İŞSİZLİK CEHENNEMİNDEN KAÇIŞ

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

İŞSİZLİK CEHENNEMİNDEN KAÇIŞ

Üniversite sayımızla ve daha önemlisi üniversite öğrencisi sayımızla gurur duyuyoruz.

Öyle ya, bundan bir süre önce Tayyip Erdoğan Almanya’da sadece 3 milyon üniversite öğrencisi varken, Türkiye’de bu rakamın 8 milyona ulaştığını gururla ilan etmemiş miydi? Büyük ilerleme!..

Aslına bakarsanız, ilk duyduğunuzda “hoş” görünen bu üniversiteli rakamı devasa bir soruna işaret ediyor: Genç işsizlik

İşsizlik rakamını düşürmek için her imkanı kullanan Türkiye İstatistik Kurumu’nun rakamlarına göre her dört gençten biri işsiz. Siz bunu her iki gençten biri bildiğimiz anlamda işsizdir diye de değerlendirebilirsiniz.

8 milyon olarak açıklanan üniversiteli rakamı ise, aslında sorunun çok daha derin olduğunu ortaya koyuyor: Üniversitede okuyanları da dikkate alırsak, dört gençten en az üçünün işsiz olduğunu pekala söyleyebiliriz.

Her yere gecekondu misali açılan -kamuya ve sermayedarlara ait- üniversiteler aslında devasa genç işsizliği gizlemenin birer aracı haline gelmiş durumda.

Eğitim kalitesi yerlerde sürünen, verdikleri diplomalar hiçbir işe yaramayan, akademik itibarın kırıntısına sahip olmayan onca üniversite, resmi “işsiz” sıfatını ertelemenin bir kılıfı sadece.

İyi ihtimalle dört yıl, üniversite uzatıldığı takdirde beş-altı yıl “işsiz” diye anılmayan 8 milyon yoksul…

Öğrencilik: İşsizlik

Başka deyişle, öğrencilik ayrıcalıklı zengin çocukları dışındakiler için yoksulluktan, üniversitede öğrenci olmak ise örtülü işsizlikten öte bir anlam ifade etmiyor.

Hâlâ ayakta durmayı becerebilen az sayıda üniversite dışında, üniversitelerden mezun olanlar, meslek sahibi olma ve iş bulma konusunda çocuk yaşta çıraklığa başlayıp bir meslek edinenlere göre çok daha şanssız.

Dünyada “entelektüel sermaye” denen “okumuşluğun” en az para ettiği ülkelerden biri Türkiye.

İş bulma konusunda en şanslı üniversite mezunlarından hekimler, eğer eğitimlerini bir ticari faaliyete dönüştürmemişlerse ve devlet hastanelerinde vatandaşa hizmet vermeyi tercih etmişlerse, büfe işletmecilerinden, kadın kuaförlerinden, marangozlardan ya da kaporta ustalarından daha az para kazanıyor.

Hukuk mezunu gençler, ortalama hukuk bürolarında asgari ücretle çalışmak zorunda kalıyor.

8 milyon üniversite öğrencisi içinde hatırı sayılır orana sahip eğitim fakültesi mezunları, atanamayan öğretmen olarak intihara sürükleniyor.

Pek çok üniversite mezunu, polis ya da “uzatmalı çavuş” olmak için sıraya giriyor. Bunun için de kuşkusuz torpil gerekiyor…

Dünya kadar İletişim Fakültesinden her sene idealist genç gazeteci adayları mezun oluyor, ama hem bu genç arkadaşların mesleklerini yapabilecekleri bir medya ortamından yoksunuz, hem de pıtrak gibi kurulan İletişim Fakültelerinden mezun olan gençleri istihdam edebilecek bir istihdam alanı yok.

Uzatmayalım… Özetle, üretime dayalı bir ekonomiye sahip olmayan Türkiye’de her mesleğin “fazla”sı var…

Dolayısıyla, “Türkiye’deki üniversiteli sayısı 8 milyon” diye böbürlenmenin hiçbir anlamı yok.

Üniversite mezunlarının kaçı iş bulabiliyor, ondan söz etmek gerekiyor, ama “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok” vecizesiyle o konu da kapatılıyor.

Gençler kaçıyor

Gençlerin çok önemli bir kısmı yurt dışına kaçmak istiyor.

DAHA FAZLA OKU

Çeşitli ülkelerde çocuk bakıcılığı yapan, barlarda garson olarak çalışan pek çok üniversite mezunu var.

Türkiye’deki en köklü ve yüksek puanlarla girilebilen liselerden mezun gençlerin yarıdan fazlası yurt dışındaki üniversitelere başvuruyor.

Neredeyse tamamı bir daha ülkeye dönmeyi düşünmüyor.

Aileler de çocuklarını Türkiye’den kaçırmak için türlü yollar deniyor.

Geçen iki yılda Türkiye’den ayrılıp başka ülkelere yerleşen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sayısı resmi olarak 550 bin!

Bu rakamın önemli bir bölümünün eğitimli nüfus olduğu söyleniyor.

Gençler kendi ülkelerinden umudu kesmiş. Kendilerine başka memleket arıyorlar.

Manzara bu kadar vahimdir.