NTV´de gündeme ilişkin görüşlerini açıklayan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, kentlerin geniş bir yelpazede giderek daha önemli aktörler haline geldiğini belirterek, şehirlerin önemli alt yapı sorunları olduğunu, bunları çözmenin uzun zaman aldığını, insanlar yapılanlardan memnun olduğunu ancak, kentlerin karakterinin güçlenmesini istediklerini anlattı.
İmar ve rant konularındaki kuralsız davranışların da büyük tepki oluşturduğunu ifade eden Çelik, "Ortak iyiyi temsil etmeyen imar planlarına geçit verilmemesi yani, kişiye veya belli bir gruba dönük düzenleme yapılmaması, şehirlinin ortak iyiliğini gözeten imar planları yapılması... Bizde birlik ve beraberlik konusuna çok kafa yorulur ama şehirleri bazen öyle geliştiriyorlar ki şehirlerde bir takım etnik, mezhepsel gettolar oluşuyor. Ortak kamusal alanda yaşayamaz hale geliyoruz. Halbuki en önemli şey şudur, şehirlinin bir agorada, bir meydanda birbirine temas etmesidir." diye konuştu.
İhalelerin de artık canlı yayınlanacağını aktaran Çelik, "Buradaki yaklaşım şu, geçmişten bugüne bu büyük tecrübemizin kazanımlarını korumak, vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda tepki duyulan, benimsemediğimiz işleri düzeltebilecek bir takım kodlara doğru evrilmek. Bu, Cumhurbaşkanımız tarafından yeni dönemin kodları olarak açıklanmış oldu." dedi.
Taksim Kışlası´nın durumuna ilişkin de Çelik, "Onunla ilgili o zaman Sayın Cumhurbaşkanımız ´Sorulabilir, yapılabilir´ demişti. Onunla ilgili zaten büyük bir teveccüh var vatandaşta. Esasında onu, vatandaşa ait bir alanın gasp edilmesi gibi sunuyorlar. Tam tersine vatandaşa ait bir alanın tarihsel bir kimlikle beraber korunması şeklinde öteden beri değerlendiriyoruz." ifadelerini kullandı.
"CHP-HDP ittifakı"
HDP´nin İstanbul, Adana ve İzmir´de aday çıkarmamasına ilişkin Çelik, şunları kaydetti:
"AK Parti ve Cumhur İttifakı´na karşı büyük bir teveccüh olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´ne geçişten sonraki ilk yerel yönetimler testi bu. Burada ben daha çok kendi gündemimiz, kendi ilerleyişimiz açısından durumu değerlendiriyorum. Yaptığımız işin, verdiğimiz mesajların, kurduğumuz ittifakın vatandaşta güçlü bir karşılık bulduğunu görüyorum. Öbür taraftaki durum biraz palyatif, zoraki bir durum. CHP ile HDP arasında bir ittifak olduğu açık. Buradaki problem şu, CHP, bir başka partiyle, HDP ile ittifak yaparken kendi içindeki politikalar konusunda müttefik, entegre değil. Şu anda benim gördüğüm en dağınık halini yaşıyor. Partinin hiyerarşileri içinde anlamlı bir bütünlük kalmamış durumda. Genel merkez politikalarının, teşkilatları tarafından algılanması konusunda büyük problemler var. En dikkat çekici olan şu; partililik kimliğinin yöneticiler düzeyinde nasıl kalmadığını gösteriyor bu. Bu da CHP´ye oy veren vatandaşlarımıza da büyük bir haksızlık olarak ortaya çıkıyor. Kavgaların en çok yoğunlaştığı yerler öteden beri CHP´nin elinde olan yerler. Dolayısıyla burada bir siyasi gelecek kurma temelinde bir kavga değil, rant temelinde, iktidar kavgası temelinde bir ayrışma görüyoruz. Dolayısıyla bu ittifaklardan bu bağlamda çok bir şey çıkacağını düşünmüyorum."
CHP´ye de HDP´ye de oy veren vatandaşların iyi şehirlerde yaşamak, iyi okullarda çocuklarının okumasını, iyi sağlık hizmeti almak istediğini ifade eden Çelik, "Fakat bu partilerin yöneticilerinin vatandaşların bu talebiyle çok büyük bir makas aralığı içinde hareket ettiğini görüyoruz. Terör örgütünün şiddet dilini halka kabul ettirmeye çalışan, terör örgütünün şiddet dili üzerinden demokratik alandaki boşluklardan istifade ederek bu dille birlikte bir takım politikaları gündemleştirmeye çalışan, demokrasinin imkanlarından faydalanıp, tamamen antidemokratik duruş sergileyen bir yapı. Dolayısıyla böyle bir yapının, böylesi köklü bir parti olan CHP üzerinden bu yanlış ajandayı gündeme geçirme imkanı bulması da Türk siyasi tarihi açısından değerlendirilmesi gereken bir konu. Büyük bir çarpıklık bence." değerlendirmesini yaptı.
"Ortak miting"
AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhur İttifakı´nın İstanbul ve Ankara´da ortak miting yapma arzusu olduğunu belirterek, bu konunun her iki genel başkanın takdirinde olduğunu söyledi.
Çelik, ortak mitinglerin daha güçlü mesaj vereceği yönünde bir değerlendirmeleri olduğunu aktararak, "Vatandaş bu birlik ve beraberliği görmek ister ama dediğim gibi bu partiler arsında görüşülecek ve genel başkanlara sunulacaktır. AK Parti´nin buradaki görüşü pozitiftir. Gördüğümüz şey şu; illerde aşağıdan yukarıya doğru beraber çalışma kültürünün hızlı bir şekilde oluşturulduğunu görüyoruz, bu memnuniyet verici. Herhangi şekilde bir pürüz veya sıkıntı söz konusu değil herkes mesajı almış ve mesaj doğrultusunda çalışmalarını yapmış." diye konuştu.
"Türkiye´nin içinde olmadığı bir yapı kimse için güvenli olmaz"
NTV´de gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Çelik, Suriye´de şu an teröristler için bir güvenli bölge olduğunu belirterek, "NATO müttefikleri için güvensiz, Türkiye Cumhuriyeti´nin güvenlik kaygılarını dikkate almayan ama teröristler için bir güvenli bölge var. Teröristlere silah veriliyor, PKK´nın uzantıları başka topraklara el koyuyor, yerel halka zulüm ediyor ve fiili bir durum ortaya çıkarıyor. Türkiye´nin içinde olmadığı bir yapı kimse için güvenli olmaz. Suriye´de yeni bir Afganistan oluşturmaya çalışıyorlar. Şimdi bu aymazlıkları devam ederse da Latin Amerika´da yeni bir Irak oluşturacaklar. Bu kimsenin hayrına değil." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın Güvenli Bölgenin oluşturulması konusunda "Sabrımız sınırsız değil" değerlendirmesine ilişkin, Çelik şunları kaydetti:
" ´Bir gece ansızın gelebiliriz´deki söylem şu; Müttefiklerimiz bunu yapmak doğrultusunda bir adım atmaya hazırlarsa bu niyeti hayata geçirmek için bir engel yok. Herhangi bir somut tarih verilmiyor ama bu güvenlik kaygılarımızın giderilip giderilemediğine dair bir somut eylem planı var mıdır yok mudur? Onu görmek istiyoruz."
Türkiye´nin Venezuela politikası
Çelik, Türkiye´nin Venezuela politikasına ilişkin yabancı basında çıkan haberleri şöyle değerlendirdi:
"İsimsiz olarak kulis haberleri çıkıyor. Bunlar kimse ne kadar tebliğ ederse etsinler biz bu mesajı almayız. Biz asıl hayal kırıklığına uğruyoruz. Dünyanın her yerinde demokrasi diyeceksiniz, NATO içinde bedel ödeyeceksiniz ve başka bir ülkeye geçici devlet başkanı atayacaksınız. ABD Ulusal güvenlik danışmanı diyor ki, ´Ordu artık kaynakların Devlet Başkanı Maduro´ya akmayacağını anlamalı.´ Orduyu yönetime karşı darbe yapmaya teşvik ediyorsun.Bu büyük bir hayal kırıklığı değil midir? Bir ülkeye geçici devlet başkanı atamak nasıl bir kavramdır. Eğer Venezuela´ya bir iyilik yapmak istiyorsanız şunu söyleyebilirsiniz; Seçimler yapılsın, yüksek katılım olsun, sistem şeffaflaşsın, ekonomi düzelsin, başka toplumsal grupların da sesi yansıtılsın."
Çelik, en büyük hayal kırıklığı yaratan açıklamanın Avrupa Parlamentosu´ndan (AP) geldiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"AP, ´Biz bu geçici devlet başkanını tanıyoruz.´ dedi. AP bir zamanlar demokrasi okulu olarak görülüyordu şimdi ne kadar antidemokratik şey varsa buna imza atan yer haline geldi. Özellikle biz bunu yakından biliyoruz. Türkiye´de bir darbe girişimi gerçekleşti, AP Başkanı, Türkiye´yi 3 ay sonra ziyaret etti. Türkiye´de parlamento bombalanmış ve Türk parlamentosu buna karşı koymuş. Bu demokrasi okulunun başındaki kişi olarak niçin Türkiye´yi 3 ay sonra ziyaret ediyorsun? Burada yaptıkları şey Venezuela halkına kötülüktür. Biz Venezuela halkının ve demokrasisinin yanındayız. Bu yaptıkları şeylerin hangisi kanunidir? Geçici devlet başkanı atamak hangi kanunda yazıyor? Venezuela´nın gelir kaynaklarını seçilmiş yerine başka birine aktarmak, bu şekilde orduyu darbe yapmaya teşvik etmek nasıl bir tutumdur? Sonra şöyle haberler yayıyorlar; ´Askerler, yakında maaşlarını alamadıkları zaman ne yapacaklarını bilirler´ Venezuela halkını düşünmeyen çıkar ilişkilerini düşünen bir yaklaşım. Burada asıl hayal kırıklığını demokrasi söylemine inananlar demokratik bir dünyanın mümkün olduğunu düşünenler yaşıyor. Biz Venezuela iç politikasında taraf olarak davranmıyoruz, biz Venezuela demokrasisi, anayasası ve halkının yanında durduğumuz için bu fikirleri dillendiriyoruz."
Cemal Kaşıkçı
Cemal Kaşıkçı cinayeti soruşturması kapsamında hazırlayacağı rapor için Türkiye´ye gelen Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard ve beraberindeki heyetin AK Parti ile görüşmesine değinen Çelik, Kaşıkçı cinayetinin üstü örtülecek bir şey olmadığını belirterek, Suudi Arabistan´ın şeffaf bir işbirliği içerisinde bu olayın aydınlatılmasını sağlaması gerektiğini söyledi.
Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılması için uluslararası bir soruşturmanın açılması gerektiğini vurgulayan Çelik, şunları söyledi:
"Bazı devletlerin bu meseleyi zamana yayarak unutturma politikası olduğunu gördük. Buraya gelen Suudi başsavcının da Türkiye ile bir iş birliğine girmediği, elimizde ne var onu öğrenip buna karşı belki bir takım tedbirler almak şeklinde bir yaklaşım sergilediğini gördük. Suud Arabistan´ın soruşturmayla ilgili ´şunları yakaladık, yargıladık´ demesi de yetmez. İşbirlikçi kimdir? belli değil. merhumun bedeni nerededir? Bu belli değil. Emri kim vermiştir? Çünkü o gelenler kendi kendine harekete geçecek kimseler değil. Kimseyi peşinen suçlamıyoruz ama olayın örtülmesine de müsaade etmeyeceğiz. Burada biz, uluslararası bir soruşturma açılması yönünde bir gayret sürdürüyoruz ve bütün dünyayı da buna davet ediyoruz. Saygın ve uluslararası bir soruşturma açılmalıdır, soruşturma neticesine de herkes saygı duymalıdır. Ama bu açılmadıkça, gün geçtikçe de spekülasyonlar artacaktır. BM yetkililerinin Suud konsolosluğuna alınmaması bir skandaldır. Niçin almıyorsunuz? Onları misafir edersiniz, gerekli açıklamayı yaparsınız, daha sonra zaten oradan ayrılır. Bunlar BM yetkilileri. Dolayısıyla bu örtbas girişimine karşı hür dünya sesini yükseltecektir ve bu mesele örtbas edilmeyecektir. Bu dünyanın meşru mekanizmalarıyla Suudi yetkililer arasında bir mesele haline gelmiştir."
Ekonomi
Çelik, Türkiye´nin seçim sonrası için IMF ile anlaştığı iddiasının sorulması üzerine ise Düyun-u Umumiye´den beri bunun hassas bir konu olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
" ´IMF ile anlaştılar´ veya ´IMF´e gidecekler´ gibi yorumlar iki ayda bir gündem oluyor, bunlar güçlü bir şekilde reddediliyor. ABD Başkanı Türkiye´ye ekonomik saldırı tweetini sabitlemişti. İlk kez bir Amerikan Başkanı bir ülkeye ekonomik savaş başlattı. Bu siyasi etkileri gerçekleştiremeyecekler. Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan eylem planı sayesinde bunu atlatıyoruz ve bundan sonra daha da güçlü atlatacağız. Vatandaşlarımız ´Hükümet IMF ile anlaştı´ gibi bir haber gördüklerinde doğrudan bir yalan haber olduğuna hükmedebilirler. Gönül rahatlığıyla..." dedi.
Fiyat artışları konusuna da değinen Çelik, "Ekonomik saldırının bazı etkilerini de tabii ki yaşıyoruz. Ama fırsatçılıkla ilgili durumlar çıkıyor. Bununla ilgili de konuşarak,bir takım tedbirler alarak ilerliyoruz. Bunları günlük olarak izliyoruz ve AK Parti genel merkezinde değerlendiriyoruz. İllerde gördüğümüz beklenmedik durum olduğunda doğrudan arayarak devreye gidiyoruz. Karmaşık bir tablo. Vatandaşımızın daha ferah günlere kavuşması için disiplinli bir çalışmamız var." diye konuştu.
Adana Mutabakatı
20 Ekim 1998 tarihinde Türkiye ile Suriye arasında imzalanan mutabakat konusuna da değinen Çelik, AK Parti iktidarı döneminde bu mutabakatın güncellendiğini de hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Suriye ile imzalanan Adana Mutabakatı belgelerini açıp baktığınızda şu yazıyor ´Suriye içerisinde PKK ve KONGRA-GEL´in uzantıları bulunmayacak. Türkiye´ye karşı askeri aktiviteyi bırakın, propaganda bile yapamayacaklar´ yazıyor. Dolayısıyla Türkiye buna Suriye´de bu terör örgütünün uzantılarına karşı mücadelenin meşruiyeti açısından bakıyor. Bunu bazıları şu şekilde gündeme getiriyorlar ´Bu rejimi yeniden meşrulaştırmak için, muhatap kılmak için bir kapı aralayabilir miyiz?´ diye bakıyorlar. Bu onların bakış açısı. Öteden beri bize soruyorlar, ´burada ne işiniz var´ diye. Biz şunu diyoruz; orada açık şekilde yazıyor, ilgili devlet bu terör örgütünü bertaraf etmekle yükümlüdür. Etmediği zaman bizim bu teröristi takip etme, kendi ülkemiz açısından bu güvenlik tehdidini ortadan kaldırma hak ve yetkimiz vardır. Bu zemini bize vermektedir. Sadece PKK değil, onun her türlü uzantısı. Demek ki bu uzantı meselesi gündemde ve ta o zamanlar belgeye koyulmuştu."