İşin aslı: Mekke’nin Fethi’ndeki önemli detaylar

Ocak Medya yazarı Sinan Eskicioğlu Analiz Etti...

İşin aslı: Mekke’nin Fethi’ndeki önemli detaylar

Hicretin 8. yılı olaylarında dikkatinizi öncelikle ‘ekonomi’ alanına çevirmiştim. Müslümanların dikkatini çekmeyen bir nokta olması sebebiyle önemliydi.

Mekke’nin Fethi de sekizinci yılda gerçekleşmişti ama üzerinde daha fazla konuşulması gerektiği için bu haftaya ayırdım.

İlk olarak bozulmayla başlayalım, çünkü işin aslı farkı.

Müslümanlar ya da şöyle diyelim dindarlar, ‘Mekke’nin Fethi’ adı altında programlar yaparlar, sizler de kesin gördünüz, duydunuz. Ne zaman yapılır bu programlar? 31 Aralık tarihinde.

Peki işin aslı nedir?

Mekke’nin Fethi 11 Ocak 630 tarihinde gerçekleşmiştir.

Yani Müslümanlar/dindarlar Mekke’nin fethini, kendi çıkarları için kullanmak üzere 10 gün önceye almışlar!…

Yani Mekke’nin Fethi 31 Aralık tarihinde değildir… Dindarlar ve Müslümanlar bu konuda tarihi değiştirip, insanları kandırıyorlar.

Devam edelim.

Mekke’nin Fethi için 10 bin kişiden oluşan ordu 1 Ocak tarihinde Medine’den yola çıktı ve on gün sonra Mekke’ye ulaştı.

Hz. Peygamber gece askerlerine ateş yakmalarını emretti, ki Mekkeliler şehri saran ateşleri görünce, ordunun büyüklüğünü daha iyi anlasınlar.

Hz. Peygamber’in amacı neydi?

Hz. Peygamber, Mekke halkıyla savaşmak istemiyordu. Kan dökülmesini hiç istemiyordu. Bu sebeple de askerlerine şöyle dedi: ‘Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz’.

Müslümanlar duydunuz mu!…

Hz. Peygamber savaş anında bile bunları söylemiş…

Şehre dört farklı yerden girildi ve hiçbir saldırı yaşanmadı. Tek karşı koyma Ebu Cehil’in oğlu İkrime ve beraberindeki grup tarafından yapıldı ve bu da küçük çaplıydı.

Mekke’ye girilince Hz. Peygamber Mekke’liler için direktifler verdi.

Neydi bunlar?

Kimsenin canına, malına kastedilmeyecek,

Hiç kimse inanmadığı için öldürülmeyecek,

Kabe’deki putlar yıkılacak, Kabe putlardan temizlenecek,

Kim Ebû Süfyan’ın evine sığınırsa, o emindir,

Kim elinden silahını bırakırsa, o emindir,

Kim evine girer, kapısını kapatırsa, o emindir,

Şu andan itibaren genel af ilan edilmiştir…

Hz. Peygamber’in konumunu açalım isterseniz:

Mekke’de ayıplandı, kınandı, taşlandı, üzerine deve bağırsakları dökülerek aşağılandı, Müslümanların evleri işaretlendi, ekonomik ve toplumsal boykot uygulandı, öldürülmek istendi ve kendi evini bırakıp Medine’ye hicret etti.

Ve şimdi doğup büyüdüğü şehre 10 bin kişilik bir güçle gelmişti.

İstediği, dilediği her şeyi yapabilirdi: İntikam almak, kan dökmek, eziyetleri yapanları cezalandırmak, hapsetmek ya da öldürtmek, şehri yağmalattırmak, insanlara eziyet etmek, insanları zorla MÜSLÜMANLAŞTIRMAK….

Hz. Peygamber bunların hiçbirini yapmadı….

Kabe’de ilk hutbesini okudu ve şunları söyledi:

‚Benim halimle sizin haliniz Yusuf’un kardeşlerine dediğinin aynısı olacaktır.

Ben de size diyorum ki; Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir‘. (Yusuf suresi, 96)

‘Gidiniz, serbestsiniz…!’

Hz. Peygamber’in bu tutumunu bugüne taşıyalım dediğimizde, o kadar çok yanlışıklarla karşılarız, anlatamam.

İktidara gelen dindarlar/muahfazakarlar geçmişte yaşadıklarının intikamını almak için ellerinden geleni yaptılar.

Bugün yaşanan sorunların temelinde işte bu İslama aykırı davranışlar vardır.

Hz. Peygamber’i örnek aldıklarını söyleyen dindarların/muhafazakarların peygamberi örnek almadıkları ve kendi kafalarına göre davrandıkları gün gibi ortadadır…

Sevgi ve Bilgiyle kalın