İsrail işgal rejiminde bir yıldan daha kısa süre içinde üç erken genel seçim gerçekleştirildi. 9 Nisan 2019 tarihinde gerçekleştirilen erken genel seçimlerin ardından hükümet kurulamaması üzerine 17 Eylül’de ikinci kez erken genel seçim yapılmıştı. Fakat bu ikinci genel seçimlerde de herhangi bir parti tek başına hükümeti kurmaya yetecek çoğunluğu elde edemediği gibi belli bir tarafta duran partilerin aralarında koalisyon oluşturmalarına uygun bir aritmetik de oluşmamıştı.
İkinci erken genel seçimlerde işgal rejiminin eski genelkurmay başkanlarından Benny Gantz’ın liderliğindeki Mavi-Beyaz İttifakı’nın bir sandalye farkıyla birinci olmasına rağmen işgal devleti cumhurbaşkanı Reuven Rivlin hükümeti kurma görevini Likud Partisi’nin lideri Netanyahu’ya vermişti. Ama onun koalisyon oluşturma çabaları sonuç vermeyince hükümet kurma görevini Gantz’a verdi. Onun da çabaları sonuç vermeyince 2 Mart 2020 tarihinde üçüncü erken genel seçim gerçekleştirilmesi kararı alındı.
İşgal yönetiminde hükümeti ellerinde bulunduran partiler daha önceki seçimlerde siyonist tabanın oylarını kazanmak için genellikle Filistinlilere yönelik saldırılar gerçekleştiriyorlardı. Ancak son dönemde gerçekleştirilen saldırılara Filistin direnişinin de füzelerle karşılık vermesi ve bunun işgal toplumunda telaşa neden olması sonucu işgal hükümetinin ateşkes isteme zorunluluğu duyması sebebiyle bu yöntemin olumsuz sonuç da verebileceği, oy kaybettirmesi ihtimalinin de olduğu gözlemlendi.
O yüzden Netanyahu 2 Mart seçimleri yaklaşınca farklı bir yöntem kullanarak siyonist tabanın oyunu kazanmaya çalıştı. Bu da Batı Yaka ve Kudüs’te Filistinlilerin arazilerini gasp ederek mevcut yahudi yerleşim merkezlerinin alanını genişletmek veya yeni yahudi yerleşim merkezleri kurmak için projeler hazırlamak ve hazırlanan projeleri onaylamak oldu. Bu amaçla son dönemde Kudüs ve Batı Yaka’da yahudi yerleşim alanının genişletilmesi ve yeni yerleşim birimlerinin inşa edilmesi için birçok önemli projeyi onayladı. Bütün bu projeler tabii ki Filistinlilerin haklarını ellerinden alıyor ve ırkçı anlayışa dayalı yahudileştirme politikasını güçlendiriyor. Bazı ülkelerden bu projelere yönelik tepki olduysa da dünya genelinde işgal rejimini bu politikasından vazgeçmeye zorlayacak ciddi anlamda bir şey yapılmadı. Tabii ABD Başkanı Trump’ın bu konuda işgal yönetimine destek vermesi ve Filistinlilerin arazilerinin gasp edilmesi suretiyle inşa edilen yahudi yerleşim merkezlerinin yasal olduğunu iddia etmesi de Netanyahu’nun bileğini güçlendirdi.
Netanyahu aynı zamanda Batı Yaka’nın en verimli arazilerini ve bölgenin Ürdün sınırlarıyla bağlantısını oluşturan, Ürdün Irmağı kıyısı boyunca uzandığı için de Gavru Ürdün veya Ürdün Vadisi diye adlandırılan bölgeyle, Batı Yaka’daki yerleşim merkezlerini İsrail’e ilhak edeceğine dair vaatlerde bulunmak suretiyle de oy kazanmaya çalıştı.
Tabii ABD Başkanı Trump’ın Yüzyılın Anlaşması planını onun iktidarı döneminde açıklaması da işgalci siyonist kesimde Netanyahu’ya puan kazandırdı.
Buna ek olarak Arap dünyasındaki işbirlikçi ihanet rejimlerinin ve özellikle Sudan’da darbe ile iş başına gelmiş olan Abdülfettah Burhan’ın, onu yönlendiren Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn gibi ülkelerin işgal rejimiyle ilişkileri normalleştirme çağrılarına olumlu karşılık veren adımlar atmaları da Netanyahu’ya desteğin artmasını sağladı.
Bütün bunlar işgalci siyonist tabanda karşılık buldu ve Netanyahu’nun Likud Partisi 2 Mart 2020 seçimlerinde rakibi olan Mavi - Beyaz İttifakı’na fark atarak 37 sandalye kazandı. Mavi - Beyaz İttifakı ise sadece 32 sandalye kazanabildi. Tabii Likud’un kazandığı sandalye sayısı 120 sandalyeli İsrail parlamentosunda tek başına hükümet kurmasını sağlayacak bir sayı değil. Ancak alınan ilk sonuçlar Likud’la aynı çizgideki sağ siyonist partilerin 60 sandalye kazandıklarını gösteriyor. Salt çoğunluk için ise 61 sandalye gerekiyor. Bununla birlikte sağ partilerin aralarında koalisyon için ittifak kurmalarından söz ediliyor.