İslamcılık ? Sanayi Devrimi ilişkisinde bugünün müslümanları

Sinan Eskicioğlu

İslamcılık ? Sanayi Devrimi ilişkisinde bugünün müslümanları

İslamcılıkla ilgili son zamanlarda çok yazılar kaleme alındı, çok sözler söylendi. Ben de çeşitli zamanlarda düşüncelerimi ifade ettim.

Bugün tekrar bu konuyu ele almam, biraz özel gibi görünse de, sanıyorum toplumda benim kuşağımdan olanların ve hatta sonraki birçok kuşaktan olanların da ortak hissiyatları ve düşünceleri sebebiyledir. Kendi hayatımdan yola çıkarak, geriye, 90´lara ve hatta daha da geriye doğru giderek olayları ve gelişmeleri gözden geçirdim. Cumhuriyet Dönemi´ni, Osmanlı Dönemi´ndeki İslamcıları yoğun olarak okuyup, konunun merkezine inmeye çalıştım. Farkettiğim de, konunun merkezine indikçe, aslında konunun bugünün müslümanları ile çok daha yakından ilgili olduğunu anladım.

Bugünün müslümanları derken de, son zamanlardaki araştırmalar, tartışmalar ve hatta ?başörtüsü çıkarma eylemi´ yapan kadınların durumları bile konunun içinde.

Bu konuda daha yoğun konuşmalar, çalıştaylar yapılması gerekiyor. Biraz uzun olacak, farkındayım ama sesli dinleme imkanınız olduğu için açıkçası rahatım biraz da.

Önce şuradan başlayalım.

İslamcı derken kimlerden bahsediyoruz?

Siyasal İslamcı tabiri, doğru bir tabir mi?

İslamcı tanımlamasına Said Halim Paşa şu açıklamayı yapmış: ?İslamlaşmak, İslâmiyet´in inanç, ahlâk, yaşayış ve siyasete ait esaslarının tam olarak uygulanması demektir. İslamcı da bu amaç için uğraşan kişi´.

Başka bir tanımla İslamcılık: ?İslam´ın sadece manevi boyutu ele alan bir din değil, aynı zamanda dünya ile ilgili de düsturları olan bir din olduğuna inanan ve bu düsturların uygulanması için çaba sarfeden kişi´. 

Birçok tanımlama ve açıklama var. Hepsi aynı gibi görünüyor, aynı kapıya çıkıyor gibi algılanıyor. Doğru. Ama bana göre çok ama çok önemli bir eşik var, o da ?Makinalaşma, Sanayi Devrimi ve sonrası´

Neden bu kadar irdeledim? Onun da sebebi var. Gençliğimizde okuduğumuz eserlerin yazarları bugün hala yazıp-çiziyorlar. Durdukları yerlere, ifade ettikleri cümlelere baktığımızda; en azından ben, eserleri ile bugünkü konumlarını zihnimde oturtamıyorum. Belki de yanılıyorumdur, belki de çok istikrarlıdırlar. Ama bana garip gelen bir şeyler var ve ?evet işte bu´ dediğim bir nokta yok ve o yüzden sürekli üzerine düşündüm.

Çünkü zorlanıyorum. Ya diyorum, bu insanlar bizi kandırdı; ya da iktidar ve makam, insanların düşüncelerini değiştirebiliyor.

Benim rahatsız olduğum burası, toplumdaki rahatsızlığın da çıkış noktası aslında. Deizm tartışmaları, insanların dinden uzaklaşmaları, başörtüsü konusundaki paylaşımlar, dindarlık araştırmalarının sonuçları. Sanıyorum benim gibi birçok kişi de kendisini ?aldatılmış´ hissediyor. Çünkü bu rahatsızlığı görmezden gelmek safdillik olur.

Sorularımı, araştırdıklarımı ve bulduklarımı aktarayım:

  1. İslamcılık ne zaman başlıyor?

Osmanlı´nın gerileme döneminde filizlenerek sonraki dönemlerde gelişiyor.

  1. O zamanki İslamcıların tezi ne?

Batı´nın ilerlemesi ile geride kalan müslüman toplumların, bu gerilemeden İslam´daki düşüncelerin hayata uygulanmasıyla aşılacağı tezindeler.

  1. Osmanlı neden geride kaldı ve aynı dönüşümü yapamadı?

Sömürü düşüncesi yoktu, buharlı makinalar zamanında üretilmedi, makinalaşma yakalanamadı ve Sanayi Devrimi yapılamadı. Bunun sebebi de Osmanlı´nın ve müslüman ülkelerin hayata farklı açıdan bakmalarıydı. Bir örnekle açıklayalım: Matbaa´nın geç gelmesinin sebebi, el yazma eserleri üreten insanların işsiz kalmasını engellemek. Batı´da kilise, bilimsel gelişmeleri engelliyordu ve insanlar dini dogmalardan bıkmışlardı ve çıkış yolu arıyorlardı. Bilimsel gelişmeler farklı bir dünya ortaya koydu ve bu yeni dünya, kilisenin anlattığından farklı ve gerçekti. Ve bilimsel gelişmeler hızla yayıldı, makinalar keşfedildi, sanayileşme ve fabrikalaşma başladı. Bu dönemde Osmanlı´da böyle baskı yoktu, insanlar hayatlarından memnundu ve dertleri, hayatlarını yaşamaktı. Batı´daki manada Osmanlı toplumunda sancı mevcut değildi.

  1. İslamcılık neden ortaya çıktı?

Osmanlı gerilemeye, Batı ilerlemeye başlayınca ?kaybetme´ dediğimiz konu ortaya çıktı. Osmanlı gerilememişti, sadece Batı ilerlemiş, makinalaşmış ve yeni bir hayat tarzı ortaya koymuştu. İlerlemeyi, Batı gibi yapamayan ya da yapmak istemeyen müslümanlar, ilerleme için adresi İslam´da aramaya başladılar. Ve İslamcılık böylece ortaya çıktı. Osmanlı Dönemi´nde İslam´ın yeniden inşası ile kurtuluş elde edeceklerini ifade ettiler.

Burada çok önemli olan nokta da şu: O tarihten itibaren müslümanlar Batı´yı hep düşman bellediler ve Batı´ya rağmen çözümler aradılar. Bu ifademi az sonra tekrar ele alacağız.

Bu düşünce şekli, Cumhuriyet Dönemi İslamcılarında da mevcuttu. Sonraki dönemlerde gördüğümüz ?Kuzey Afrika İslamcılığı´ da zaten tamamen Batı düşmanlığı üzerine kuruluydu. 1960´lı yıllardan sonraki İslamcılar da, yoğun olarak Kuzey Afrika İslamcılığı´nı kendilerine örnek aldıkları için, onlarda da Batı düşmanlığı hep vardı.

Başta sorduğumuz soruyu tekrar ele alalım: ?Siyasal islamcı tabiri doğru mu?

Bugün için kullanıldığında tabii ki yanlış. Ak Parti siyasal İslamcı bir parti değil. Ne o zaman? Dini değerleri ile dini yaşantısı olanların beraber oldukları bir parti. Bir bakıma dindar partisi de diyebiliriz. Daha sonraki bir yazımda tekrar ele alırım ama bana göre Ak parti, İHL müslümanlığı partisi.

Bugün yaşadığımız gerçeklik şu: Batı´ya düşman olan İslamcılar bile, Batı´nın bütün imkanlarını kullanıyorlar. Tarikatçısı da öyle, gelenekçi müslümanı da öyle, geride kalan bütün şu-cu, bu-cu müslümanları da öyle?.

İnsanların dinden, dindarlardan soğumaları da işte bu yüzden.

Müslümanlar, Batı´ya düşman oldular ama hiçbir zaman Batı´nın medeniyet oluşturduğunu ve insanlığın medeniyetlerin birikimleri ile geliştiğini kabullenmediler. Bu yüzden Batı bilimlerine tepkili olup, İslami bilimlere meylettiler. Bu da onların en büyük hatası oldu.

Peki, konunun bugünkü müslümanlarla, gençlerle, dindarlarla ve hatta başörtüsü çıkarma eylemi yapanlarla ne alakası var derseniz.

Kendini dindar ve müslüman olarak tanımlayanlar ?kandırıldıklarını´ gördüler. Sahte hedefler üzerine bina edilen Dindarlığın ya da İslamcılığın bir yalan olduğuna şahit oldular.

Haklılar mı, evet haklılar. Bunda da suçlu kim? Müslümanlar ya da diğer tabirle dindarlar.

Orta kuşak insanlar dinden soğudu, gençler dinden soğudu. Dinden soğumamak için kendini zorlayanlar bile, artık bu konulara girmez oldular.

Hangi müslümanlar bizi bu hale getirdi:

Cemaat adı vererek, insanları kandıran dini yapı.

Tarikat adı verilerek kurulan yapılardaki usulsüzlükler,

Dini gruplardaki Baskı ve Yaptırımlar,

Ve tabii ki 16 yıllık dindarların iktidarı?

Çünkü inandırıcılıklarını yitirdiler.

Cemaat, devletçi gözüküp devleti ele geçirmeye kalkan isyancılar gibi davrandı.

Tarikat, yani tasavvuf diye paralar topladılar, lüks hayat içinde yaşadılar, insanların ?bir hırka-bir lokma´ inancını yok ettiler,

Dini gruplar ve dindar aileler baskı ile çocukları ve gençleri sindirme yoluna gitti,

Dindarlar, ABD´ye düşman iken, ABD´nin ve Batı´nın yaptığının aynısını yaptılar. ?Savaş çıkartıp silah satmaya çalışan batı düşüncesi´ dediler, aynısını yapmaya başladılar. CHP´yi devletçi diye suçladılar, aynı şekilde devletçi oldular.

En kötüsü de, ?İslam´da önemli olan tevazudur, lükse meyletmemektir, gösterişsiz sade hayat yaşamaktır´ dediler ve bunun tam tersini yaptılar.

İnternet aracılığıyla dünyayla bir arada yaşayan insanlar ve gençler de, Batı´ya düşman olmadılar. Batı´nın teknolojisiyle yaşamaya alışan gençler, eskiler gibi Batı düşmanlığını devam ettirmediler. İşte bu insanlar ve gençler de, Batı´ya rağmen yaşamak istemediler. Batı´ya rağmen yaşama söyleminde olan dindarlar ve müslümanlardan da darbe yiyince, bugünkü geldiğimiz noktaya vardık?

Sözün bittiği yer değil aslında ama, gene de?