Mustafa Buğaz İslam Estetiği adlı eseri değerlendirdi…
İslam'da resim ve heykel sanatının olmadığını söyleyerek alttan alta İslam estetiğini küçümseyen yazılar okurduk sağda solda. Son zamanlarda sıkça kullanılan meşhur bir tabirle kandırılmışız meğer. İslam estetiği üzerine doğru kitaplar okumaya başlayınca daha iyi anlıyoruz işin özünü. Aslında İslam'ın da beynelmilel seviyede bir sanat yarattığını, küçümsenmeye çalışılan sanat anlayışının ve de bir kara propagandaya dönüşen heykel yasağının da büyük hikmetler taşıdığını okuyup araştırınca öğreniyoruz. İnsan bilmediğine hep önyargılıdır.
Efendim şunu bir kere unutmayalım, İslam sanatı ve estetiği İslam inanç ve akidesinden bağımsız düşünülemez. İslam inanç ve akidesinin temelinde de tevhid inancı vardır. Tevhid inancı, evrende görünen varlıklardan farklı olarak onların ötesinde görünmeyen, soyut, tek ve bütün bir ulûhiyetin varlığına dayanır. Batı felsefesinde idea (tümel) dediğimiz kavrama denk gelen bir tabirdir bu. Ulûhiyet, yalnızca Allah'a mahsustur. O hiç bir şeye benzemez, benzetilemez. Ortağı ve şeriki yoktur. Hal böyle iken elbette İslam estetiğinin antropomorfik (insan biçimci) ve putçu bir sanat anlayışını dile getirmesi beklenemezdi. Soyut olan ve hiç bir şeye benzetilemeyen bir yaratıcı üzerinde analojik benzetme yapmak imkânsızdır. Bu yüzden İslam sanatı ve estetiği soyut olana, tümele, değişmeyene ve görünmeyene yönelmiştir. Bunun en tipik örneğini minyatürlerde ve camilerde görürsünüz. Minyatürlerde çizilen varlıklar canlı-gerçek varlıklardan ziyade idealardır, yani soyut olan, varlığın özünü ifade eden fikirlerdir. Derinliğin ve üç boyutluluğun olmamasını böyle izah edebiliriz. (Bence bu bir eksiklik değildir.) Camilerdeki süslemeler de bir biçimden ve suretten ziyade Allah'ın güzelliğini aksettiren çiçeklerden oluşur. Yani bizlere cenneti hatırlatır.
…
İslam sanatı ve estetiği soyut olana, tümele, değişmeyene ve görünmeyene yönelmiştir demiştik. Yani tevhid inancını anlatmaya gayret eder. Bu yüzden gerçek ve somut olandan ziyade maddenin ötesini ve soyut olanı ele alır. Çünkü dünya/evren somut, hayat geçicidir. Fanidir. Evrende, değişmeyen, kalıcı olan fakat görünmeyen bir töz vardır. Bu tözler (idealar) evrenseldir. Mesela İslam sanatında gerçek bir çiçek önemli değildir. (çünkü ölümlüdür) Ama çiçeğin özü yani çiçeklik kavramı (form) önemlidir. Çünkü bakidir. Ölüm ve yok oluşun dışında saf bir çiçek kavramı(formu) vardır. Bu çiçek tabiatta bulunmaz. Bu çiçek stilize edilmiş, idealleştirilmiş bir çiçektir. Ve bu yönüyle tevhidin bir parçasıdır. Çünkü tevhid de soyut ve ideal olandır. Ve ayrıca yaratılandan farklıdır. Dolayısıyla İslam sanatı, natüralizmin ifade ettiği manada bir tabiat ya da evrenin birliğinden ziyade, bütün bireyleşmelerin ötesinde daimi ve sonsuz olan bir varlığa sürekli atıfta bulunur. İslam sanatı insanlara ilahi güzelliği anlatmak için maddi güzelliği bu dünyadan kopartır. Onun dünyayla olan ilişkisini keser. Örter ve süsler. Bu yüzden üslupçudur. Biçimcidir. Burada biçimlerin yani formların uyumu esastır. Mesela camilerdeki -özellikle çinilerdeki- çiçek ve yaprakların birbiri arkasından tekrar eden motifler, tabiattaki bir çiçekten ya da şekilden ziyade ilahi düzenin birliğini ve devamlılığını temsil eder. Divan şiirindeki sevgili gerçek bir sevgili değildir bundan dolayı. Divan şiirindeki sevgili benzetme ve sembollerle maddi ve duyusal bağlarından koparılmış soyut bir fikirden ibarettir. Burada bahsedilen güzelliğe fani dünyada rastlayamayız. Bol bol çiçek ve süs eşyalarıyla tasvir edilen soyut bir güzelliktir. Bu benzetmeler, tasvirler yani süslü ve üslupçu anlatım İslam estetiğindeki tevhid ve tenzih inancının bir yansımasıdır. Amaç, sanatı fani olandan uzaklaştırıp daimi olan formlara ve biçimlere yöneltmektir. Çünkü ilahi güzellik mutlaktır ve başka hiçbir şeye benzemez.
…
İslam bireyselleşmeyi ve şahsiyeti reddeder. Tevhid inancının bir gereği olarak ırklar ve kavimler üstüdür. Çünkü insanlar, ırklar ve kavimler de birer göstergedir. Ve kendi başlarına tek tek maddi bir anlamları yoktur. Hepimiz birer faniyizdir. Bütünün yani tevhidin birer parçasıyızdır. Bu parça (cüz) olma durumu insan söz konusu olunca da değişmez. Her varlığı kapsar. Bu bakımdan İslam sanatı da bölgesel, dönemsel ve ırksal özellikleri ön plana çıkarmaktan kaçınmış, ortak olana ve sürekli olana yönelmiştir. Divan şirinde bütün şairlerin ortak biçimden beslenmeleri ve aynı konuları işlemeleri bunun en açık göstergesidir. Yalnız İslam şahsiyeti yok sayar demek insanın bireysel dehasını reddettiği anlamına gelmez. İslam'ın asıl vurguladığı şey, verilmiş bu dehanın hangi amaçlar için kullanıldığıdır. Acaba sanatçı eserinde tevhid inancını mı vurguluyor yoksa tevhidin dışında başka bir düşünceyi mi? Tevhidin dışında onun zıddı olarak masiva dediğimiz çokluk âlemi vardır. Çokluk tekliğin zıddı olarak küfrü temsil eder. Asıl gerçeği gölgeler, insanı gaflete düşürür.
İslam sanatının gayesi ile Allah'ın kullarına çizdiği hayat gayesi birebir örtüşür. İslam sanatının sembolik olması da bu amaca hizmet eder. İnsanlar, İslam estetiği ile yapılmış bir sanat eserini gördüğünde maverayı hatırlar. Bir caminin çiçeklerle bezenmiş tavanına baktığında cennet bahçelerinden bir bahçeyi görür. Minyatürler, hayatın fani lezzetlerinden ziyade ebedi alemin güzelliklerini sembolize eder. Hat sanatında sülüs yazıyla yazılmış bir "Hüvel Baki" sözü ölümsüz ve ebedi olanın yalnızca "O" olduğunu zihnimize nakşeder. Kısaca, İslam estetiği tevhid inancından ayrı düşünülemez. Bu yüzden İslam sanatı/estetiği üzerine konuşurken resim ve heykel yasağını bahane ederek küçümseyici ifadelerden kaçınmak gerekir. İslam dininin ayrılmaz parçası olan İslam sanatını, kendi nefsani istek ve arzularımızı dile getirmiyor diye küçümsemek kimsenin haddine değildir… Son söz olarak, bizi kapana kısılmış fare gibi hissettiren, her yerimizi sahte putların, modern anlamıyla metaların sardığı, varlığın özünün unutulduğu böyle bir devirde İslam sanatı, çelikten ve betonla çevrili bu karanlık hapishaneyi aydınlatarak daha rahat nefes almamızı sağlar. Kıymetini bilelim.
İslam Estetiği
Turan Koç
İsam Yayınları
İstanbul 2022
211 sayfa
Kaynak: Kitap haber