Tarih: 03.06.2021 12:16

İSLAMCILIK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER -2

Facebook Twitter Linked-in

Yusuf Yavuzyılmaz yazdı;

Modern İslami anlayışların bir bölümü İslam’ı modern felsefenin ürettiği kavramlar üzerinden yorumluyorlar. Unutmamak gerekir hangi paradigmanın kavramlarını kullanıyorsan zihin dünyan ona göre şekilleniyor. Liberal İslam, Sol İslam, Türk veya Kürt İslam’ı... nitelemeleri böyledir. Belirleyici kavramsal çerçeve İslam değil, Liberalizm, Türkçülük, Kürtçülük veya sosyalizmdir

***

Biat, aslında bireyin özgürce yaptığı seçim anlamına gelir. Anlaşılan o ki, kavramın sicili bozulmuş, körü körüne itaat haline gelmiş. Biat körü körüne itaat anlamında kullanılsa bile, bu kavram sadece iktidar alanı ile sınırlı değildir, Cemaatlerin, örgütlerin, derneklerin, muhalefetin biat etmesi iktidarı kat kat aşabilir. Nasr Ebu Zeyd muhalefetin çoğu kez iktidardan daha otoriter bir yapı ürettiğinden bahseder. Bugün ne yazık ki, İktidar karşısında yer alan odakların çoğu iktidarı suçladıkları biat etmeyi hücrelerine kadar yaşamaktadır. PKK, Hizbullah, sol örgütlerin kendi örgütlenmeleri içindeki biat sistemi iktidarı gölgede bırakacak düzeydedir.

***

İslam adına hareket eden bir örgütün, partinin, ekolün mücadelede başarılı olması İslam’ın başarılı olduğunu göstermez. O örgütün İslam üzerinden ürettiği düşüncenin başarısını gösterir. İslam adına olsa da bütün yönetim tecrübeleri insanidir. Hatalıdır, eksiktir. Bir hareketin İslam adına hareket etmesi, o hareketi tartışılmaz ve hatasız kılamaz. Bir devletin yönetim sisteminin İslam olması devletin hatasız olduğunu kanıtlamaz. Hiçbir beşer hatasız bir yeryüzü devleti kuramaz.

***

İslami parti" ve "İslami siyaset" olmaz; Müslümanların partisi ve Müslümanların siyaseti olur. Müslümanların partisi ve siyaseti tıpkı diğer insani faaliyetler gibi hatalıdır, eksiktir, tarihseldir.

***

İslam, modern dönemde en kabul edilebilir sonucunu milliyetçilik üzerinden yaptı. Bu fikriyatın düşünsel temellerini ise C. Afgani attı. İslam dünyasında kurulan ulus-devletlerin tamamı ve kurulacak olanlar bu sentezin ürünüdür. İslami birikimin bütün zihinsel karşı duruşuna karşın, başka bir çözüm üretememiştir. Yeni bir siyasal teori üretemeyince dönüp milliyetçilikle daha derinden ilişki kurması kaçınılmazdır. Şimdilerde ne devlet kuranlar ne de devlet kurma ideali peşinde koşanlar milliyetçiliği kabul edilebilir bir forma sokarak yeniden üretiyorlar.

***

Mustafa Sıbai, Seyyid Kutub, Hasan Hanefi, Ali Şeriati ve Nurettin Topçu'nun İslami anlayışlarında sosyalist terminolojide yer alan kavramlardan yaralanmıştır. Ama bu isimlerden hiçbiri sosyalist değildir. Bana göre Ali Şeriati, Marksizm’i en bilimsel bir şekilde eleştiren ve analiz eden isimdir.

***

Türkiye'de Nurettin Topçu veya Sezai Karakoç'un değil de, mesela Necip Fazıl'ın daha etkili olması, İslamcı düşüncenin kültürel derinliğe çok pirim vermediğini de açıkça gösteriyor.

***

İran Devriminin ilk dönemlerdeki heyecanını yitirip, dünyanın pragmatik ve reel siyaseti arasında bir yön bulma sonucunda ürettiği pragmatizm ve ulus devlet refleksleri bir kenara bırakılacak olursa Humeyni hakkında şunu söyleyebiliriz: Humeyni 20. yüzyılda nebevi hareketin izini süren en büyük İslam alimi ve devrimcilerinden biriydi. "Ne Doğu ne Batı " anlayışıyla özgün bir İslami çizgi benimsedi. Batı kaynaklı devrimci hareketlerin ezikliğini yaşayan Müslümanlara dini bir devrimin her zaman mümkün olabileceğinin işaretini verdi.

İran'ın şimdiki konumu ise oldukça trajiktir.

***

Türkiye'de genelde tasavvuf karşıtı olarak var olan İslamcılığın İran devrimi ve onun lideri Humeyni'ye duyduğu sempati, Humeyni'nin eserlerinin çevrilmesiyle şok etkisi yarattı. Türk İslamcılığının neredeyse küfürle itham ettiği Mevlana ve Arabi temel referans noktalarından biriydi Humeyni'nin.

***

Dolayısıyla her yorum coğrafya ve şartlar değiştikçe değişecektir. İslamcılık bitti mi? tartışmaları anlamsız. İslamcılıktan bir dönem üretilen düşünceyi anlıyorsak bitmek zorunda zaten. İslamcılık bitmeyecek, dönüşecek. Dönüşmek zorunda. Bunun iyi mi kötü mü olduğu tartışması ise bahsi diğer.

***

İslamcılık da dahil her ideoloji yanılgıya açıktır. Konumu,bilgisi ne olursa olsun hiçbir insanın oluşturduğu düşünce biçimi (Ulusalcılık, Milliyetçilik, Sosyalizm, Faşizm, Kemalizm, Liberalizm..) hatasız ve evrensel olamaz. Hatasızlık ve evrensellik sadece yanılgısız, öncesiz ve sonrasız olan varlığa aittir. Her kim kendi ideolojisinin mutlak doğru olduğunu iddia ediyorsa ona kutsallık yüklüyor demektir.

***

Kemalizm’i, İslamcıları, Sosyalistleri, Kürt milliyetçilerini bekleyen asıl soru geçmişte yaşananlar değil, bu düşüncelerin yaşayan insanlara ne vaat ettiğidir. İnsanlara bir şey vaat etmeyen düşünceler geçmişe sığınır, teröre ve baskıya başvurur, halkın dini ve kültürel tercihlerini önemsemez. Yaşayan insanlara bir şey vaat etmeyen düşüncelerin nostaljiye sığınması kaçınılmazdır.

***

İslamcılık eleştirileri de en az İslamcılık kadar yüzeysel, basit ve derinlikten yoksun. Çünkü kavramlar tanımlanmadan, içeriği belirlenmeden yapılan bütün tartışmalar sorunludur. Bilimsel tartışmanın sınırları belirlenmeli, sonra eleştiri yapılmalıdır.

***

İslam ve İslamcılık arasında çok fark var. İslam bir din, İslamcılık dinden yola çıkarak oluşturulan ideoloji. İslam kusursuz bir din, İslamcılık hatalarla dolu ideoloji. İslam ilahi öğreti, İslamcılık belli bir döneme ait insan ürünü öğreti.

***

İslam bir dinin adı. İslamcılık yorumdur. Mehmet Akif örneğin Abduh'u önder kabul eder. “İnkılap istiyorum ben de Abduh gibi" der, Safahat adlı devasa eserinde.

***

Devam edecek




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —