İsmet Paşa, nasıl yanıldı?-2

Mahmut Övür- 16.02.2018

İsmet Paşa, nasıl yanıldı?-2

Türkiye-ABD arasındaki görüşme trafiğinden kısa vadede bir şey çıkmayacağının işaretini ABD Milli Savunma Bakanı Jim Matis verdi; "PYD´yi PPK´ya karşı savaştıracağız!"
Koca küresel gücün önerdiğine bakın. PKK´ya karşı PKK´yı kullanacak. Bunu ABD´ye güvenerek yola çıkan ve bir gün satılacakları sürpriz olmayan PKK-PYD hattı düşünsün çünkü Türkiye bu gerçeği 70 yıldır zaten biliyor. Dün de yazdım, ilk yardım antlaşmasının yapıldığı 1947´den bu yana, Türkiye tehditten ambargoya, darbeden iç kaosa kadar her türlü tuzağı yaşadı.
Bunun en hazin tanıklarından biri de ikinci cumhurbaşkanı, eski CHP Genel Başkanı İsmet İnönü... İnönü, 1947´de Truman Doktrini ışığında imzalanan yardım antlaşmasından sonra 26 Mart 1950´de ABD Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı General Lawton Colins´la gizli bir görüşme yapar. Gazeteci Cüneyt Arcayürek bu görüşmeyi "Şeytan Üçgeninde Türkiye" kitabında "İnönü´den açık bono" başlığıyla yayınlar. Yani İnönü´nün ABD´ye açık bono verdiğini deşifre eder. O gizli konuşmanın çok az bir bölümünü buraya alıyorum.
Collins: ABD Kurmay Heyetleri üyelerinin, Türk Hava, Deniz ve Kara Kuvvetleri´ne ne ölçüde para ayırabileceklerini bilmeleri gerekiyor. Bu nedenle Türk savaş planları üzerinde bir şeyler bilmek zorundayız.
İnönü: Türkiye ve ABD subaylarının bu gibi sorunları birlikte ele almamaları için hiçbir neden görmüyorum.
Collins: Cumhurbaşkanı isterlerse, Türk savaş planları üzerinde çalışan grubumuzu pekiştirmekten memnun kalırız.
İnönü: Müteşekkir kalırım. (...) Biz Amerika ile çalışıyoruz ve sizden saklanacak bir şeyimiz yok. General ne kadar öğütte bulunursanız o kadar memnun kalacağım...
Şimdi bu noktadan 1964´e gidelim. O tarihte 60 darbesi gerçekleşmiş ve İnönü başbakan olmuştu. 1963 yılbaşında Makarios yönetimindeki Kıbrıs´ta Yunan Gizli Servisi ve EOKA´nın işbirliğiyle Türkleri hedef alan saldırıda bir askeri doktorun eşi ve iki çocuğu katledilmişti. Bu olay ABD ile Türkiye arasında ilk ciddi gerilime yol açtı.
İnönü, ABD´den şikâyet ediyordu: "Çalışmalarımız gizli kalmıyor. Biz bir konuda çalışırken ya da karar aşamasındayken ABD elçisi, ertesi sabah, daha günlük çalışmaya başlamadan ABD Başkanı´nın o konuya ilişkin görüşünü ve eleştirisini getiriyor. Biz bu memleketi böyle mi teslim ettik." Peki, teslim eden kimdi? Cevabını M. Emin Değer kitabında veriyor: "Paşa haklı mıydı? Hayır değildi. Bunu Johnson´un 5 Haziran 1964´teki mektubundan öğrenecektik." 
İşte o mektupta, ABD Başkanı Johnson, Türkiye´yi tehdit etmiş ve bunu da bizzat İsmet Paşa´nın imzaladığı 1947 antlaşmasına dayanarak yapmıştı: "Bir saldırıdaABD´nin temin ettiği malzemeleri kullanamazsınız." İsmet Paşa şoke olmuştu ve o yıl nisanda Time dergisine tarihi bir demeç verecekti: "Yeni şartlarla yeni bir dünya kurulur, Türkiye o dünyada yerini bulur." 
Ne yazık ki bu tarihi çıkıştan sonra ABD´ye gidip Johnson´la görüşen İsmet Paşa, orada da tehdit edilir: "Bahçenizde gezerken bile sizi görebiliyoruz..." Değer bu konuşmayı şöyle yorumlar: "Johnson bu sözüyle ´Bana danışmadan adım atmaya kalkma, görüyorsun bahçende bile izleniyorsun. 24 saat gözlem altındasın, her istediğini yapamazsın´ demek istemişti. Gerçek şuydu, Türkiye Truman Doktrini´nin çıkmazındaydı." 
Peki, İsmet Paşa tüm bu olup bitenlerden nasıl bir sonuç çıkardı. İşte cevabı: "ABD´nin sorumluluğuna inanıyordum, yanılmışım demektir." Hem de ne yanılma... Demek ki siyasette yanılma olabilirmiş. Önemli olan o yanılmadan ders çıkartmak.