Müslümanlar; Allah´a, kitaplarına, meleklerine, gönderilen bütün peygamberlere, ahirete, hesap gününe, cennete, cehenneme, iyilik ve kötülüğün hesapsız kalmayacağına inanırlar.
Kur´an´ın Allah tarafından Hz. Peygamber´e indirildiğine ve içinde şek ve şüphe olmadığına iman ederler.
Namaz kılar, oruç tutar, farz olmuşsa hacca giderler, zekat düşmüşse verirler.
Fakir fukarayı gözetirler, mahallede komşularını ihmal etmezler, yardıma muhtaçların yaralarını, mahalle sakinleriyle sararlar.
Faiz yemekten, zina etmekten kaçarlar, haksız yere kimsenin malında gözleri olmaz.
Kendi özlerinden, ailelerinden, mahallelerinden, şehirlerinden, ülkelerinden, tüm ümmetten ve insanlıktan sorumlu olduklarını bilirler. Bu konuda üzerlerine düşeni yaparlar.
Gördükleri haksızlık karşısında susmazlar, haksızlığa karşı çıkarken bedel ödemeleri gerekirse öderler.
Adaletten asla ayrılmazlar, kendi nefisleri olsun, yakın veya uzak akrabaları olsun kimseyi kayırmazlar.
İfsada ve nifaka pirim vermezler, nifak ve şikak güdenleri, ümmet bölücülerini asla affetmezler. Onlara gereken dersi vermek için çaba harcarlar.
Tarih boyunca bütün peygamberlere iman ederler ve aralarında fark gözetmezler.
Son ve mükemmel din İslâm´ın bütün insanlık için gönderildiğini bilirler ve bu bilinçle hareket ederler.
Başka bir peygamber ve yeni bir din gelmeyeceğini, iyi bilirler ve bundan şüpheleri yoktur.
İslâm´ın, bu çağın ve gelecekteki çağların mevcut olan ve olacak bütün hastalıklarını tedavi edebilecek bir nizam olduğuna inanırlar ve bundan asla şüpheye düşmezler.
İnsanları ürkütmezler, kendi aralarındaki farklılıkları, zenginlik sayarlar.
Geçici başarıları ve geçici başarısızlıkları abartmazlar.
Sosyal olayların bir kanunu olduğuna inanırlar ve gereğince amel ederler.
Kayıplarının ne olduğunu bilirler, nerelerde tökezlendiklerini, neleri eksik yaptıklarını fehmederler ve telafisi için de çalışırlar.
Yanlış yola koyulduklarını fark edince yollarını değiştirmenin meziyet olduğunu kabul ederler.
Her bir Müslüman kendine aittir ve fakat bir bütün olurlarsa ümmetçe ancak yücelebileceklerine itikad ederler.
Acele davranır görünürler ama bu acelecilik çare arayışın aceleciliğidir, yanlış yapmanın aceleciliği değildir.
Zemin hazır olmadan bir şeyin olamayacağını insanlık tarihinden aldıkları ders ve tecrübeyle bilirler.
Şimdi soruyorum!
Acaba İslâmcılık bu saydıklarımın dışında bir şey midir?
İslâmlık ile İslâmcılık birbirinden farklı mıdır?
Yoksa emr-i bi´l ma´ruf ve nehy-i anil münker yapan özel bir birim midir?
Bütün dünya Müslümanların yapıp ettikleri bir havuza akmadığına inanmak mıdır?
Her bir ülkenin çalışması tek başına ümmeti kapsayacağına inanmak mıdır İslâmcılık?
Kıyamet kopuncaya kadar bu din baki kalacak ve Müslümanlar her devirde üzerlerine düşen vazifeyi ifa edecekler. Bundan şüphe; dinin emir ve yasaklarını bilmemek ve olmakta olan ufak-tefek kaymaları, sapmaları abartmaktan ibarettir.
Bir iki kişi, birkaç çevre belki bazı devletler, erk sarhoşluğuna kapılarak yanlış bir iki adım atmışsa bundan hareketle kıyamet koparmanın paniğini anlamak güçtür.
İnsanlık İslâm´a muhtaç ve bu davayı gütmenin adı ne ise o daima var olacaktır.
Kirlenmekten, günah işlemekten korunmanın yolu kaçmak değil, üstüne üstüne giderek düzeltmektir. İnsan günah işleyebilen bir varlıktır, melek değildir, İslâmî mücadeleler de masum değildir onlar da yanlış yapar zikzak çizer yolunu bulurlar. Burada günahı meşru görmek ile günah işlemeye meyili ve günah işlemeyi bir tutmak pratikten, hayattan uzak kalanların işidir. Din hayattır, diriliktir, diri ve dirilticinin öğretisi bizi hem muhafaza edecek hem de istikamet üzre yürümemizi sağlayacaktır.
Hiç iş yapmayan hiç kirlenmeyecektir. Kirleneceğiz ve akabinde hemen temizleneceğiz, hiç kirlenmeyenler aslında kirin içinde yüzenlerdir. Çünkü onlar temizlenmenin, arınmanın ne olduğunu bilmeyenlerdir.
Tevbe, dua, aczini itiraf, açmazlarını Yaratanına arz etme ve O´ndan yardım isteme.
Şartlara uyma ve ortamı bilme ve değerlendirme bunlar içiçe ve yanyanalar.
Bütün bu sayılanlar İslâmcılık dairesine giriyorsa, İslâmcılık yol alıyor demektir, yok eğer bu sayılanlar İslâmcıları kesmiyorsa, o başka. Eğer İslâmcılık; günah işlenmeyen, yanlış yapılmayan, hiç kire bulaşmayan, gittiği istikamette asla hata etmeyen bir kişi, cemaat, devlet peşinde koşmak ise, o zaman bu dünyayla alakası olmayan Hristiyanî bir hareket isteniyor demektir.
Kaynak: Yeni Söz