“İslam milleti”, kavmi/ırki/etnik farklılıkları inkar eden bir bütünün adı değil; bütün farklılıkları kardeşlik ve eşitlik temelinde etiketleyen bir bütünün adı.
Farklılıkları Allah’ın ayetlerinden biri olarak kabul eden ama bu farklılıkları takva dışındaki üstünlük iddialarından arındırarak kardeşleştiren ve eşitleyen bir akidevi projenin adı.
***
Türk, Kürt, Arap, vb. kavmi farklılıklar elbette bir realitedir.
Farklılıkları inkar eden bir anlayış, hiç kuşkusuz, Allah’ın öğretisine başkaldıran bir anlayıştır.
Türkler de Araplar da Kürtler de Farisiler de birer millettirler. Onların bir millet olmaları, aynı zamanda “İslam milleti”nin saygın birer unsuru olmalarına ters değil. “İslam milleti” bu anlamda Müslüman olan tüm milletlerin ortak adıdır.
Irki temelde tanımlanan hiç bir milletin bir diğer millete üstünlüğü yoktur. Hiç kimse şu veya bu ırka veya millete mensup olduğu için bizatihi üstün veya değerli değildir. Üstünlük ve değer anlayışını ırki mensubiyette aramak, inancımıza göre, cahili bir asabiyetin, yani ırkçılığın ifadesidir.
***
İslam’la şereflendikten sonra İslam’ın bayraktarlığı yapan Türk milletinin asırlarca kurduğu köklü devletler sayesinde diğer Müslüman milletlerin de öncülüğünü yapmış olması, “Türk milleti” ile “İslam milleti”nin içiçe geçmesini, yani özdeşleşmesini sağlamıştır.
“Türk” denince akla “Müslüman”, “Türk milleti” denince de akla “İslam milleti” gelmiştir. Bu gerçeklik, ırki anlamda Türklerin üstünlüğüyle alakalı bir husus değildir elbette. Ne yazık ki Türkleri sadece ırki anlamda Türk oldukları için üstün ve değerli, hatta efendi ve sahip olarak gören ırkçı yaklaşımlar var olsa da Türk milletinin kahir ekseriyeti asabiyeti akidenin önüne geçirenlere asla gönül vermemiş, onları da kendinden saymamıştır.
İslam’la şereflenmiş Türk’ün hizmetkarlığından kaynaklanan üstünlüğü ile bizatihi Türk’ün kendisini üstün gören anlayış arasındaki farkı birbirine karıştıranlar, asabiyeyi akidenin önünde ve üstünde bir değer ideoloji olarak görenler, bilesiniz ki “İslam milleti” deyiminden fena halde rahatsızlık duyan ırkçılardan gayrısı değildir.
Allah’ın eşit bir biçimde yarattığı unsurlardan birini diğerinden üstün gören her anlayış, kaçınılmaz olarak ırkçılık ideolojisiyle buluşma noktasına gider.
Aman dikkat!
***
Türkçülüğün ideologu olan Ziya Gökalp bile “Kürt milleti” tanımlamasını yazılarında rahatlıkla kullanırken bugün “Kürt milleti” veya “Kürtler” denildiğinde tüyleri diken diken olanların İslami akideleriyle birlikte Türklük anlayışlarını da gözden geçirmelerinde mutlak zaruret vardır.
Sabahtan akşama Türk denilmesinden memnuniyet duyanların, nedense iki defa Kürt denildiğinde rahatsızlık duymaları, İslami akide bağlamında gözden geçirilmesi gereken bir olgudur elbet.
Kürtlerin bu ülkede sorunlarının ve taleplerinin var olduğuna dikkat çektiğiniz anda, hemeninde tepki gösterip “Kürtler daha ne istiyor? Kürtlerin neyi eksik ki?” diye tepki gösterenler, Kürtlerin varlığına vurgu yaptığınızda bunu anında “Türk milletini bölme çabası” olarak değerlendirenler, bilesiniz ki İslami akidenin öngördüğü millet bilincinden yoksun kimselerdir.
Fransız tipi milliyetçilik-ulusçuluk anlayışını İslami akidenin öngördüğü millet anlayışının üstünde görenlerin bu sözlerimi anında çarpıtarak murad etmediğim noktalara vardıracaklarından eminim.
***
Herkes bilsin ki bir Türk’ü sadece Türk veya bir Kürdü sadece Kürd olduğu için sevenler, Türk ve Kürdü İslami akideye mensubiyetin ötesinde ırki varlığından dolayı kutsayanlar, İslami akideyi rafa kaldıranlardır.
***
Kendi adıma iki şeyi bu bahiste çok önemserim. Birincisi, akide birlikteliğini. İkincisi, mazlumiyeti.
Aynı dine ve akideye mensup olan herkesi ırkı, dili, mezhebi ve rengi ne olursa olsun kendimden bilirim, kardeşim ve eşitim olarak kabul ederim.
Mazlumu ırkına ve dinine bakmaksızın kendimden bilirim. Ona yapılan zulmü kendime yapılmış sayarım. Zulmü yapan Müslüman bile olsa, Müslüman olmayan bir mazlumun yanında saf tutmayı akidemin gereği addederim.
***
Bu bağlamda bir Kürd olarak bir başka Kürdü sırf ırki aidiyetinden dolayı sevmek gerektiğine inanmam. Müslüman olmayan bir Kürdü asla Müslüman olan bir Türk kardeşime zinhar tercih etmem. Ama mazlum Kürdün inancına ve mezhebine bakmam. O mazlum Kürdün hukukunu sonuna kadar savunurum. Bir Türk’e zulmeden Kürt ise tercihim hiç kuşkusuz Türk’ten yana olur. Tersi söz konusu ise tercihim Kürt’ten yana olur. Adaletli bir Hristiyanı zalim bir Müslümana tercih ederim. Buradaki tercih, akidevi bir tercih değil; adaletle zulüm arasındaki bir tercihtir.
Bir Türk’ü ne pahasına olursa olsun sırf Türk olduğu için Müslüman ve mazlum Kürt kardeşine tercih eden bir Türk, tersi bir durumda tercihini Kürt’ten yana yapan bir Kürt, İslami öğretinin dışına çıkar.
Bir Türk’ün sahip olduğu hakların aynısına bir Kürdün de sahip olması gerektiği söylendiğinde “Kürdün neyi eksik ki?” biçimindeki cevabın kendisi bile kardeşlik anlayışımızdaki bir sorunun varlığına delalet eder.
Egemen ve sahip edasıyla verilen cevap, İslami akidemizin oluşturduğu birlikçi millet bilincimizi tahrip eder.
Dahası, kendimizi hak verme makamında görür ve başkalarını da lütfettiklerimizle yetinmesi gerekenler mertebesine indirirsek kardeşlik anlayışımıza da millet bilincimize de derin bir darbe indirmiş oluruz.
Buradan yararlanacak olanların da değirmenine su taşımış oluruz.
Aman dikkat!
***
Hz. Muhammed’in (sav) ümmetine mensubuz elhamdülillah. Peygamberimizin getirdiği akideye/öğretiye iman eden herkes bir ümmettir, yani bir topluluktur.
Ümmet, aynı akide/öğreti ekseninde bir araya gelmiş toplulukların adıdır.
Millet ve ümmet kavramlarını bilmeden Batı’nın ırkçı-etnikçi nazariyeleri üzerinden bizi birleştiren değerlere husumet besleyenler, bugünkü sorunlarımızın asıl müsebbibidirler.
Önce zihnimizi akidemize göre temizlemeliyiz ki gönülden beraberliğimiz sağlansın ve kardeşliğimiz pekişsin.
***
Biz hem Türk’üz, hem Kürdüz, hem Arabız hem Gürcüyüz hem Lazız, hem Çerkesiz ila ahir…
Biz hem ayrıyız hem aynıyız.
Biz farklılıklarımızla anlamlı bir bütünüz.
Biz İslam’la şereflenmiş bir milletin evlatlarıyız.
İslam’la şereflenmiş ve İslam’ın asırlarca bayraktarlığını yapan Türk milletini de sadece ırki bir tanımlama olarak görenlerden değiliz.
O yüzden Türk milletini İslami özünden boşaltıp yalnızca ırki bir zemine oturtmak isteyenleri de eminim ki Türk kardeşlerimiz kendilerinden bilmezler.
Türk’ü Kürdün, Kürdü Türk’ün karşısına dikmek isteyenlerin hasmıyız biz, biline!
DUYURU
Bu anlayış ve bilinç temelinde genel başkanlığını yaptığım Demokrasi ve Birlik Derneği ile Demokrasi ve Birlik Vakfı olarak Ankara’da düzenleyeceğimiz “Kürtler ne istiyor?” başlıklı çalıştayımıza duyarlı ve ilgili herkesi davet ediyorum.
Yer: CK Farabi Hotel (Cinnah Caddesi, Farabi Sokak, No 34, Çankaya/Ankara)
Tarih: 12 Kasım Cumartesi
Saat: 10.00