IŞİD BAHANE, HEDEF IRAK’TAN SONRA SURİYE’NİN DE BÖLÜNMESİ

Milli Gazete’den Abdülkadir ÖZKAN’IN ANALİZİ…

IŞİD BAHANE, HEDEF IRAK’TAN SONRA SURİYE’NİN DE BÖLÜNMESİ

Bölgemizdeki tüm karışıklık ve çatışmalarda hedefin Irak’ın ardından Suriye’nin de parçalanması olduğu açıkça görülür hale geldi. Bilindiği gibi Irak bir takım bahanelerle önce işgal edildi ardından, Irak’ın kuzeyi uçuşa yasak bölge ilan edildi. Bu uçuşa yasak bölgede bir takım güçler devreye sokuldu. Ardından da Kuzey Irak’ta özerk bir bölge oluşturuldu. O yıllar ortaya çıkan bu durumun İran, Irak, Suriye ve Türkiye’yi içine alan bölgede önce Irak’ta, ardından Suriye ve diğer ülkelerde benzer oluşumların gerçekleştirilmesi için harekete geçileceğine dikkat çekmiştik. Kısacası, hedef büyük Kürt devletine giden yolu açmaktı. Daha sonra Afganistan’da beslenip büyütülen terör örgütleri bölgemize salındı. Değişik adlar altında faaliyete geçtiler. Bu arada, adı geçen terör örgütleri içinde IŞİD ABD ve koalisyon ortakları tarafından müşterek düşman ve tehlike ilan edildi. IŞİD ile mücadele için Suriye’de ortaya PKK’nın uzantısı bir terör grubu salındı. Birdenbire bu terör grubu sanki durduk yerde ortaya çıkmış, bundan Haçlı-Siyonist ittifakının hiçbir haberi yokmuş görüntüsü altında özellikle ABD, kendi askerlerini tehlikeye sokmadan, Suriye’de de Irak benzeri bir yapı oluşturmak adına PKK/YPG terör örgütünü eğitmeye ve silahlandırmaya başladılar. Diyebiliriz ki, Irak, Türkiye, Suriye hatta İran’ı kapsayan bölgede devletler değil, terör örgütleri muhatap kabul edildi. Bu durum bölgemizde devletlerden kopacak/kopartılacak yeni oluşumların habercisi idi. Gelinen noktada rahatlıkla ifade edebiliriz ki, Haçlı-Siyonist ittifakının müttefiki Türkiye ya da diğer ülkeler değil, PKK/YPG terör örgütüdür. Bunun artık gizlenecek bir yanı kalmadığı gibi, terör sevici ABD ve müttefikleri bunu gizlemeye de gerek duymuyorlar.

Buraya kadar yazdıklarımız çeşitli kereler dikkat çektiğimiz bir hususun yeniden hatırlatılmasından ibarettir. Şimdi ise yıllardır haykırıp durduğumuz gerçeğin ABD tarafından resmen ilanından ibaret olacak. Geçtiğimiz hafta sonu ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’ın Irak’a yaptığı ziyaret, daha doğrusu Erbil’e yaptığı, Irak Başbakan’ı Abdulmehdi ile değil de Neçirvan Barzani ile görüşmesi, bu arada Abdulmehdi le bir telefon görüşmesi ile yetinmesi insanı düşünce planında nerelere götürdüğüne dikkat çekmek istiyorum.

Söz konusu ziyaret ülkemizde devlet televizyonlarında birkaç gün haber olarak yer aldı. Görülen gerçek, ABD’nin Irak yönetiminden çok Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ni muhatap aldığı oldu. Böyle olmasa Irak’a giden ABD Başkan Yardımcısı’nın önce Iraklı yetkililerle görüşmesi, ardından istiyorlarsa Erbil’e geçmeleri gerekmez miydi? Pence böyle yapmıyor, doğrudan Erbil’e gidiyor ve oradan Irak Başbakanı’na bir telefon açmakla yetiniyor. Ortaya çıkan görüntü ABD için Irak yönetiminin fazla bir anlamı yok. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’yi doğrudan muhatap olarak almak suretiyle şimdiye kadar açık edilmeyen Haçlı-Siyonist ittifakının nihai hedefi konusunda ciddi bir adım atılmış oluyor.

Hemen belirtelim ki, Pence’in bu tavrı, daha doğrusu ABD’nin bu hamlesinin kendiliğinden gelişmiş bir hamle olarak nitelendirilmesi eksik bir değerlendirme olacaktır. Çünkü Irak’ta bir takım karışıklıkların devam ettiği bir zamanda Pence’in Irak yöneticileri ile görüşmeden Erbil’e geçmiş olmasını Suriye ve Irak Kürtlerini birleştirme planını pekiştirme amacı taşıdığını söylemek yanlış olmasa gerek. Bir bakıma Irak’ın ardından Suriye’de atılacak ikinci adımın alıştırma ve ısınma turları olarak değerlendirmek mümkündür. Bu bakımdan artık bölgemizde barışı sağlamak için ABD ile birlikte hareket etme sevdasından vazgeçmek gerekiyor.