Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İSLAMCILIK / İSLAMİLİK DEVAM EDİYOR

Kazım Sağlam; İslamcılığı/İslamlaşmayı kimler bitirmek istiyor, kim İslamlaşmaktan korkuyor, İslamlaşmaktan korkanlar neyin peşindedirler ve kime/kimlere yaranmak istiyorlar?

İSLAMCILIK / İSLAMİLİK DEVAM EDİYOR

 

İslamcılık/ İslamlaşma bugün için ne anlama geliyor?

İslamcılık biraz kekre, müphem, daraltıcı, çabuk mahkûm edilebilir, nazlı ve nazenin bir tabir. Bunun yerine İslamlaşma, İslamîleşme tabiri kullanılsa daha iyi olur. Lakin kast edilen şey, İslam'ı, hayatın bütün alanlarında yaşama isteği ve bu konuda çalışma gayretidir.

İslam, hayatın bütün alanlarını kapsayan ve dinin emir ve yasaklarını icra etmesi gereken bir anlayış. Sadece anlayış değil bir yaşayış, bir hayat tarzı, bir aile düzeni, bir toplum yapısı, bir devlet idaresi, bir uluslararası işleyiş biçimidir. İslam; kişiden devletler arası işleyiş biçimini belirleyen bütüncül bir anlayıştır, bir sistemdir.

İslamcılık da yaşanan "an"daki problemlere İslam açısından bakarak çare arayışlarını sürdürmektir. Bu yönüyle her zaman diliminde farklılık gösterebilir. Anın durumuna göre İslam'ın önerdiği yaşama biçimini tespit edip hayata geçirmek isteğidir demek de mümkün.  İslam'ın ana umdelerinden sapmadan, Allah'ın insan için biçtiği rolü icra etmeye çalışmaktır. Onun için "an" ve "yer" değişikliği İslamcılık açısından uygulamalarda farklılık arz edebilir. Bunu anlamayan nadanlar, değişen şartların farkına varamayanlar vb İslamcılığı sapmakla suçlarlar. Dinin kıyamete kadar insanların problemlerine çare olabileceğine inanmayanlar, bu konuda tereddüt geçirenler ise başka bahanelere sarılarak İslamcılığa karşı çıkarlar.

Tarihselciler, modernistlerin bir kısmı, laikler, deistler, vb. ise İslam'a aleni karşı çıkma cesaretini gösteremedikleri için İslam yerine İslamcılığa saldırırlar.

İslamcılar da bu ifsad taifesinin cemi cümlesine karşı İslam dinini sonuna kadar ve bütün emir ne nehiylerini savunurlar. Hem müdafaa ederler hem de yaşarlar/yaşamak isterler. Örneklikler göstererek dinin diriliğini, canlılığını korurlar ve insanlara bir numune olarak orta yere sererler. Bunu yaparken bazı hatalar da işlerler.

İşlenen insanî hataları abartarak İslamcılığa karşı çıkmak akıl kârı değildir. Bu din insanlara indirilmiş ilahî buyruklardır, bu buyrukları icra edenler insandır. İNSAN beşerdir şaşar, yani yanlış ve eksik yapabilir, yapabilir değil yapar. Aslolan yanlış yapmamaya çalışmaktır lakin insanın yapısı buna müsait değildir. İslamcılar, hata yapabilirliği kabul ederler, ama hatada ısrarı asla tasvip etmezler, bile isteye yanlışa sapanlara karşı da acımasızdırlar. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

İslamcılık havzası, en kötü durumlarda bile umut aşılar ve çare üretir. Umutsuzluğun bizim anlayışımızda yeri yoktur.

İslamcılığın bariz vasıfları vardır. Bunların tamamını saymak kağıda dökmek buranın konusu değildir örnek olsun bir kaçı üzerinde durmak yeterli olacak.

İslamcılık Zulme Karşı Çıkmak ve Adaleti İkame Etmek Demektir

Zulüm ne demektir İslamcı önce onu öğrenir ve sonra zulümle mücadeleyi icraata koyar.

Zulüm: Sözlükte; bir şeyi ona ait olmayan yere koymak. Terim olarak: Belirlenmiş sınırları çiğneme, haktan bâtıla sapma, kendi hak alanının dışına çıkıp başkasını zarara sokma, rızasını almadan birinin mülkü üzerinde tasarrufta bulunma, zorbalık. Özellikle de "güç ve otorite sahiplerinin sergilediği haksız ve adaletsiz uygulama" gibi anlamlarda kullanılır.

Cevr, bağy, tuğyân, fısk, udvân / taaddî / i'tidâ gibi kavramları da zulmün eş anlamlısı veya yakın anlamlısı olarak kullanılır.

Adl/adalet, kıst ve insaf kavramları zulmün karşıtı olarak kullanılır.

Kur'ân-ı Kerîm'de yirmi ayette zulüm kelimesi, 269 defa da türevleri yer alır. 200'den fazla yerde zulüm kavramı "küfür, şirk" veya "Allah'ın hükümlerini çiğneme, günah işleme", yirmiyi aşkın ayette "beşerî ilişkilerde haksızlığa sapma" anlamında kullanılmıştır. (Bkz. Mustafa Çağrıcı DİA)

Ragıp el- İsfahani; zulmü, (çoğulu zulumat); ışığın yokluğu, karanlık. Cehalet ve şirk. Bir şeyi ya eksilterek veya artırarak yahut zamanından ya da mekânından saparak/ saptırarak, kendine ait olmayan bir yere koymaktır, diye tarif eder.

Zulüm üç kısımdır; A- Allah'la insan arasında gerçekleşen zulüm. Bu, Allah'a şirk koşmak; şirk en büyük zulümdür. (Lokman, 13) B- İnsanlar arası zulüm. C- Kişinin kendi nefsine olan zulmü.

İslamcılık zalimin zatına değil zulmüne karşıdır. Zulmün her türlüsüne karşı savaşır yerine adaleti ikame edinceye kadar.

Nefsin zulmüne karşı kendini korur onu önce durdurur, sonra iyiliğe doğru çeker. Şeytan ve avanesi, insanı sırat-ı müstakimden saptırmak için çalışır. Bunu fark eden kişi ona engel olur.

En bariz ayrılma noktası nefse, heva ve hevese tabi olmanın an açık şekli, zulmün en katmerlisi Allah'a şirk koşmaktır.

"Hani Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Yavrum! Allah'a şirk/ortak koşma! Çünkü şirk/ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür." (Lokman, 3)

Hamdi Yazır ilgili ayeti: "Şirk, çok büyük bir zulümdür. Önce bir zulüm, bir haksızlıktır. Çünkü zulüm, bir şeyi yerinden başa bir yere koymaktır. Allah'ın hakkını, Allah'tan başkasına vermektir. Aynı zamanda "Andolsun ki biz Âdemoğullarını üstün bir şerefe nail kıldık.." (İsrâ, 17/70) ayetinin ifadesince Allah'ın şerefli kıldığı, şeref verdiği insan nefsini mahlûka ibadet ettirerek alçak ve zelil kılmaktır. İkinci olarak büyük bir zulümdür. Çünkü bu mabutluğu hiç yeri olmayan ve olmasına hiçbir şekilde imkan bulunmayan bir mevkie koymaktır" şeklinde tefsir eder.

Allah'a ortak koşmak, insanın kendi sınırlarını aşarak, Allah'a ait olanı bir kula veya başka bir şeye vermektir. Bu aynı zamanda bir yetki gaspıdır.

Şirk hali; kişiden başlar, topluma, devlete ve uluslararasına kadar uzanır.

Kişide olursa heva ve hevesine taparlık olur. Kendini diğer insanlardan üstün görür, kendine ait olmayan bir şeyi başkasından almayı kendi hakkı gibi sayar. Bu da zulmün kendisi olur. Ayrıca güç yetirdiklerine de istediği haksızlığı yapar, çünkü yaratana karşı nankörlük eden, Allah'ın kainatta kendisi için yarattıklarını kendi kesbi sayan bir zihin yapısı zulüm işlemeyi mubah sayar.

Erki elinde bulunduranlar eğer şirke düşmüşse, o zaman Allah'ın insan için ön gördüklerini beğenmez kendisi insanları nasıl emri altına alırım diye düşünür ona göre çareler arar. Kendini merkeze koyduğu için diğer toplumların, diğer devletlerin hakkını gücü nisbetinde ellerinden almayı hakkı gibi görür. Böyle bir ortamda hak değil güç konuşur.

Allah'ın insanoğlu için biçtiği rolü beğenmeyenler farkına varmadan şirk koşmuş olurlar. Yaptıkları zulüm, şirklerinin işareti, emaresi, şahididir.

Modern dünyanın geldiği yere bakılırsa, emperyalist güçler, önce Allah'ın hükmünü ortadan kaldırırlar, akabinde Allah'ın kullarının ellerindekini alırlar.

Hem zulme karşı olduğunu söylemek hem de Allah'a şirk koşmak bir arada olamaz. Bunun açık örneği sosyalist blokun yaşadığı ve diğer ülkelere yaşattığıdır. Rusya anti-emperyalist diye ortaya çıktı sonunda kendisi en büyük işgalci ve emperyalist oldu.

Şirke sapan ile şirke sapmayanın açık farkı fetih ile işgal arasındaki farktır. Emperyalistler işgal eder, sömürür, istila ettikleri yerleri talan eder, zulüm eder, İslam fethi ise girdikleri topluma adalet getirir. Tarihte bazı yanlış uygulamaların olması İslam'ın bu konudaki anlayışına mal edilemez. Tarihte iyi örnekler de çoktur. Bugünden geriye tarihe bakılırsa, Müslümanlarla Müslüman olmayanların girdikleri ülkelerde yaptıklarının kıyasını yapabilir, aralarındaki farkı da görebiliriz.

Müslümanlar adalet adına hareket ederler, emperyalistler sömürü adına, sömürü en büyük zulümdür.

Yüzyıllardır İslam, dünyaya hüküm etmiyor, diğer medeniyet mensuplarının iktidarlarının dünyamıza ne getirdikleri ortadadır.

İslamcılığa karşı çıkmak bu konuda sömürünün devamını sağlamak demektir.

Ayrıca Müslümanlar, İslamcılar imanlarına zulüm katmazlar. Zulmün her türlüsüne karşıdırlar, kendilerinden olan zulme de karşıdırlar.

"Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın." (Bakara, 193)

İslamcılığın savaşı, yeryüzünde zulüm kalmayıncaya kadar devam eder. Bütün insanlık zulmün pençesinde inliyorsa, İslamcılık bitti demek; zulme, tuğyana, haksızlığa, güçlünün güçsüzü ezmesine razı olmak demektir.

Allah?ın insanoğlu için biçtiği, ön gördüğü adaleti sağlamak, baskı ve yanlış yönlendirmeyi önlemek, durdurmak ve bir daha ayağa kalkmamak üzere gömmek İslamcılığın hassıdır. Elan dünyada yürürlükte olan zulüm şebekesine dahil olmayan herkes İslamcıların safında yer almalıdır.

 



Anahtar Kelimeler: İSLAMCILIK İSLAMİLİK DEVAM EDİYOR

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Şükrü ÖZHAN
12.03.2020 23:26:02
S.A. Hocam başlık ve girişiniz çok güzel..özellikle islamın bir sistem olduğunu açaıklamak son zamanlarda elzem bir durum.. Malesef pratikte olan bitenle sizin sitem ettiğiniz emperyalistler başka medeniyetlerin, İslamın bir sistem olmasına saldırması çok güdük kalmış gibi... İslamı sistem olarak görmeyen,İslamı lokal çarelere yöneltenler birazda bizim içimizde islamcılık oynayanları görmekten gecer..İSLAMI DEMOKRASİ İle yuğurmaya çalışanlar Türkiyede ki emperlayalistler mi???Çoğaltmak istemiyorum umarım meramım anlaşılmıştır saygılarımla..

YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER