Tarih: 22.09.2018 18:10

İSLAM BİR TEHDİT Mİ YOKSA GELECEĞİN UMUDU MU?

Facebook Twitter Linked-in

22. 09. 2018 Cumartesi

Dünya tarihinin önemli bir kısmında İslam toplumunun kurduğu medeniyetler dünyadaki diğer medeniyetleri aydınlatıcı, insanlığa umut ve yol gösterici olmuştur. Ancak zamanla İslam medeniyetleri büyük bir çöküşe uğramış ve bu çöküş adeta bu toplumlarla beraber yerine gelen yeni medeniyetlerin (!) de etkisiyle insanlık için büyük bir afete dönüşmüştür. Bugün içinde bulunduğumuz dünyada hem açlıktan ölen çocukların varlığı söz konusuyken hem de dünyanın geri kalanındaki bütün açlara yetecek kadar yiyeceğin israf edilip çöplere atıldığını biliyoruz. İşte bugünün dünyasının ve hâkim medeniyetlerinin sadece bir yüzünün görüldüğü bu durum bile pek çok şeyin özetidir aslında. Bu duruma çözüm olarak, "komşusu açken tok yatan bizden değildir" anlayışındaki bir medeniyetin yeniden hâkim kılınması ve insanlığa umut olabilmesidir tüm uğraşımız. Ancak hiç şüphesiz bunun için öncelikle, bu büyük medeniyete sahip toplumların çöküşüne ışık tutmamız ve tedavi için teşhisleri sıralayabilmemiz gerekir. Bu yazıda da bunu yapmaya çalışan büyük İslam düşünürü Roger Garaudy´nin İslam Dünyasının Yükselişi ve Çöküşleri adlı kitabında koyduğu bazı teşhisleri sizlere aktarmak istedim.

Müslümanlar öz değerlerine dönmeli

Garaudy, kitabın giriş kısmına ilk olarak "İslam bir tehdit mi yoksa geleceğin umudu mu" diye bir soru ile başlamış ve giriş kısmında eğer Müslümanlar, kendi dinamiklerine dönebilirlerse aynı Hz. Muhammed (sas) devrindeki gibi insanlığın ümidi ve çözümü olacağını savunmuştur. İşte Garaudy´nin burada Müslümanların "kendi dinamikleri" dediği başlık bence bizim için can alıcı noktadır. Bu dinamikleri tarihsel örneklerle ele alışı ise kitabı daha da değerli kılan bir başka önemli husustur.

Garaudy´e göre Müslümanların öz değerlerine döndüklerinde kurabileceği ve ulaşabileceği medeniyet düzeyi Kurtuba ve Bağdat medeniyetlerinde saklıdır. Yine Müslümanların, Müslüman toplumların kendilerinden uzaklaşması ise aynı bu iki medeniyette olduğu gibi bir çöküşe sebep olacaktır. Garaudy, bu iki medeniyetin çöküşünde dış sebepler olduğunu kabul etse de ( Ferdinand ve Cengizhan) bu sebepleri ikincil sebepler olarak görmüştür. Gerçekten de bu iki dış sebebin çöküşte etkili olduğunu bilsek de Garaudy´nin bahsettiği unsurları bünyesinde barındıran bir medeniyetin, silinip gidemeyeceği, bir şekilde bir kez daha o topraklarda canlanacağı açıktır diye düşünmekteyim.

Kurucu unsurlar

Garaudy´nin kitabında tekrar tekrar vurguladığı Endülüs İslam medeniyetinin, Hint İslam medeniyetinin ve Bağdat´taki İslam medeniyetinin kurucu unsurları olarak gösterdiği benim görebildiğim ve anlayabildiğim temel unsurları ise şu şekilde sıralayabilirim:

1. Garaudy, İslam´ın tevhid anlayışını varlıkta bırakmayıp, eylemde de olduğunu vurgular. Ve bu tevhidin (birliğin) kültürleri yenileme imkânı doğurduğunu belirtir.

2. Garaudy İslam´ın "olağanüstü bir açık fikirliliğe" sahip olduğunu ve bunun bilimsel üretimde çok etkili olduğunu savunur. Ayrıca Bağdat ve Kurtuba kütüphanelerinin diğer bütün kütüphanelerden niteliksel ve niceliksel üstünlüğüne de dikkat çeker. (Bu vesileyle bugün yeniden Bağdat´ta, İstanbul´da ve belki de İspanya´da yapılacak girişimlerle hem pozitif hem de İslam ilimlerini kapsayan; nicelik ve nitelik olarak da diğerlerinden üstün kütüphane ve araştırma merkezlerinin girişiminin yapılmasını temenni ediyorum.)

3. Garaudy´nin İslam´ın öz dinamikleri arasında gördüğü bir diğer husus ise "sosyal devrimdir". Garaudy İslam´ın ne sosyalizmde ne liberalizmde ne de diğer sistemlerde göremeyeceğimiz bir yönünü bizlere göstermiş: İslam´daki mülkiyet anlayışının Müslümanları,  "mülk Allah´ındır" vurgusu ile başka hiçbir sistemde olmayan bir teslimiyet ve kaygısızlık durumuna ve "servet yığmak İslam´da hoş karşılanan bir durum değildir" hakikatine dikkat çekerek de yine Müslümanların zenginleşmekten ziyade vermeye (sadakat) ve sosyal adalete teşvik edildiğini ifade etmiştir. Yine zekât kurumunun eşsizliği de bir diğerönemli husustur.

4. Garaudy´nin kitabındaki bir diğer değerli yorum ise İslam´ın sisteminde hukuksal olarak (Şeriat) bazı özel durumlardan ziyade (miras ve aile hukuku) daha temel prensiplerin konuşulması gerekliliğini belirtmesidir. İslam´ın sosyal hayatı düzenleyen ve haksızlık, zulüm, temel insani problemleri yok etmeye yönelik olan "dinamik" hukuk yapısının geliştirilmesi ve asla dinamikliğinin kaybedilmemesi ise Garaudy´e göre asla ihmal edilmeyecek bir diğer husustur.

Çöküşü hazırlayan sebepler

Garaudy kitabında  bu hususları Kur´an ve  Sünnet ile desteklemiş, Endülüs, Bağdat ve diğer başka İslam medeniyetleri ve bilginleriyle de sık sık örneklemiştir. Kitabın ikinci bölümü olan "İslam dünyasının çöküşleri" ise "Endülüs ve Hint örnekleriyle" başlatılmış ve üç bölümde ele alınmıştır.

Garaudy´e göre İslam dünyasını çökerten başlıca genel unsurlar şöyledir:

1. Dini, iktidar ve egemenlik mücadelesinde amaç olarak değil, araç olarak kullanan iktidar sahipleri,

2. İlme ve sanata verilen değerin azalması, yönetici sınıfın bu sınıfa desteğini kesmesi,

3. Dinamikliği ve yenilenme ruhunu kaybediş,

4. Özgürlük ve hürriyetlerin baskılanması ve bunun sonucunda İslam düşüncesinin durağanlaşması,

5. Garaudy´nin "tenkitçi akıl" diye nitelendirdiği "içtihadın" yapılamaması,

6. İslam´ın Batı modernizminin dışına çıkıp kendi değerleriyle kurguladığı bir sisteminin olmayışı ve bu yönde araştırmaların da yapılmaması, salt ve kuru bir söylemle sloganist İslam yolunun izlenmesi.

Benim, Garaudy´nin Timaş Yayınları´ndan çıkan İslam Dünyasının Yükselişleri ve Çöküşleri adlı eserinden çıkardığım temel hususlar böyledir. Kitapta madde madde çıkarıp adeta başlıksal hale getirdiğim bu unsurların örneklerini, dayandırıldığı noktaları ve ayrıca "Yaşayan İslam" adlı diğer bölümü okuyabilirsiniz. Gerçekten de İslam düşüncesinde önemli bir yeri olan Garaudy, bu eserinde de Müslümanların yeniden dirilişi için aydınlatıcı ve ufuk açıcı bir eser kaleme almıştır.

Kaynak: dunyabizim.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —