Türkiye’nin uzun zamandır gündeminde yer alan Fırat'ın doğusuna yönelik askeri operasyon 9 Ekim itibariyle başladı.
Barış Pınarı Harekâtı olarak nitelenen bu operasyon kapsamında TSK’ya ait savaş uçakları, Fırat nehrinin doğusunda yaklaşık 30 kilometre derinlikteki bölgeyi hedef aldı.
Suriye’nin kuzeydoğusunda icra edilen Barış Pınarı Harekâtı kısa sürede dünya gündeminin merkezine oturdu.
Bu harekâta yönelik tepkisi merak edilen ülkelerden birisi de İran.
Nitekim söz konusu harekât başlamadan önce İran’ın duruşu ABD’nin Fırat’ın doğusundan çıkması gerektiği yönündeydi.
İranlı birçok üst düzey yetkili bu minvalde açıklamalar yapmıştı.
Örneğin İran dini lideri Ali Hamaney’in dış politika danışmanı Ali Ekber Velayeti, 2018 yılında gerçekleştirdiği konuşmasında “ABD ya kendisi Fırat’ın doğusundan çıkar ya da biz tokatla çıkarırız” ifadelerini kullanmıştı.
İranlı yetkililerin tutumu
Buna karşın gerek İranlı üst düzey yetkililer gerekse İran medyasının ABD’nin Fırat’ın doğusundan kısmen çekilmesini netice veren Barış Pınarı Harekâtı konusunda olumsuz tutum sergilediklerini görmekteyiz.
İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, söz konusu harekât başlamadan bir gün önce Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Adana Mutabakatına vurgu yaptı ve bu mutabakata uymanın Türkiye-Suriye arasındaki en iyi çözüm olduğunu belirtti.
Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğini dile getiren Zarif, Türkiye’nin askeri müdahalesine karşı olduklarını ifade etti.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik askeri harekâtına ilişkin şu ifadeleri kullandı:
Türkiye hükümetinin güney sınırlarıyla ilgili endişeleri var ve endişelenmekte haklıdır.
Türkiye'nin güvenlik endişeleri giderilmelidir. Fakat bunun için doğru yol seçilmelidir.
Türkiye kararını yeniden gözden geçirmeli, çünkü perde arkasında varılan anlaşmalar bölgenin hayrına değil.Asıl sorunumuz Fırat’ın doğusu değil İdlib’tir.
İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Mahmud Vaizi de benzer bir şekilde Türkiye’nin endişelerini anladıklarını fakat Suriye’ye asker göndermenin bölgeye zarar vereceğini ve bu şekilde güvenliğin tesis edilmeyeceğini belirtti.
İran Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Hüseyin Amir Abdullahyan ise Türkiye'nin Suriye'de düzenlediği askeri harekatın krizi derinleştireceğini, bölgedeki durumu zorlaştıracağını, yeni mülteci dalgasına sebep olarak terörü arttıracağını dile getirdi.
Öte yandan TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un daveti üzerine İstanbul’daki bir etkinliğe katılması gereken İran Meclis Başkanı Ali Laricani, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik başlattığı askeri operasyon sonrası bu ziyareti iptal etti.
Bu ziyaretin iptali İran’ın Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin olumsuz tutumunu ve memnuniyetsizliğini özetler nitelikte.
Türkiye sınırında askeri tatbikat
Barış Pınarı Harekatı’nın başladığı gün İran’da daha önceden planlanmamış bir askeri tatbikat icra edildi.
İran’ın kuzeydoğusunda Türkiye sınırına yakın bir bölge olan Urumiye’de “Bir hedef bir kurşun” sloganıyla icra edilen bu askeri tatbikatı İran Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı General Abdürrahim Musevi yönetti.
Askeri birimlerin bu tatbikattan gece yarısı haberdar edildiklerini belirten Musevi, “Askeri tatbikat, düşmanın olası hareketliliğine karşı hazır olduğumuza dair anlamlı bir mesajdı” ifadelerini kullandı.
Söz konusu askeri tatbikatın Barış Pınarı Harekatı ile aynı güne denk getirilmesi ve Türkiye sınırına yakın bir bölgede icra edilmesinin bir tesadüf silsilesi olmadığı aşikar.
Bu durum Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda başlattığı operasyona ilişkin İran’ın askeri açıdan teyakkuzda olduğunu gösteriyor.
İran basınındaki yansımalar
İran’da Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin olumsuz tutumun basındaki yansımasının daha sert ifadeler barındırdığı söylenebilir.
Harekat henüz başlamamışken 8 Ekim tarihinde Ferhihtegan gazetesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk bayrağı önünde eğildiği görselle birlikte verdiği “Sultanizm terörizmin hizmetinde” manşeti buna örnek verilebilir.
Erdoğan’ı Osmanlı sultanlarına nispet eden Ferhihtegan gazetesinde Fırat’ın doğusuna yönelik gerçekleşecek olası bir operasyon terörizme suni teneffüs olarak nitelendi.
Ferhihtegan gazetesi İran’daki İslami Azad Üniversitesi tarafından çıkarılıyor.
Bu üniversitenin mütevelli heyeti başkanlığını yürüten Ali Ekber Velayeti aynı zamanda İran dini lideri Ali Hamaney’in dış politika danışmanı.
Bu açıdan bakıldığında Ferhihtegan gazetesinin söz konusu manşeti İran’daki müesses nizamın Barış Pınarı Harekatı’na karşı takındığı tutum için ipucu verebilir.
Ilımlılara yakınlığıyla bilinen İran gazetesinin “Suriye topraklarını işgal” manşetiyle verdiği haberde Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı ile savaş bataklığına saplanma ihtimalinin olduğu ifade edilirken, Muhafazakâr Risalet gazetesi “Erdoğan’ın ateşle oyunu” başlığıyla bu harekatı manşetten duyurdu.
Devrim Muhafızları Ordusu’na yakınlığıyla bilinen Tasnim Haber Ajansı’nda yer alan Batı Asya Araştırmaları Uzmanı Seyyid Hadi Efkehi’nin görüşleri ise şu şekilde:
Türkiye Suriye’nin kuzeyine saldırarak ABD’nin tuzağına düştü. Arabistan’ın Yemen’de düştüğü bataklığın benzeri Türkiye’yi bekliyor.
İran Hariciyesine yakınlığıyla bilinen Iranıan Dıplomacy sitesinde ise, İran’ın Tahran-Ankara ilişkileri zarar görmeden Kürtleri Şam yönetimine yakınlaştırabileceğini ve bu şekilde Ankara’nın hareket alanının sınırlanmasının mümkün olduğu vurgulandı.
İran neden rahatsız?
İran’da gerek üst düzey yetkililerin söylemleri gerekse devlet kontrolündeki medyada yer alan tutum Tahran’ın Barış Pınarı Harekatı’na karşı çıktığını ortaya koyuyor.
İran’ın bu kaygısına temel sebep olarak Suriye’deki denklemin Ankara lehine değişme ihtimali söylenebilir.
Hali hazırda Halep kuzeyindeki Afrin-El Bab-Cerablus üçgenini kontrol eden ve İdlib’te gözlem noktaları bulunan Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda 30 km. derinliğe kadar hâkimiyet kurması Ankara’nın Suriye’deki rolünün gerek diplomatik gerekse askeri anlamda pekişeceği anlamına geliyor.
Hiç şüphesiz bu durum Tahran’ın Suriye’deki çıkarlarıyla çelişiyor.
Nitekim İran’ın benzer endişelerine Afrin operasyonunda da tanık olmuştuk.
Afrin operasyonunun başladığı dönemde İran dini lideri Ali Hamaney’in askeri danışmanı Rahim Safevi, TSK’nın Suriye’deki varlığının kanunsuz olduğunu, Suriye devletinin buna tahammül etmeyeceğini ifade etmişti.
Geçmişte Ankara’da da görev yapmış İranlı eski diplomat Sadık Meleki’nin o dönem kaleme aldığı “İran Afrin Harekatı’nın Kaybedeni mi?” başlıklı yazısı, Ankara’nın Suriye’de pekişen varlığı konusundaki Tahran’ın hoşnutsuzluğunu anlamak adına bir ipucu verebilir.
Meleki, Zeytin Dalı Harekatı’nın son durağının Afrin’le sınırlı kalmayacağını belirterek İran Dışişleri’ne şu şekilde seslenmişti:
Suriye’de Kürt devletinin zuhuru Ankara için hayati bir güvenlik meselesidir. Ama Türkiye’nin bunun ötesinde jeopolitik bir hesabı var.
Dikkat edip, tedbir alınız!
Türkiye’nin Suriye’deki müdahalesi, Irak ve Lübnan’a ve neticede İran’ın bölgedeki pozisyonuna da tesir edecek mahiyettedir.
Bu açıdan bakıldığında Ankara’nın Suriye'nin kuzeyindeki kontrol alanının genişlemesi Tahran için bölgedeki kazanımların tehdidi olarak okunabilir.
Ayrıca Meleki, Türkiye’nin Suriye kuzeyinde Güvenli Bölge gayesiyle geniş bir alana hükmetmesi halinde misafir ettiği mültecileri bu bölgelere yerleştireceğini ve böylece Türkiye’nin değişen Suriye’de sadece kazanan taraf değil asıl aktör olacağını iddia etmişti.
Bu minval üzere mevcut askeri operasyonun Suriye’deki dengeleri Ankara lehine değiştirme ihtimalinin Tahran tarafından endişeyle karşılandığı söylenebilir.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin “Asıl sorunumuz Fırat’ın doğusu değil İdlib’tir, İdlib’e odaklanmalı” açıklaması da Tahran’ın bu endişelerini doğruluyor.
Tahran Türkiye’nin mülteci yükünün hafifletecek Barış Pınarı Harekatı’na karşı çıkarken bunun yerine Türkiye’yi yeni mülteci dalgasıyla karşı karşıya getirecek İdlib müdahalesine sıcak bakıyor.