Geçen hafta İstanbul'un Fatih ilçesinde dört yetişkin kardeş, yaşadıkları evde ölü bulundu. Ölüm nedeninin siyanür olduğu açıklandı ve intihar şüphesi dile getirildi.
Bu olaydan birkaç gün sonra ise Antalya'dan anne, baba ve iki çocuktan oluşan dört kişilik bir ailenin ölüm haberi geldi. Bu olayda da siyanür bulgusuna rastlandı.
İki olay da kamuoyunda büyük tartışma yarattı.
Ancak bu olayların hangi açılardan tartışılması, ne tür uyarılar içerdiği ve hangi çözümlerin konuşulması gerektiği noktasında önemli fikir ayrılıkları oluştu. Medyanın konuyu ele alış biçimi de eleştirildi.
Kamuoyunda olaylarla ilgili yapılan tartışmalarda bir kesim bu vakaların psikiyatri açısından ele alınması gerektiğini belirtti
Bir kesim ise ortadakinin doğrudan ülkedeki sosyal ve ekonomik sorunların sonucu olduğunu ve Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin olaylardan sorumlu tutulması gerektiğini savundu.
Bazı uzmanlar ise olayların aynı anda farklı boyutlarıyla ele alınması gerektiğini dile getirdi.
BBC Türkçe'ye konuşan psikiyatrist İlker Küçükparlak, Türkiye'deki "kesif kutuplaşma ortamının bu iki olayın sosyal medyada tartışılması sırasında da kendini gösterdiğini, başta doğal olarak ortaya çıkan duygu patlamasının kontrolsüz hale geldiğini" belirtiyor.
Küçükparlak'a göre bu tür meseleleri sadece psikiyatriyle açıklamak da sadece sosyal sorunlarla açıklamak da yanlış:
"Olan biten her şeyi sadece psikiyatriyle açıklarsak topluma çok büyük kötülük yapmış oluruz. Ama öteki uç da tehlikeli. Olup biten her şeyi yoksulluğun kaçınılmaz bir sonucu olarak açıklarsak, 'bu koşullar kaçınılmaz bir biçimde intihara yol açtı' mesajını veririz. Yoksulluk çeken, ailesini geçindiremeyen insanların intihar etme fiilini onaylamak yönünde bir mesaj çıkarmış oluruz.
"İntihar düşüncesi olup harekete geçmemiş binlerce kişi var bu yüzden çok hassas olmalıyız" diyen Küçükparlak, "insanları anlamakla insanların tutumlarını yüceltmek arasında bir fark olduğunu" belirtiyor.
Küçükparlak, sosyal medyada olay tartışılırken yüceltme ile değersizleştirme arasında uçlar oluştuğunu da ekliyor:
"İnsanların onursuzca yaşamamak için böyle bir işi yaptıklarını belirterek bu olayı yüceltmelerine gerek yok. Bu, duygusal açıdan tahmin edici gelebilir ama böyle cümleleri kurmanın çok ağır vebali var. İntiharı yüceltmek, kahramanlaştırmak, romantize etmek çok tehlikeli ama ters boyutu da var. O da intiharı değersizleştirmek ki o da çok tehlikeli."
BBC Türkçe'ye konuşan Haliç Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatrist Ayhan Akcan da bu tür olayların hem psikiyatri hem de sosyal yönünün birlikte ele alınması gerektiğini savunuyor.
Kamuoyunda farklı görüşler dillendirilse de bazı uzmanlar, İstanbul-Fatih ve Antalya'daki olayların Türkiye'ye ciddi bir uyarı yaptığı görüşünde.
Ayhan Akcan bu iki olayın bir sosyal patlama göstergesi olabileceğini söylüyor:
"Dünya kaynıyor, Türkiye de kaynayabilir. Çünkü ekonomik problemler var ve insanlarda ciddi çaresizlik var. Geçinemiyorlar. Bu sosyal problemler de insanların ruh sağlığını etkiliyor."