İstanbul'un Fethi'yle birlikte 1453'ten 1934'e kadar cami olarak kullanılan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin, Danıştay'ın kararı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla 24 Temmuz Cuma günü kılınan namazla birlikte yeniden ibadete açılmıştı.
BARONUN AÇIKLAMASINA TEPKİ
İstanbul Barosu, Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasına ilişkin Danıştay Kararı'nı hukuksal temellerden yoksun olarak nitelendiren bir açıklama yaptı.
Hukukçular Derneği, Baro tarafından yapılan açıklamayı yanlış bulduğunu belirtip "İstanbul Barosu tarafından, hiçbir hukuki dayanak gösterilmeden, 'Hukuksal temellerden toksun ve konjonktürel' nitelemeleriyle kamuoyunu açıklama yaparak yüksek mahkeme kararının itibarsızlaştırılmasını hatalı bulduğumuzu belirtmek isteriz. İlgili Danıştay kararının hukuka ve hakkaniyete uygun olduğu kanaatimizi kamuoyuna sunarız. Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasının hayırlı uğurlu olmasını dileriz" şeklinde açıklama yaptı.
İşte o açıklama:
Ayasofya Camii’nin 24.07.2020 tarihinde yeniden “camii” olarak ibadete açılması, ülkemizde çok büyük bir sevinçle karşılanan, bütün dünyada geniş yankı bulan bir durum olup Ayasofya’da ilk kılınan namaz, dünyanın her köşesindeki Müslümanlar tarafından sevinç gözyaşları eşliğinde izlenmiştir.
Ancak; İstanbul Barosu tarafından 24.07.2020 tarihinde yapılan açıklama ile Ayasofya’nın ibadete açılmasına ilişkin Danıştay kararı “hukuksal temellerden yoksun” şeklinde değerlendirilerek toplumda yanlış bir algı oluşturulmaya çalışılmıştır. Aşağıda Danıştay kararının hukuka uygunluk gerekçeleri hakkında kamuoyu bilgilendirilirken; İstanbul Barosu’nun yapmış olduğu açıklama içindeki, “niyet okuma” şeklinde yapılan tahmini birtakım değerlendirmeler ise, hukuk dışı olması nedeniyle dikkate alınmayacaktır.
Hukuk sistemimizde Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 04/10/1926 tarihinden önce kurulan vakıfların hukuki statüleri Vakıflar Kanunu hükümleri çerçevesinde korunmaya devam edilmiştir. Hukukumuza göre vakıf mallarının maliki Devlet değil, vakıfların bizzat kendileridir.
Ayasofya Camii de, 1470 tarihli Mehmed Han-ı Sani Bin Murad Han-ı Sani Vakfı’na ait bir gayrımenkul olup Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan vakıf ile vakfiyesi (vakıf senedi) gereği sürekli şekilde camii olarak kullanımı için bedelsiz şekilde kamunun istifadesine bırakılmış bir “Hayrat”tır. Nitekim; Tapuda da “Ayasofyayı Kebir Camii Şerifi” olarak ve “Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı” (Günümüzde) Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı adına kayıtlı bulunmaktadır. Tapuya bu şekli ile tescil tarihi 19.11.1936’dır. Bununla birlikte; Ayasofya, 24/11/1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararına istinaden “müze” olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği tarafından, Ayasofya Camii’nin yeniden ibadete açılması amacıyla 2016 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü’ne yapılan başvuru, 24/11/1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı dayanak gösterilerek reddedilmiştir.
Bunun üzerine, Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. Maddesi’ne dayalı olarak hem başvurunun 2016 yılında reddine ilişkin kararın hem de red kararının dayanağını teşkil eden 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali için yargı yoluna müracaat etmiştir.
Davanın görüldüğü Danıştay 10. Dairesi tarafından 02/07/2020 tarihli karar ile dava konusu “Ayasofya’nın camii olarak kullanımına son verilerek müze olarak kullanılmasına yönelik Bakanlar Kurulu kararı” iptal edilmiştir.
Davada Danıştay 10. Dairesi tarafından, gerek usul ve esas yönlerinden, gerekse ulusal ve uluslararası hukuk bağlamında ayrı ayrı her hususu içeren bir hukuki inceleme ve değerlendirmenin yapıldığı, karar içeriğinde görülmektedir.
Yargılama sonucunda (Bugünkü deyimi ile) vakıf senedinde “Camii” olarak Fatih Sultan Mehmet tarafından toplumun yararına vakfedilen, tapu kayıtlarında da Fatih Sultan Mehmet Vakfı adına tescilli “Ayasofya Camii”nin “müze” olarak kullanılmasına dair Bakanlar Kurulu kararını iptal eden Danıştay kararının, İstanbul Barosu tarafından, hiçbir hukuki dayanak gösterilmeden, “hukuksal temellerden yoksun” ve “konjonktürel” nitelemeleriyle kamuoyuna açıklanması ve bu değerlendirme ile Yüksek Mahkeme kararının itibarsızlaştırılmasını hatalı bulduğumuzu, ilgili Danıştay kararının yukarıda belirtilen gerekçeler itibariyle hukuka ve hakkaniyete uygun olduğu kanaatimizi kamuoyunun bilgisine sunar, Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının hayırlı uğurlu olmasını dileriz.
HUKUKÇULAR DERNEĞİ