İşkence : Şiddetin İnsanlığa İhaneti -1

Hasan Dündar, hikmetakademisi.com’da “İşkence : Şiddetin İnsanlığa İhaneti -1” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

İşkence : Şiddetin İnsanlığa İhaneti -1

 Konuş yoksa… İşte bu hitap şiddetin pimidir… 

Konuş yoksa…       

İşte bu hitap şiddetin pimidir. Bu deyişten sonra başlıyor işkence denilen şiddet. “İnsan işkenceden söz ediyorsa, ağzına çok büyük laflar almaktan kaçınmalıdır. …İşkence, bir insanın içinde saklayabileceği en dehşet verici olaydır. Ama bunun benzerleri çok fazla insanın içinde saklı ve bu dehşetin biricik olmak gibi bir talebi yok”.(1) İşkence o kadar büyük bir insan alçaklığıdır ki, o kadar zalim bir aşağılamadır ki, hiç kimse onu başına gelmeden bilemez, başına gelse de bazen kimseye açamaz. (2 )        

Sevsinler seni İnsan hakları  evrensel beyannamesi(İHEB)(3)… Neymiş, Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.(Madde 5) Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.(Madde 1) Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin işbu Beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir.(Madde 2) deniliyor ya:  Ya haklarında kesinlikle hiçbir şey öğrenemediğimiz ve muhtemelen hiçbir zaman da öğrenemeyeceğimiz tüm o ötekiler neredeler ve kimdir onlar? Halklar, hükümetler, polis mercileri, isimler; herkesin tanıdığı, ama kimsenin yüksek sesle anmadığı. İşkence altında feryatlar yükseliyor. Belki şu saatte, şu saniyede bile.(4) …Dünyanın her ülkesinde veya yanıbaşımızda…      

Aslı itibariyle Farsça olan “şikence” kelimesi Türkçe’ye de “işkence” şeklinde geçmiştir.(5) İşkence eziyet etmek, incinmek, incitmek, ıstırap vermek gibi anlamlara gelir. İşkence Arapçada “azap”, “ta’zîb”, “müsle”, “eza” gibi kavramlarla ifade edilir. Terim olarak ise işkenceyi, bir şahsa, işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle bilgi elde etmek veya itiraf ettirmek ya da herhangi bir sebeple acı çektirmek için uygulanan ve fizikî veya mânevî bir şekilde ağır acı ve ıstırap veren bir fiil şeklinde tanımlamak mümkündür.

Aslında İŞKENCE yerine kullanılan “Şiddetin yerine de kullanılan kavramlardan bir diğeri kötü muameledir. Bu kavram aslında şiddetle ilgili tek bir davranışı tanımlamaz. Özü itibariyle birinin moral, psişik, sosyal veya ekonomik olarak karakter ve motivasyonunu yaralayıcı her tür hareket bu kapsamdadır.(6) Dolayısıyla kötü muamele kavramı istismar, ihmal, zorbalık gibi değişik şiddet türlerini kapsar. Hatta şiddetin olduğu her yerde kötü muamele vardır diyebiliriz. Kapsamı aile ve çocukla sınırlı olmamasına rağmen, ailede çocuğa yönelik şiddet söz konusu olduğunda kötü muamele, istismar ve ihmal kavramları daha çok kullanılmaktadır. (7) Yunanlar işkenceye (âvâyxaı) adını veriyordu, (âvâyxaıos)  “gerekli” ya da “kaçınılmaz” demektir. İşkence bir kader ya da bir doğa kanunu (âvâyxn) gibi algılanır ve kabullenilir. Karşımızda fiziksel şiddeti amaca götüren bir araç olarak kutsayan bir toplum vardır. Bu bir kan toplumudur ve bir ruh toplumu olan modern toplumdan farklıdır. Çatışmalar burada dolaysızca şiddet kullanılarak, yani bir çırpıda halledilir.(8)       

İşkence, ister fiziksel olsun ister ruhsal, bir göz korkutma, caydırma, intikam alma, cezalandırma veya bilgi toplama amacı olarak bilinçli şekilde insanlara ağır acı çektirmekte kullanılan her türden faaliyetlerdir. İtiraf almak amacıyla sorgulama taktiği olarak kullanımı günümüze dek en büyük kullanım alanı olmuştur. İşkence ayrıca bir baskı yöntemi olarak veya tehdit olarak algılanan toplulukları kontrol altına alma aracı olarak hükümetlerce kullanılır. Tarih boyunca, din değiştirme veya politik yeniden-öğretim (re-education) amacıyla özellikle Ortaçağ Avrupası’nda sık sık kullanılmıştır.(10) Bugün ise Emperyal arzular, kapitalist iştahlar adına hala akla hayale gelmeyecek şekil ve şiddette işkenceler devam etmektedir.        

Amacında, araçlarında, uygulanan kişilerdeki değişmelere rağmen işkencede değişmeyen hedef insan vücududur. Bu noktada insan vücuduna uygulanan iktidar gösterisi ile işkence arasında şöyle bir ilişki ve evrim gözlenmektedir: İktidarın, kral gibi somut şahsiyetlerde vücut bulduğu dönemler de iktidarın gücü, karşı gelenlerin vücutlarında gösteriliyordu. Çünkü krala veya egemen kişiye yönelik muhalefet aynı zamanda onun vücuduna da yönelmiş bir hakaret olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle, iktidar, muhalefet edenin vücudunda kendisini göstermek zorundaydı. İşkencede hedef doğrudan vücuttu. İlginç bir ilişkidir bu. Egemenlerin iktidarı kralların vücudunda inşa edilmiş olduğu için karşı gelenin vücudu da iktidarın gücünün gösterildiği alan oluyordu. İntikam, güç gösterisi işkencede ana hedefti. Dolayısıyla tüm gösteriler vücut üzerinde ve herkese açık yapılıyordu. İşkence edilen önemli idi. Daha sonraki süreçte bu vücut ve vücut üzerinde güç gösterisi arka plana düştü. İşkencenin kendisinden daha çok sonuçları önem kazandı.(11) … Ama insanın ete dönüşmesi, yalnızca işkencede mutlak bir noktaya varır. Şiddet karşısında aciz, yardım umudunu yitirmiş, direnme imkânı elinden alınmış işkence mağduru, acı içinde haykırırken artık yalnızca bedendir; başka hiçbir şey değil.(12) Öteki insan ete dönüştürülür ve bu dönüşüm yoluyla ölümün eşiğine kadar taşınmış olur; hatta en kötü ihtimalle ölüm sınırının da ötesine, Hiçliğin içine itilir. İşkenceci ve katil bu yolla, kendini işkence mağduru gibi tümden kaybetmek zorunda kalmadan, yıkıcı bedenselliğini gerçekleştirir: Sonuçta o uygun gördüğü anda, işkenceyi durdurabilir. Ötekinin acı ve ölüm çığlıklarının denetimi onun ellerindedir; o etin ve ruhun, hayatın ve ölümün efendisidir. İşkence toplumsal dünyayı bu yolla topyekûn ters yüz eder: Bu dünyada ancak hemcinsimize de hayat imkânı tanıdığımız; onun acılarını dindirdiğimiz; kendi benliğimizin genleşme hevesini dizginlediğimiz sürece yaşayabiliriz. Oysa işkencenin dünyasındaki insan, ancak önüne çıkanı lime lime ederek varolabilir.(13)  İşkence ve iktidar ilişkisinde problemli gördüğüm noktalardan birisi de işkenceyi egemenlik aracı olarak tanımlamanın mutlaklaştırılmasıdır. “İşkence, iktidarı sağlama ve sürdürmenin aracıdır” yollu bir izah, birçok durumda, her iktidarın zorunlu olarak işkence yapacağı biçiminde yorumlanmaktadır. Her iktidar kaçınılmaz olarak işkenceye başvurur mu? İktidar var oldukça işkence de kaçınılmaz mıdır? Bu sorulara hayır, diye cevap vermeyi doğru buluyorum.(14)  İşkencenin aslında tek hedefi karşıdaki kişinin yani kurbanın, onurunu, şerefini, haysiyetini, çiğneyerek izzetinefsini kırıp hiçleştirmek… Onur kelimesi, sözlük tanımı ile “insanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, özsaygı, haysiyet, izzetinefis” ve diğer bir tanımlama ile de “başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar” olarak anlamlandırılmıştır.(15) Jean Amery diyor ki:-Sözgelimi işkence üzerine yazdığım denemede, haysiyet kavramına nasıl bir anlam vermem gerektiği konusunda tam bir belirsizlik yaşıyordum ve bu meseleyi adeta elimin tersiyle bir kenara ittim, oysa daha sonra, kendi Yahudiliğim üzerine yazdığım sırada, haysiyetin toplum tarafından tanınan hayat hakkı olduğunu anladığıma inandım (16) Öyle ise “Şiddet ve İşkence Arasındaki Sınır Nereden Geçiyor! Hangi tür şiddet uygulamasını işkence sayacağız ve sınır belirlemenin kriteri ne olacak? Örneğin, tehdit etmeyi, korkutmayı işkence sayamaz mıyız? İşkence tanımlarına bakıldığında, “insanlara yönelik kötü muamele”, “aşağılayıcı ve insanlık dışı davranış” gibi tanım ve ifadelere rastlanır. Her türlü kötü muamele işkence sayılmıyor ise hangi tür davranışları işkence dışı bırakacağız?(17) İşkence gören insanla, saldırıya veya şiddete maruz kalan insan arasında temel bir fark vardır. Her iki durumda da aynı metotlar uygulanıyor olsa dahi, işkence gören, saldırıya uğrayan herhangi bir kişiden farklı olarak kendi üzerine hiçbir egemenlik hakkı ileri sürememektedir. Vücudunu istediği gibi kullanma hakkına sahip değildir. Bu fark, işkence ile diğer şiddet uygulamaları arasında belirleyici bir ayrım noktasıdır. Birey, işkence durumunda bir hiçtir, bitmiştir. İşkencecinin elinde, istenildiği gibi kullanılacak bir araç, bir eşyadır. Onda önemli olan, sadece alınması düşünülen bilgi veya onun üzerinden ulaşılacak amaçtır. Bir insan değildir artık işkence edilen. Vücudunu ortadan kaldırmak da dâhil her şey yapılabilir. (18)   

Tabi bunun tersini de düşünenler de var: The End of Faith’te Sam Harris istisnai durumlarda işkencenin kullanılmasını savunur (ama tabii ki işkenceyi savunan herkes işkenceyi bir istisnai önlem olarak savunur – hiç kimse çikolata çalan, küçük aç bir çocuğa işkence yapılmasını ciddi ciddi savunmaz). Harris’in savunması, bir bireyin işkence görmesi ya da acı çekmesine kendi gözlerimizle tanık olmamızın yol açtığı içgüdüsel tiksinme ile kitlesel acıya dair soyut bilgimiz arasındaki farka dayanıyor: bizim için bir bireye işkence etmek, binlerce kişinin daha acı verici bir biçimde ölmesine yol açacak bir bombanın atılmasını uzaktan onaylamaktan çok daha zordur.(19)

İnsanlığın zulüm çağları vardır. Ve bu çağlar insanlık üstünde kara, lekeli bir bayrak gibi dalgalanır. Bu kara çağlara insanlığın büyük iğrenci bir umuttur. İnsanoğlu iğrençten, utançtan, kötülükten, onursuzluktan umut yapmıştır. Ve ZULMÜN ARTSIN Kİ ÇABUK ZEVAL BULASIN, demiştir. Ve bu kötülüğe, umutsuzluğa sarılmıştır. Ve insanın en alçalmış kaderi zulmün artsın ki zeval bulasın kaderidir. İnsanoğlu öcünü zulmün artsın ki ilenciyle alıyor. Bir çeşit kötülüğe kötülükle karşı koymaktır bu. İnsan soyunun insanca bir yerinin yıkılmasıdır.        

Çağımızda uluslar zulüm, işkence yaptılar. Bu uluslar çağımızın en onursuz, en utanç verici yerinde duruyorlar. Fransızlar Cezayir’de işkence yaptı. Ve Fransa Cezayir’deki utancını ödedi. İşkence yapanları, yaptıranlar kustu, ulusun dışına, insanlığın dışına attı. Almanya eğer ayaktaysa, insanlık suçunun belki tarihte en korkuncunu işlemiş Hitler’in üstüne ilk yürüyen ulusun gene Almanya olduğundan dolayıdır. Almanya Hitler zulmünü insanlığın yüreğinden silebildi. Silmek için inanılmaz çabalar harcıyor. Hitler’e karşı en büyük döğüşü vermiş olan ve Hitler’den en büyük kötülüğü görmüş olan Alman ulusu gene de bu büyük utançtan dolayı yıllardır kıvranıp duruyor. Bütün Alman yazarları dünyada, insanlıktan yıllardır özür dileme yarışında. Ve Amerikan halkı Vietnam zulmünü dünyadaki bütün öteki milletlerden daha çok, Vietnamlılar kadar, lanetledi. Ama gene de Amerikan halkının bütün direnmelerine karşın Amerika büyük insanlık yarası almıştır. Bu da Amerikan halkının daha hesap başına oturmamasından dolayıdır. Amerikan halkı ne zaman hesap başına oturur da Amerikan yöneticilerinden hesap sormaya başlarsa, o zaman insanlığın gözünde temize çıkabilir.(20 ) 

Ya halkı Müslüman olan ülkeler: Avrupa’nın göbeğindeki Bosna-Hersek, Afrika ülkeleri, Ortadoğu ülkeleri, Irak, İran, Pakistan, Afganistan, Çeçenistan, şimdi bile Çin-Sincan bölgesi(Doğu Türkistan) da yapılan zulüm ve işkence kamplarını, Ebu Gureyb, Guantanamo ve hayalet uçakları ile yüzen gemi hapishanelerini kim unutabilir yada unutturabilir acaba…

D İ P N O T L A R :

NOT: https://tr.wikipedia.org/wiki/İşkence#İşkence_yöntemleri_ve_aletleri

1-Jean Amery -Suç ve Kefaretin Ötesinde (Alt Edilmişliğin Üstesinden Gelme Denemeleri) sh-40-Metis yay.1.bsk-ist.2015

2-Güner Şamlı-iŞKENCE • Önsöz-Yaşar Kemal-(7. 12. 1973)-Tan Yay-2.baskı-

3- https://www.ohchr.org/en/human-rights/universal-declaration/translations/turkish-turkce?LangID=trk

4-Jean Amery-A.g.e-sh-42

 *-İHEB- https://www.ohchr.org/en/human-rights/universal-declaration/translations/turkish-turkce?LangID=trk

5-Hakkı Aydın- İslam ve modern hukukta işkence- Beyan yay.ist-1baskı 1997-sh-45

6- Adnan Gümüş, Şiddet Türleri, sh. 30.Toplumsal Bir Sorun Olarak Şiddet Sempozyumu, Ankara, 2006.

 7- Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, s. 374.Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991.

8-Byung Chul Han – Şiddetin Topolojisi-sh-15-Metis yay-ist-2.bsk-2017

9-https://tr.wikipedia.org/wiki/İşkence#İşkence_yöntemleri_ve_aletleri

10-https://tr.wikipedia.org/wiki/İşkence#İşkence_yöntemleri_ve_aletleri

11-Taner Akçam-İşkenceyi Durdurun-i̇nsan Hakları ve Marksizm-sh-94-Ayrıntı.yay-1.bask.1991.

12-Jean Amery-A.g.e-sh-54

13-Jean Amery-A.g.e-sh-56

14-Taner Akçam-A.g.e.sh-95

15-TDK-(Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük, http://tdkterim.gov.tr/bts/ (06/08/2012)).

16 -Jean Amery-A.g.e-sh-56

17-Taner Akçam-A.g.e.-sh-89

18 -Taner Akçam-A.g.e.-sh-102

19-Slavoj Zizek ŞİDDET-sh- 50-Encore yay-ist-1.bsk-2018

20-Güner Şamlı-iŞKENCE • Önsöz-Yaşar Kemal-(7. 12. 1973)-Tan Yay-2.baskı- 

 

Kaynak: farklın bakış