İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü, İran-Irak Savaşı (1980-1988) sürerken 1987 yıllında “sınır gücü” olarak kuruldu. Görev tanımında “yabancı ülkelerdeki devrimci İslami hareketleri askeri ve ideolojik yönden yapılandırmak” gibi bir ifadenin yer aldığı Kudüs Gücü, doğrudan İran lideri Ali Hamaney’e bağlı.
Irak’ın başkenti Bağdat’ta ABD saldırısı sonucu hayatını kaybeden Kasım Süleymani’nin başında olduğu İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı “Kudüs Gücü”, sınır ötesi “gayri resmi” operasyonlarla başta Orta Doğu coğrafyası olmak üzere ülkelerin “siyasi ve askeri” yapılarını dizayn etmeye çalışması nedeniyle eleştiriliyor.
Kuruluş amacı, İran devletinin çıkarları doğrultusunda sınır operasyonları gerçekleştirmek olan bu yapı, her ne kadar ideolojik yönden Devrim Lideri Ayetullah Humeyni’nin hedef gösterdiği “ABD, İsrail ve Batı emperyalizmi karşıtlığını” ön plana çıkarsa da İslam coğrafyasındaki uygulamaları nedeniyle tepki çekiyor.
İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü, İran-Irak Savaşı (1980-1988) sürerken 1987 yıllında “sınır gücü” olarak kuruldu.
Görev tanımında “yabancı ülkelerdeki devrimci İslami hareketleri askeri ve ideolojik yönden yapılandırmak” gibi bir ifadenin yer aldığı Kudüs Gücü, doğrudan İran lideri Ali Hamaney’e bağlı.
Kudüs Gücü’nün ilk komutanı, 8 yıl süren İran-Irak Savaşında üst düzey görevler üslenen Devrim Muhafızları İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed Vahidi oldu.
Vahidi’nin ardından 1997’de Kudüs Gücü’nün başına, aynı savaşta üstün başarıları nedeniyle 41. Sarallah Bölüğü Komutanı olan Kasım Süleymani getirildi.
Süleymani’nin 3 Ocak sabahı Irak’ın başkenti Bağdat’ta ABD’nin düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybetmesi üzerine, yerine Hamaney’in talimatıyla yardımcısı İsmail Kaani getirildi.
İran rejiminin çıkarları doğrultusunda Şii ideolojisi açısından bir araç olarak kullanan Kudüs Gücü, Kum kentinde Şii inanç öğretisine göre eğitim alan bazı yabancılarla dış yapılanmasını organize ediyor.
Irak’ta Saddam Hüseyin’e karşı olan Kürtleri, Afganistan’da Taliban’a karşı Ahmed Şah Mesud’un Kuzey İttifakını destekleyen Kudüs Gücü, Taliban ve El Kaide’ye karşı ABD’yle iş birliği yaptı.
İran devrimi öncesi, Lübnan’da Hizbullah örgütü kurucularından İranlı Mustafa Çamran’ın ortaya attığı “gerilla” eylemlerinden ilham aldığı ifade edilen Kudüs Gücü, sınır ötesinde istihbarat, sabotaj, suikast ve özel operasyon gibi gayri resmi faaliyetlerde bulunmakla eleştiriliyor.
Lübnan’da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, Suriye’de Afganlardan oluşan Fatımi ve Pakistanlıların oluşturduğu Zeynebiye Tugayları ile Yemen’deki Husiler Kudüs Gücüne bağlı örgütler olarak biliniyor.
Kudüs Gücünün oluşumu sürecinde, Ekim 1983’te Lübnan’daki ABD askeri üssüne 5 bin 400 kilogram TNT patlayıcıyla yüklü araçla düzenlenen saldırıda 243 Amerikalı deniz piyadesi öldürüldü. Bu olay sonrası ABD ve Fransa askerleri Lübnan’ı terk etti.
Suudi Arabistan’ın Dahran kentinde Haziran 1996’da bomba yüklü araçla düzenlenen ve 19 Amerikan askeri personelinin ölmesi, 350’den fazla asker ve sivilin yaralanmasına neden olan saldırıdan Kudüs Gücünün bağlı bulunduğu Devrim Muhafızları Ordusu sorumlu tutuldu.
Kudüs Gücü Irak’ta
ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi ve Saddam Rejimini devirmesinden sonra İran’ın ülkedeki askeri ve siyasi nüfuzunun artması için uygun zemin meydana geldi. Baas Rejiminin baskıları ve Şii siyasi partileri yasaklaması nedeniyle 1979’dan itibaren İran’a kaçan Irak’ın önde gelen Şii şahsiyetleri, 2003’te ülkeye geri geldi.
İran’da askeri ve siyasi eğitimler alan Iraklı Şiiler, Tahran’ın desteğiyle ülkenin siyaset merkezine yerleşti. İran’ın desteklediği bu siyasetçilerin arasında da ülkede 2006-2014 yılları arasında 2 dönem önemli yetkilere sahip başbakanlık yapan Nuri Maliki oldu.
Tahran yönetimi Maliki üzerinden Bağdat’taki siyasi gücünü konsolide ederken, diğer Şii milis gruplara destek vermekten uzak durmadı. İran, Irak merkezi hükümeti ve ABD’nin 2006-2007 yılları arasında Mehdi Ordusuyla yaşanan çatışmasında da güç kaybetmemek için gruplar arasında uzlaşıcı bir rol oynadı. İran, Mehdi Ordusunun bölünmesiyle ortaya çıkan Esaib Ehlül Hak, Hizbullah Tuğayları ve Ahdul Yevm’u da etkisi altına almayı başardı.
Maliki’nin mezhepsel politikaları nedeniyle ABD’nin Aralık 2011’de ülkeden çekilmesinden sonra El Kaide ve daha sonra terör örgütü DEAŞ gibi radikal gruplar Sünnilerin çoğunlukta yaşadığı bölgelerde nüfuz sahibi olmaya başladı.
İran destekli başbakan, mezhepsel politikaları nedeniyle uzun yıllar boyunca eleştirildi. Irak’ta en yüksek dini mercii Ali es Sistani’nin çağrısı üzerine terör örgütü DEAŞ’a karşı koymak için Haşdi Şabi kuruldu.
Süleymani’nin koordinasyonunu sağladığı Bedir Tugayları, Hizbullah Tuğayı, Saraya Horasani, Esaib Ehlül Hak, Seyid Şuheda Tuğayı, İmam Ali Tuğayı, Hizbullah Nuceba Harekati gibi örgütlerden 2014 yılında Haşdi Şaabi Ordusu kuruldu. Haşdi Şaabi’yi üniversite tahsilini İran’da yapan ve geçtiğimiz günlerde Süleymani’yle birlikte öldürülen Ebu Mehdi el-Mühendis yönetiyordu.
Yemen’de Husiler
Yemen Islah Partisi Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Dr. Muhammed Humeykani, Şubat 2015’de AA muhabirine yaptığı açıklamada, İran’ın Yemen’deki halk devrimini Husiler aracılığıyla kendi lehine çevirdiğini söyledi.
Humeykani, ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 3’ünü oluşturan Husilerin İran’ın uzun yıllar süren desteğiyle yönetimi ele geçirdiklerini söyledi. Husi gençlerin, 90’lı yıllardan itibaren İran’a Caferi mezhebi eğitimi için götürüldüğünü dile getiren Humeykani İran’da yaklaşık 6 bin Husi gencin siyasi ve ideolojik eğitim gördüğünü öne sürdü.
Humeykani, “İran Sana’da bir hastane kurdu. İran Hastanesi’nin Yemen halkına yardım olsun diye kurulduğu düşünülüyordu. Daha sonraları, İran’dan gelen doktorların Husilere silah eğitimi vermek için gelen devrim muhafızları olduğu anlaşıldı. 2013’de İran’ın Husiler’e teslim edilmek üzere bir gemi dolusu silah gönderdiği tespit edildi. Cihan-1 isimli gemide 40 ton ağırlığında patlayıcı ve karadan havaya füzeler bulunuyordu.” ifadelerini kullandı.
Ensarullah’ın Suriye’deki Esed rejimine destek gösterileri düzenlemesi de Yemen’deki diğer siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının tepkisini çekiyordu. Husi Ensarullah hareketinin Yemen’in en büyük İslami partisi olan İhvan’ın siyasi kanadı Islah Partisi’ni hedef alan silahlı saldırıları da ülkedeki gerilimi arttırmıştır
Suriye İç Savaşı
Kudüs Gücü, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşında da kilit rol üstlendi. Yıllarca baskı ve zulüm altında yaşayan Suriye halkı, rejimin ordusundan ayrılan askerler tarafından kurulan Özgür Suriye Ordusu desteğiyle Beşar Esed rejimini yıkmaya çok yaklaşmıştı. Bu kritik dönemde Kasım Süleymani’nin komutasındaki Kudüs Gücü, Şam yönetimini korumaya aldı. Savaşın ilerleyen günlerinde Rusya’yı Suriye savaşına dahil eden Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Gücü yaklaşık 500 bin kişinin ölmesine, milyonlarcasının yaralanmasına ve evlerini terk etmesine neden olan saldırılarda yer aldı.
Cephenin önlerine Afgan Fatımi ve Pakistanlıların oluşturduğu Zeynebiye Tuğayları’nı süren Kudüs Gücü askerlerinden binlerce kişi bu savaşta hayatını kaybetti.
Şii Hilali
Şubat 2014’deki bir konuşmasında Süleymani, bugünkü İran rejiminden övgüyle söz ederek, “Bu ülkenin gururu, nüfusunun yüzde 92’sinin Şia olmasıdır” ifadesini kullandı. Şiiliğin İran devletinin desteğiyle güçlendiğini ifade eden Süleymani, “Şii hilali, sadece siyasi bir hilal değil, aynı zamanda ekonomik bir hilaldir. Ve dünyanın en önemli ekonomi gündemi petroldür” dedi.
İran, Suudi Arabistan ve Irak’ın dünyada en çok petrol rezervi bulunan ülkeler olduğunu ifade eden Süleymani, dünya petrol rezervinin yüzde 70’inin bu ülkelerdeki Şii nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde olduğunu iddia etti.
Suriye’nin siyasi çekişmelerin yaşandığı bir zemin olduğunu dile getiren Süleymani, “Bazıları bize ‘Esed gitsin yerine başkası gelsin, Esed’in öldüğünü ve yerine başkasının geldiğini farz edin’ diyorlar. Neden Amerika, siyonist rejim, Türkiye ve Arabistan bu kişinin Suriye’den gitmesi konusunda bu kadar ısrar ediyor. İşte ben burada tarihteki ‘Haricileri’ görüyorum” ifadesini kullandı.
Hz. Ali ve Muaviye arasında yaşanan Sıffin savaşına değinen Süleymani, “Muaviye’nin ordusunda 4 bin Kur’an hafızı olmasına rağmen, Emir el-Mü’minin, Muaviye’nin askerleriyle savaştı. Şimdi aynı olayı Suriye’de görüyoruz.” şeklinde konuşmuştu.
İran’da Halkı Dış Operasyonlardan Rahatsız
Kudüs Gücü’nün çatışmaya yönelik siyaseti ülke ve dışında eleştirilirken son yıllarda ekonomik sorunlar nedeniyle sokak gösterileri düzenleyen İran halkı, dış operasyonlar için para harcanmasını istemediklerini “Suriye’yi bırak, bize bak”, “Ne Filistin ne Lübnan Canım fedayi İran” sloganları atıyor.
Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesinden sonra İran’ın bölgedeki uzantıları arasında birliğin artacağı yorumları yapılsa da Süleymani’nin yerinin doldurulamayacağı ve ekonomik kriz içerisindeki Tahran yönetiminin uluslararası çatışmaları uzun süreli devam ettirebilmesinin mümkün olmadığı belirtiliyor.
Kasım Süleymani Kimdir?
Kasım Süleymani, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2007’de getirilen uluslararası seyahat yasağına rağmen Suriye ve Irak başta olmak üzere birçok noktada İran’ın askeri operasyonlarını yönetiyordu.
Süleymani, Trump’ın Temmuz 2018’de İran’a yönelik savaş tehditlerine ilişkin yaptığı bir konuşmada, “Bizi dünyada ‘benzeri görülmemiş’ bir eylemle tehdit ediyorsunuz. Savaşı başlatabilirsiniz ancak onu bitirecek olan biziz.” ifadelerini kullanmıştı.
İran’da 1957’de güneydoğu eyaleti Kirman’ın Afganistan sınırına yakın dağlık bir bölgesinde, aşiret yapılarının hâkim olduğu Rabord köyünde dünyaya gelen Süleymani, daha çocuk yaşta çiftçi olan babasının devlete olan borcunu ödeyebilmek için inşaatlarda çalışmaya başladı.
İkokulu bitirdiği yıl köyünü terk ederek Devrim Muhafızları Ordusuna katılan Süleymani’nin, sonra aldığı 45 günlük askeri eğitim sayılmazsa, bütün eğitim hayatı bu 5 yıllık ilkokul tecrübesiyle sınırlı kaldı.
Askeri kariyerine 1979 İran Devrimi sonrasında başlayan Kasım Süleymani, sadece 45 günlük bir eğitimle orduya kabul edildi. Süleymani, ilk askeri cephe deneyimini, İran’ın batısındaki Mahabad’da, İran devriminden sonra ayaklanan silahlı Kürt gruplara karşı yaşadı.
Devrimden sonra İran-Irak savaşında gösterdiği üstün çabalarla dikkatleri çeken Süleymani, cephe gerisinde birçok operasyonu başarıyla yönetti. Henüz 20 yaşındayken Teğmen rütbesiyle 41’inci Sarullah Birliği’nin komutanlığını üstlenen Süleymani’nin bu savaşta gösterdiği başarılarla askeri kariyerinin basamaklarını hızla tırmanmaya başladı.
Irak’ta Saddam’a Karşı Mücadele
Süleymani, savaş sırasında Saddam Hüseyin’e karşı mücadele eden Iraklı Kürt liderlerle iyi ilişkiler kurdu. 1991’deki Körfez Savaşı’nda silahlı Şii gruplar ile ilişkiler geliştiren Süleymani, bu grupların ayaklanmalarını organize etti.
Saddam’ın 2003’te ABD’nin Irak’ı işgali sonucu devrilmesinden sonra ABD ordusuna karşı savaşan Şiileri perde arkasından yöneten Süleymani, bazı Sünni grupların da eğitim ve silahlandırılmasında rol üstlendi. Süleymani, bir yandan ABD ile savaşan grupları komuta ederken bir yandan da Irak’ta ABD ve İran arasındaki pazarlıklarda en önemli söz sahiplerindendi. Bu nedenle Süleymani, askeri kimliğinin yanında diplomat kimliğine de sahip bir komutan olarak öne çıktı. Irak savaşında Kürt liderlerle yakın çalışması, Saddam sonrasında Irak’taki politikacılarla özel ilişkiler kurması için Süleymani’ye iyi bir zemin hazırladı.
Kasım Süleymani Irak’ta sadece Şiilerle değil Sünni liderlerle de iyi ilişkiler geliştirdi. Eski Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani başta olmak üzere bir dizi siyasetçiyle yakın ilişkileri bulunan Süleymani, Şii lider Mukteda el Sadr’ın diğer siyasi gruplarla uzlaşmasına da yardımcı oldu. Süleymani, Irak’ın Sünni Devlet Başkan Yardımcısı Usame Nuceyfi’yle de yakın ilişkiler kurdu, hatta Nuceyfi 2013’te İranlı generalin annesinin Tahran’daki cenazesine de katıldı.
Lübnan Hizbullah’ı, Suriye, Irak ve Süleymani
Lübnan’da Hizbullah ile çalışan Süleymani, 2006’da İsrail’in Hizbullah’ın bir İsrail askerini kaçırdığı gerekçesiyle Lübnan’a saldırmasıyla başlayan “33 Günlük Temmuz Savaşı’nda da Hizbullah’ın eğitim ve silahlandırılması sorumluluğunu yürüttü.
Süleymani’nin ülke içerisinde bulunan Hizbullah ve diğer Şii milis güçlerine sağladığı askeri strateji sayesinde Esed güçlerinin takviye edilmesi sağlandı ve muhalifler tarafından ele geçirilen bazı şehirler ve kasabalar da yeniden rejimin kontrolüne geçti. Kasım Süleymani’nin yardımcısı Hüseyin Hemedani, Ekim 2015’te Halep’te terör örgütü DEAŞ tarafından öldürüldü.
Süleymani, Irak’ta terör örgütü DEAŞ’a karşı mücadele için kurulan Haşdi Şabi örgütünün oluşturulmasında ve yönetilmesinde de ön plandaydı. Irak’ta DEAŞ’a karşı cephede çektirdiği fotoğraflarla dünya kamuoyunun dikkatini çekti.
“Kasım Süleymani Liderimizdir”
ABD’nin Haşdi Şabi üslerine saldırının ardından hafta başında ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğini basan gruplar duvarlara “Kasım Süleymani liderimizdir” şeklinde yazılar yazmıştı.
ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğinin belgelerine göre ise Süleymani, İran’ın Irak’taki her türlü politikasını formüle eden ve hayata geçiren kişiydi.
Kaynak: Özgün İrade Dergisi 2020 Mart 190. Sayı