Siyaset sahnemizin ilginç isimlerinden KK Bey, nihayet, cumhurbaşkanlığına aday olacağını, 'ittifak ettikleri öteki partilerin liderlerinin de kendisinin adaylığını bunu kabul etmeleri' şartıyla açıklamış.
Yahu, bu kişi değil miydi, daha düne kadar, -Tayyib Bey'in AK Parti Genel Başkanı olmasını diline dolayarak ve bırakınız dünyayı, sanki Türkiye'de de ilk kez oluyormuş gibi-, 'Bir kimse, hem bir partinin Genel Başkanı, hem de Cumhurbaşkanı olursa, nasıl tarafsız olabilir?' diye ısrarla soran. KK Bey tarihi ters yüz ederek bütün o söylediklerini nasıl yutacak şimdi?
(Kaldı ki, tarafsızlık, kesinleşen yargı kararları karşısında, -doğru olduğuna inanılmasa bile- o kararlara aykırı davranmamak şeklinde anlaşılır, devlet yönetimlerinde. Bu, tabiîdir de. Hem, Allah aşkına, hangi Cumhurbaşkanı tarafsızdı? Haydi diğerlerini bırakalım, KK Bey'in, 'ilkelerinden bir milim bile sapmadıklarını' devamlı vurguladığı; hem kendi partisinin umûmî reisliğinde, hem de reisicumhûrluk makamında oturan ilk 2 isim mi tarafsızdılar? Hattâ, yargıçlarının çoğunun hukukçu bile olmadığı İstiklâl Mahkemeleri başta olmak üzere, kesin yargı kararı mı söz konusuydu, o zaman?)
*
Daha da ilginç olanı, KK Bey'in partisinin sözcülerinden ÖÖ isimli kişi, 'Öyle bir aday göstereceğiz ki...' dedikten sonra, 'Hayatta olsaydı, M. Kemal'in bile ona oy vereceğini' iddia etti.
TV ekranlarındaki bazı tartışmacılar ise, bu iddia üzerine, 'O hayatta olsa, filanları sopayla kovalardı...' gibi, 100 yıla yakın zamandır söylenegelen bir lafı çok matah bir şeymiş gibi tekrarlıyorlar.
Öyle ki, insanları hayvan sürüsü yerine koyup, sopayla güden- yönlendiren faşist bir çoban resmi çiziyorlar zihinlerde.
1995'lerde de Erbakan Hoca , -Refah Partisi'ne yönelik ithamları etkisiz hale getirmek içindi herhalde- '...(filan) hayatta olsaydı, o da RP'ye oy verirdi.' demişti de; bu sözü savunan ve o zaman Erbakan Hoca'nın güvenilir ekonomistlerinden, -şimdi KK'nun partisinde milletvekilliği yapan bir kişiyle, yurt dışındaki bir karşılaşmamızda sertçe tartışmıştık.
(Kendisine sığınılarak yapılan bu gibi yakıştırmaların öznesi olan kişi hayatta olsaydı, HDP dışında, kendisinden yana olmayan hiçbir partinin olmadığını görünce, masasının başına bir daha otururdu herhalde, kahırla.)
*
Konu, KK Bey'in adaylığının 'ittifak ettiği diğer partilerin liderleri'nce kabul edilip edilmeyeceğinde düğümleniyor. İP Gn. Başkanı Meral Akşener'in gönlündeki kişinin, 'yüzünde rabbiyesir ışığı' gördüğünü ablasından aktardığı ve kendisinin de 'İstanbul Fatihi' diye övdüğü bir kişi olduğu, medyada devamlı işleniyor. Bu iddiayı Akşener ve yardımcıları da yalanlamıyorlar ve sadece, 'kazanabilecek birisi'nin C. Başkanı adayı olmasını istediklerini' vurguluyorlar.
Bu durumda, KK bey'in ileri sürdüğü 'adaylık' şartının gerçekleşmeyebileceği şimdiden söylenebilir. Geçen seçim öncesinde Abdullah Gül'ün adaylığa soyunup, sonra da, 'bütün muhalefet partilerinin kendisini desteklemeleri' şartını ileri sürmesi üzerine, o maceranın fiyaskoyla neticelenmesindeki gibi bir durum tekrarlanabilir.
*
Temel Karamollaoğlu ise, -ileride bir muhtemel siyasî pazarlık kapısının açık tutmak için olacak ki-, 'Henüz seçime çok var.' diyor. Halbuki, seçimin Haziran-2023'de yapılacağı ve normalde daha sonraya ertelenemeyeceği, kanun hükmü olduğuna göre, şunun şurasında 17 ay kalmış bulunuyor. Öteki partilerinden -hele de, Tayyib Bey'in yanından ayrılıp gidenlerin-, KK veya bir başkası üzerinde ittifak ettiklerini açıklamalarının kendilerine neye mal olacağı da tahmin edilebilir.
Yani, bir 'delik-deşik bir yamalı bohça' veya '7 Kocalı Hürmüz' komedisinin siyaset sahnesindeki görünüşü böyle.
Bütün hepsinin derdi, nasıl olursa olsun, Tayyib Bey'in tekrar seçilmesinin bir şekilde önlenmesi! Halkımız, 20 yıldır şiddetli dalgaların her birisini maharetle bertaraf etmiş bir usta kaptan yerine, çetin günlük meseleler karşısında, kaptanı meçhul bir delik tekneye biner mi, dersiniz?
*
İttihad-Terakki'cilerin, 112 sene önce, her ne pahasına olursa olsun, Sultan 2. Abdulhamîd'in, bertaraf edilmesi için iç ve dış bütün şerr güçleriyle ve hattâ 'o zamanın bazı seçkin Müslüman isimleriyle de işbirliği' yapışlarındaki geniş muhalefet ittifakını hatırlayalım.
Tarihçi Prof. İhsan Süreyya Sırma Hoca, 3 yıl öncelerde, 'dünün Abdulhamîd'inin yerinde bugün Erdoğan var. Sadece zaman, mekân ve şahıslar ayrı...' demişti. Bunu o zaman da yazmıştım, tekrarlamış olayım.
İsmet Paşa ise, 'Abdulhamîd'in 'hal'inden sonra devletin yönetiminin gerçekte kimlerin elinde olduğunu bilmedikleri'ni itiraf etmiştir. Ve hatırlayalım ki KK Bey'in partisinin asıl çekirdeği, İttihad-Terakki'dir.
*
Ama, bugün 'Erdoğan gitsin de kim olursa olsun.' diyenler, ülkenin kim tarafından yönetileceği konusunda yine de çok ümidsiz olmayabilirler:
Çünkü, Amerikan Başkanı Biden'ın, 'Amerikan siyasetlerine aykırı hareket eden Erdoğan'a bir bedel ödettirilmesi ve bunun için de içerdeki muhalefetle de işbirliği yapılacağı'yolundaki açıklaması ve Biden'dan kendilerine demokratik destek umduğunu açıkça söyleyen KK Bey ve peşine takılanlar için iyi bir ümid kapısı olabilir!!!