Pardon da siz ne sanmıştınız acaba?
Önce seninle başlayalım.
Ben 6 yıldır Yeni Şafak´ta, kurulduğu günden bu yana bütün meselesi Türkiye´nin ana omurgasına destek vermek olan bu şahane gazetede yazıyorum.
Yeri geliyor en sert sosyolojik eleştirileri tam mahallemin kalbine doğrultuyorum, yeri geliyor gündelik politikayı en sert şekilde harcıyorum, yeri geliyor Türkiye üzerine düşünüyorum?
Okurum beni bilir. Ne gizli ajandam var, ne bir çetenin üyesiyim, ne medya esnafıyım. Kalbime doğan neyse onu yazmayı, yazabilmeyi kendime vazife biliyorum.
Bir dizi ?sınıf yazısı?nın doğal devamı olarak yazdığım ?Muhafazakâr orta sınıf nasıl delirdi?? yazısının benzeri 15 tane falan yazımı bulup önünüze koyarım bir çırpıda.
Dolayısıyla ?İslâmcı yazar daha fazla dayanamadı?, ?İslâmcı yazardan tokat gibi yazı?, ?Yeni Şafak yazarı sonunda patladı? falan gibi şeyler yazarsanız size ya gülümserim ya da gülerim. Gülümserim. Çünkü demek ki daha önceki yazılarımdan hiç haberiniz olmamıştır. Gülerim. Çünkü son derece basit bir numara çekerek yazımı gündelik politikaya enstrüman yapmaya çabalıyorsunuzdur.
Yok efendi yok! Eleştiri hakkımı baki tutarak bağlıyım ben kendi derdime de, kendi insanıma da? Sen ATM kuyruğundan dönüp evin ışıklarını ?karartarak? korku içerisinde beklerken ben, benim derdimle dertli insanlarla ?yârin bahçesini? bekledim. Yanımda vurulup düşenler oldu.
Sen şimdi FETÖ´yü, popülist ırkçıları, dağ kadrosunu falan yedeğine alıp bana ?ahlâkî üstünlük? taslayacak ve bir de ?Bak adam da sonunda dayanamadı? diyeceksin öyle mi? Olmaz hacım o iş. Hiç olmaz. Allah izin verirse asla olmaz.
Kendimi/zi eleştiriyor olmam, sizin daha güzel olduğunuzu göstermez, göstermiyor da. Burası da sizin hâlihazırda bulunduğunuz çukura düşmesin diye çırpınıyorum.
Yani benim sütümden sana peynir çıkmaz.
Sonra seninle devam edelim.
?Aha, sonunda İsmail Kılıçarslan da kopuyor ana omurgadan? diyerek el ovuşturan abiler, ablalar.
?Ana omurgayı? bizim, benim üzerime kurdular. Ana omurga benim, biziz. Dolayısıyla eleştirirken de bu kadar rahatız, destek verirken de.
Sen ne sanmıştın acaba?
Eleştirilerimi sıralayıp senin safına geçeceğimi mi? Yahu ben zaten bezmişim gündelik politikadan. Kaçsam da nefes alsam diye gözüne bakıyorum saatin. AK Parti´nin lacivertini kurmaya çabalayanlarla yahut ?Çağdaş dünyanın değerleriyle ters düşmemek lazım? diyerek güya bir çeşit ?yeni muhafazakâr sağ seçmen? oluşturmak için avuç ovuşturan ekiplerle ne işim olur?
Yahu daha da açık yazayım da anlayın. Hayatımda gördüğüm en teflon siyasi kişilik olan CHP İstanbul adayının arkasına saklanıp Erdoğan´a ateş etmeye çabalayan şanlı avcılarla aramdaki mesafe ne kadar çok, o kadar iyi benim açımdan.
Ben ?Yarabbi beni şu güncel politikanın dehlizlerinden kurtar? diyorum; sen, seninle mahalle teşkilatı kurayım istiyorsun. Çok beklersin kara gözüm.
Sevgili dostum, sevgili arkadaşım, kardeşim, canım. Sana da gelsin sıra.
Sakın ola ki ?Adamlar kendilerini hiç eleştirmiyorlar? cümlesindeki kolaycılığa düşme. Onlar bütün pisliklerini en yakın halının altına süpürme becerisine sahip diye bizim de onlara benzeyip kavgayı bu yanıyla kaybetmemizin âlemi yok. O ?çürüme dayanışmasına? sakın ola ki özenme.
Ayrıca kendi mahallemin dertlerini konuşmak, konuşmaya çalışmak ?sana ihanet etmek? manasına gelmez. Kendi mahallemin dertlerini, meselelerini ben tartışmaya açmalıyım ki ön alalım, ön alabilelim. Ayrıca, aynı fikirde olmak zorunda değiliz. Belki de sen daha doğru düşünüyorsundur bütün meseleler hakkında. Akıl akıldan üstündür zira. Unutma ki ben senin mahallende büyümüş, seninle aynı dayakları yemiş, seninle aynı umutları biriktirmiş kardeşinim.
Bak hacı. Son bir istatistiki veriye göre gençlik STK´larının Türkiye´deki gençlere erişimi yüzde beş. Bunun feveranını ben basmazsam kimse basmaz. Tüketim kültürü canımıza okuyor. Bunun feryadını ben etmezsem kimse etmez.
Hasretle kucaklıyorum seni. Bu işlerin hepsi düzelir iki gözüm. Hepsi tek bir rüzgâra bakar. Büyürken böyle büyüdüm, yaşarken böyle yaşıyorum, ölürken de böyle öleyim inşallah.