamdır. Bir kazansa var ya. Seni de tanıştırayım mı? Dur arayayım. (“Gerek yok” dedim.)
Tokatlı emekli, Alevi: Başak Demirtaş olsaydı kesin ona verirdim. Şimdi İmamoğlu’na vereceğim. Ama üşenip sandığa gitmeyebilirim de, bakalım…
Siirtli, emekli, Arap: Ne yapmış İmamoğlu da ona vereyim? Bu yollar, metro, metrobüs, her gün hava atıyor ama o mu yapmış? Ama Kurum’a da veresim yok, çok çapsız çıktı o da. Son dakikada belli olur benim oyumun rengi.
Sivaslı, Kürt, Alevi, solcu: Aslında tek yol devrim ama işte görüyorsun Türkiye’nin halini. Gerçi dünyanın hali de b.tan. Tarihi, toplumsal, siyasal konjonktürün bu kadar karşı devrimci güçlerin lehine olduğu başka bir dönem yoktur! Bu şartlar altında taktik olarak İmamoğlu’na vermek lazım diye düşünüyorum. Ama boykot taktiği de meşrudur. Lenin boykot taktiğini savunduğu zaman Bolşevikler güçlü müydü güçsüz müydü? Bunu araştırayım ben…
Diyarbakırlı, Kürt, liberal: Şimdi şöyle, meseleyi etraflıca masaya yatırmak lazım önce. Kim kazansa ne olur, kim kaybetse ne olur? Demokrasi standartlarının biraz olsun gelişmesine kimin kazanmasının veya kaybetmesinin katkısı ne olur? Deva Partisi aday çıkarmış mıydı?
Velhasıl, DEM Parti tabanında biraz “sandığa gitmeyeceğim”, biraz DEM Parti, biraz İmamoğlu ve çokça da kararsızlık gözlemledim. Heyecan yoktu ve insanlar seçimin şu veya bu aday lehine sonuçlanmasıyla çok da ilgili değillerdi; Bizim için ne değişecek ki? (Zorladım da ama Kurum diyen kimse bulamadım çevremde. Siirtli arkadaştan umutluydum ama o da sandığa gidecek gibi görünmüyordu.)
İmamoğlu tercihi biraz daha ağır basıyor görünse de Kürt seçmende blok halinde şu veya bu adaya destek eğilimi yok.
Arada söylemiş olayım: ROK’un geçen yazımda bahsettiğim promosyonlu “Meral Danış Beştaş’a oy verin” çağrısından kimsenin haberi yok. Ben anlattığımda da ciddiye alan olmadı.
—Newroz 2024, barışa dair umutlarımızın canlanmasına vesile olsun. Kutlu olsun.