İslamcılığın seyir defteri-I

Milli Gazete´den Muhammet Esiroğlu´nun "konu ile ilgili" değerlendirmesi...

İslamcılığın seyir defteri-I

(Kurtarıcı Olarak İslamcılık)

İslamcılık modern dönemlere ait bir kavram olarak Müslümanların dünyasına girmiştir. Müslümanların düşünce ve eylem bakımından modernizmin baskısına karşı olarak ortaya çıkmış bir harekettir. Tabi ki bu kavramın algılanışında bugüne kadar farklılıklar gözlenmiştir. Çünkü farklı kişiler, zamanlar ve mekânlar bu kavramın içeriğine farklı anlamlar yüklemiştir. Bu farklılığı anlayabilmek için öncelikli olarak İslamcılığı Müslüman egemen toplumlardaki karşılığıyla ulus devlet sonrasındaki karşılığını ayırmak gerekir.

İlk aşamada İslamcılık, İslam´ın siyasi, hukuki ve iktisadi hayattaki varlığını muhafaza etme gayretleri taşıyordu. Müslüman egemen toplumlarda İslamcılığın yüklendiği kurtarıcı olmasıdır. 18. yüzyılın sonlarında, 19. yüzyılın başlarında, Osmanlı özelinde ve Müslüman dünyanın ise genelinde İslam´ın hayattaki karşılığının zayıfladığını görüyoruz. Tam bu noktada İslamcılık İslam´ın hayattaki karşılığını yeniden kurarak çöküşü engellemeyi amaçlamıştır.

 

Bu dönemde genel anlamıyla iki farklı İslamcılık tipinden söz edebiliriz. Tabi ki bu sınıflandırma keskin çizgilerle birbirinden ayrılan bir farklılığa işaret etmez. Birbiri içine girmiş gri alanların da olduğu bir farklılıktır aslında. Afgani, Mehmet Akif, Ahmet Cevdet Paşa, Mustafa Sabri ve daha birçok İslamcı bu farklılığın farklı tonlarıdır. Bunları net çizgilerle ayıramazsak da temel görüşleri itibariyle kategorize etme şansımız vardır.

Birincisi; geleneksel diye ifade edebileceğimiz anlayışın ortaya çıkardığı İslamcılıktan söz edebiliriz. Bu İslamcılık anlayışı geleneksel İslam yorumuna sarılarak Osmanlı´nın çöküşünün engellenebileceğini ve Müslümanların yeniden eski gücüne kavuşacağını savunan ?tepkisel İslamcı? modeldir. Bu model modernizmin saldırılarına karşı kendisini müdafaa etme adına Batı´dan gelen her şeye bütünüyle karşı olmuştur.

Bu modelin ilk bakışta İslamcılığın temel argümanlarını yansıtmadığı düşünülebilir. Fakat İslam´ın hayattan uzaklaşmasını Batılı düşünme, yaşama ve eyleme biçimine bağlayan ve kurtuluşun hatta eski ihtişamın İslam´a yeniden sarılarak elde edilebileceğini savunan bu anlayışı İslamcılık içerisinde değerlendirmek gerektiği kanaatindeyiz. Bu anlayış bir tepkiyle ortaya çıktığı için mevcudu koruma adına zamanı anlama ve yorumlama gibi bir sorunu da beraberinde ortaya çıkarmıştır. Geriye dönüp baktığımızda bu korumacı tavrın Müslümanların çağdan uzaklaşmasına sebep olduğu görülmektedir.

 

İkincisi ise Batı´daki iktisadi, ilmi ve teknolojik ilerlemeyi merkeze alarak, Müslümanların batı karşısında geri kaldığı fikrini kabul eden ?reformist İslamcı? modeldir. Bu modelin savunucuları kabul ettikleri Müslümanların geri kalmışlığının ve batı karşısında yenilmişliğinin sebebini Müslümanların din anlayışında görmüştür. Bundan dolayı geleneksel İslam anlayışının sorgulanması ve çağın sorunlarına cevap verecek şekilde İslam´ın yeniden yorumlanması gerektiği fikrini savunur.

O dönem için İslamcı iddiaları genel anlamda bu anlayış temsil etmiştir. Dinin geleneksel yorumu üzerine gerçekleşecek ihya ve ıslah çalışmalarının Müslümanları ataletten kurtarabileceğine inanılmıştır. Çağın verileriyle yola çıkanların da asli kaynaklara atıf yapanların da temel gayesi geleneksel din yorumunun ıslahı olmuştur. Bu düşünme tarzı çağın paradigmasını veri kabul ettiği için zamana Müslüman´ca yaklaşma şansı kaybedilmiştir. Aynı zamanda 1400 yıllık birikimin göz ardı edilmesi zamanın kurgusunun karşısına büyük bir birikimle durma şansını da ortadan kaldırmıştır.

İslamcılığın ulus devletteki karşılığını ise haftaya devam edelim.