Tarih: 05.09.2018 10:17

İslam (Adil Düzen) hakkında su misali sorular ve düşünceler: Dinden Rant, Alim?

Facebook Twitter Linked-in

Haftanın bir günü de olsa, yaşanan hayatın içinde olan bazı konular ve ibadet anlayışlarının İslam´la ilişkisi, irtibatı ve bağı konusunu ele almaya gayret ediyorum.

Yaşanan hayatla İslam´ın irtibatının olması konusu ya da olmamasından dolayı boşlukta kalması, benim için ziyadesiyle önemli.

Bugüne kadar yazılarımdan derdimi anlamışsınızdır: ?Tarım toplumu özelliklerinin tam olarak hakim olduğu bir dönem ve sosyal yapıda gelmiş olan İslam´ın, sanayi devrimi sonrası bilgi çağını yaşayan, ultra değişim geçirmiş bir dönemde nasıl anlaşılıp hayata geçirileceği´ konusu.

Yazdıklarımıza samimi niyetlerle yaklaşarak, zihinlerindeki soruları ve çıkmazları sunan değerli okuyucularımızı da anlamaya çalışıyoruz. Anlamaya çalışmamızın sebebi de şöyle: Çocukluğunuzdan beri bu konuların konuşulması ve sonrasında aynı dalda eğitim ve hayatın içinde bu konuların insanlarımıza sunulması derken, bazı şeyler bize çok basit geliyor olabilir. Sonra da ?hadi canım olur mu öyle şey, nasıl bu şekilde düşünebilirler´ düşüncesine kapılıyor olmayı, rica ediyorum, kibir olarak algılamayın.

Okurlarımız da İslam ve Adil Düzen´le ilgili zihinlerinde oturmayan konuları yazıyorlar. Dedim ya, samimiyet olunca da duyarsız kalmak olmuyor. Çünkü samimiyet (Aufrichtigkeit) çok önemli bir konu.

Okurumuz sorularını sıralamış:

?Adil düzen dinden rant elde etmeyi ortadan kaldırıyor mu?´

?Adil düzen birinin kendisine hem hak hem de görev bilip din anlatmasını da ortadan kaldırıyor mu?´

?Efendimiz´in s.a.v. DİNİNİZİ ALİMLERDEN ÖĞRENİNİZ hadis-i şerifini nereye koyacağız?´

?Adil düzen dinden rant elde etmeyi ortadan kaldırıyor mu?´

Din dediğimiz iman, muamelat ve ahlak konuları İslam´da bellidir. Adil Düzen çalışmasında da bellidir. Bu alanlarda, KURAN´ın emrettiği gibi ?OKU´ emrini yerine getiren bireyler araştırırlar. Ayetleri, olayları, Hz. Muhammed (sav) dönemini tahlil ederler. Şimdiye kadar yazılan eserlerdeki fikirleri özümserler ve yaşadıkları hayatla bütünleştirmeye çalışırlar. Önem verdiği konu olduğu için de, okuduklarının hepsini anlar ve zihnine kazır. Böyle bir kişiyi, hangi insan dinle kandırmaya çalışırsa çalışsın, bu kişi İLME sahip olduğu için inanmaz. Çünkü İslam´da KEYFİLİK yoktur, deliller gerekir ve delillere dayanmayanlar kişisel içtihat olur ve sadece o kişiyi bağlar. Bu yüzden de, dinden rant elde edilemeyecek bir dönem başlar.

Hemen örnek verelim.

Dini bir gruptan bir kişi, ya da cami derneklerinden birisi bana gelse ve dese ki:´Zekat topluyoruz. Zekat zarfı bırakacağız, zekatınızı bize verin´.

Ben de hemen ona şöyle cevap veririm: ?Sen devlet misin ki, zekat topluyorsun? Zekatı toplama görevi devletindir ve zekatı da zekat memurları toplar. Sen zekat toplayıp, bana hangi hizmeti sunacaksın? İslam´da zekatı toplayan devlet, vatandaşlarına şu şu hizmetleri vermektedir´.

?Adil düzen birinin kendisine hem hak hem de görev bilip din anlatmasını da ortadan kaldırıyor mu?´

Adil Düzen´deki HAK-GÖREV dengesini okuyan, anlayan ve özümseyen kişi; DİN´in anlatılmak için değil, yaşanmak için geldiğini bilir. Din´in kendi hayatında ve zamanında nasıl anlaşılıp yaşanması gerektiğiyle o kadar meşguldür ki, başkasına din anlatmaya vakti olmaz.

Dinler, anlatılmak için değil; YAŞANMAK için gelmiştir.

Müslümanların çıkmazı da zaten burada, din anlatma zaafı.

Almanya´da, Avrupa´da her müslüman DİN anlatma derdine düşmüş durumda.

Hz. Muhammed, İslam´ı en temelde ?HAL İLE TEBLİĞ´ etmiştir. Buradan anladığımız gene aynı konu: Dinler, anlatılmak için değil, yaşanmak için gönderilmişlerdir.

Örnek verelim: Avrupa´da ve özellikle Almanya´da müslüman Araplar ve müslüman Türkiyeliler hep İslam´ın yüceliğini anlatırlar. ?En son ve ekmel din. İslam´da da ?doğruluk-dürüstlük´ çok önemlidir´.

Doğruluk ve dürüstlüğü sürekli ama sürekli anlatırlar. Bir de bunu ayetlerle süslerler. ?O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir´. (Hud, 112)

Ne kadar güzel ve anlamlı: ?Emrolunduğun gibi dosdoğru ol´.

Buraya kadar çok güzel. Ama şurası da bir hakikattır ki; Araplar ve Türkler dahi bilirler ki, Arap ve Türklerden araç satın alacağın zaman çok ama çok dikkat  etmek gerekir, çünkü araçlarında ve satışlarında hep pürüzler çıkar.

Peki ne oldu şimdi, kocaman kocaman laflarla anlatılan doğruluk-dürüstlük derslerine, hayatında yaşamadıktan sonra?

?Efendimiz´in s.a.v. DİNİNİZİ ALİMLERDEN ÖĞRENİNİZ hadis-i şerifini nereye koyacağız?´

En  can alıcı soru da bu. Dininizi, alimlerden öğreniniz?

Alim kimdir?  Alim, ilim sahibi olan kişidir.

İlim, türevleri ile Kuran´da 750´nin üzerinde yerde geçmektedir. Bilgi, öğrenme, düşünme, tefekkür etme, gözlemleme ilim sahibi olma yollarından sadece birkaçıdır.

Konuyu anlatmak için ikiye ayıralım:

Gayb aleminin ilmi.

Dünyevi ilimler, Kuran ilimleri.

İkiye ayırmamızın sebebi, bu iki ilmi ayırarak RANT elde edenler çok olduğu için.

Gayb ilmine sahip olduğunu söyleyerek, tasavvuf ve mistisizmde alan açarak, insanları kendine bağlayanlar haddinden fazla. Her köşe başında gayb ilmine vakıf şeyhler mevcut.

Önce şunu açıkça ifade edelim:

?Gayb alemine dair ilim sahibi olan  EREN/ERMİŞ olan kullar, kesinlikle ve kesinlikle, bu ilme vakıf olduklarını ifade etmezler. İfade etmeyi bırakın ima bile etmezler.

Etrafında insanlar toplanıp, onu ilahlaştırır korkusuyla (Yaratıcı Rabb´e şirk olur diye imtina ettiği için) çevresinde toplanmak isteyen insanları da uzaklaştırırlar?´

İkincisi dünyevi ve Kuran ilimleri konusu. Biz Kuran ilimleri konusunu ele alalım.

Kuran ayetlerini, hadisleri, İslam  tarihindeki olayları ezberleyip, yeri geldiğinde insanlara anlatan kişiler bu bilgileri öğrenmişlerdir ama ALİM değillerdir. O ilme vakıf değiller, sadece ilmi taşıyan kişilerdir.

Peki Alim kimdir.

İslam hakkında alim olan kişi; Kuran ayetlerini okuyan-anlayan ve bunun yanında bilim dünyasındaki gelişmelere vakıf, ayetlerin indiği zamanı ve şartları bilen ve ayetlerden hükümler çıkararak bugüne taşıyan kişiye ALİM denir.

İmam-ı Azam alimdir. Ayetlerden hükümler çıkararak, başka konulara ve sorunlara uyarlamış ve yeni hükümlerle insanlara çözümler sunmuştur.

Hayattan, herkesin bildiği şeylerden bir örnek verelim: 18 yaşında olan bir kişi, yaşadığı bazı sorunlara çözümler bulabilir. Birkaç soruna çözüm bulduktan sonra kendini alim sanır. Aynı sorunlara aynı çözümler buldukça kendini daha da alim sanır. Ancak, hiç karşılaşmadığı- görmediği bir sorun çıkınca bocalar ve çözüm bulamaz. Sorunu aşıp hayatına devam edemez.

Yaşını-başını almış tecrübeli birisi ise; sorunlardaki benzerliklerden, insanı ve hayatı tanımasından, tecrübelerinden yararlanarak hiç karşılaşmadığı sorun bile olsa, çözümler üretir ve sorunun aşılmasına yol açar.

İşte ALİM olan kişi, birikimiyle (ilim, tecrübe, analiz, tahlil, sonuçlama) eski sorunlara sunulmuş çözümlere bakarak, bugünün sorunlarına cevaplar ve çözümler arayan kişidir. Bu da ezbere ayet ve hadis okumayla değil, ayetlere nüfuz etmeyle mümkün olur?.

İslam (Kuran ve Hadisler) hakkında bilgi sahibi olan-ezberlemiş  çok kişi vardır, ama gerçek manada kaç ALİM vardır?

Allah bilir?.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —