Bilal Sambur yazdı;
İran, 1979 yılında gerçekleşen devrimden beri bir İslam Cumhuriyeti olduğunu iddia etmekte ve dünyaya kendi hegemonya siyasetini devrim ihracı adı altında yaymaya çalışmaktadır. İran, en son olarak Dünya İslami Uyanış Kurultayı adı altında bir uluslararası toplantı organize etmiştir. İran, İslami Uyanış kavramını kullanarak kendi uluslararası hegemonya stratejisi için dünya kamuoyunda destek bulmaya çalışmaktadır. İran’ın küresel ölçekte bir İslami uyanış problemi, amacı ve gündemi bulunmamaktadır. İran’ın asli gündemi, İran’ın nüfuzunun ve hegemonyasının küresel ölçekte artması, genişlemesi ve derinleşmesidir.
İran, İslami uyanış konsepti etrafında kendi hegemonik çıkarlarını Müslüman coğrafyasında ve küresel ölçekte gündemleştirmek ve kendi lehine kamuoyu oluşturmak için Dünya İslami Uyanış Kurultayı adı altında bir organizasyonu 2011 yılında kurmuştur. Dünya İslami Uyanış Kurultayı’nın resmi amacı olarak bölgesel gelişmelerin doğal mecrasından çıkmasına engel olmak, İslam ümmetinin birliğini korumak, dinler arası yakınlaşmayı sağlamak, İslam karşıtı cereyanlara karşı bilgi üretmek ve karşılık vermek olarak ifade edilmektedir. Dünya İslami Uyanış Kurultayı, İslam’ın İran’ın dış politikasında ve jeostratejik hedeflerinde bir araç olarak kullanıldığının kurumsal ifadesidir. İran için İslam, din ve ahlak olarak bir anlama, değere ve işleve sahip değildir. İran için İslam, bir devlet, siyaset ve hakimiyet aracı olarak işe yaradığı sürece anlamlıdır, değerlidir ve işlevseldir. İran, hakimiyet ve hegemonya uğruna Rusya ve Çin’le işbirliği yaptığı gibi, kendi hegemonya stratejisini desteklediği sürece Perinçek gibi kişileri, Dünya İslami Uyanış Kurultayı’nda konuşturtmaktadır.
Dünya İslami Uyanış Kurultayı adı altında mutlak lider Ali Hameney’e bağlı olarak gerçekleştirilen bu yapılanmanın arkasındaki temel fikrin anlaşılması önemlidir. İran resmi ideolojisine göre İran devrimi, Kur’an ve sünnete dönme anlamında İslami uyanışı gerçekleştiren tek İslami uyanış modelidir. İslami uyanışı gerçekleştiren İran, İslami kaynaklara dayalı olarak bir yönetim kurmuş ve Velayet-i Fakih ilkesiyle politikalarını belirlemektedir. İran’ın İslami Uyanıştan anladığı şey, İran’ın bütün Müslüman ülkeler tarafından örnek alınması ve takip edilmesidir. Başka bir ifadeyle İran, İslami Uyanış adı altında Müslüman ülkelerin İslam’a değil İran’a dönmesini ve Velayet-i Fakih konumunda rehber olarak görülen Ali Hameney’in liderliğinin mutlak olarak kabul edilmesini anlamaktadır.
Arap Baharı sürecinin başlamasından sonra Dünya İslami Uyanış Kurultayı, ilk toplantısını 17 Eylül 2011 tarihinde gerçekleştirmiştir. İran, Arap Baharı sürecinde gelişen olayları, kendi bölgesel çıkarlarını tehdit eden nitelikte görmüş ve ortaya çıkan gelişmeler karşısında jeostratejik çıkarlarını korumak için İslami Uyanış konsepti etrafında ideolojik ve politik bir söylem icat etmiştir. İslami uyanış konseptinin amacı, Müslüman toplumların ihtiyaçlarına cevap vermek değil, İran’ın hakimiyet, çıkar ve nüfuz amaçlarına uygun politikalara ve stratejilere entelektüel, dini, psikolojik ve sosyal desteğin sağlanmasıdır.
İran’ın Dünya İslami Uyanış Kurultayı adı altındaki organizasyonun genel sekreterliğinden, mutlak lider Ali Hameney’in dış ilişkiler baş danışmanı Ali Ekber Velayeti sorumludur. Bu yılki kurultay, Afganistan’da Sürdürülebilir Barış ve Güvenlik temasıyla toplanmıştır. Kurultay Genel Sekreteri olarak zirvenin açılış konuşmasını yapan Velayeti, Amerika’nın güçlerini Afganistan’dan çekmesini Müslüman milletler için büyük bir zafer olarak nitelemiş ve İran’ın Afganistan’a barış, güvenlik ve kalkınma alanlarında desteklemeye devam edeceğini vurgulamıştır. Kurultaya Rusya, Pakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Çin ve Özbekistan gibi ülkelerden 40 civarında temsilci katılmıştır.
İran, Dünya İslami Uyanış Kurultayı adı altında Afganistan konulu bir toplantı düzenlemekle Amerika’nın ve NATO’nun çekilmesinden sonra Afganistan’a yerleşme ve çökme hazırlığı yaptığını ilan etmiş durumdadır. Esad rejimine verdiği destekle Suriye’ye çöken İran, Taliban’la kurduğu ilişkiler ve kontrol ettiği gruplar sayesinde Afganistan’a çökme planları yapmaktadır. Amerika’nın ve NATO’nun çekilmesinden sonra Afganistan’daki hegemonya mücadelesinin baş aktörleri İran, Çin ve Rusya’dır. İran-Rusya-Çin emperyalizmi, Asya İttifakı adı altında Afganistan’a çökme konusunda stratejik bir işbirliği ve ittifak içerisindedirler. Dünya İslam Uyanış Kurultayı’nın önceki yıllarda yapılan toplantılarında Talibanizmi, İslam kimliğini tehdit eden selefi bir akım olarak gördüğünü söyleyen İran, bugün Asya’daki hakimiyet mücadelesinden pay kapmak için Taliban’la müttefik hale gelmiştir.
İran’da nizam olarak adlandırılan derin yapıda, kişiler değişebilmektedir. İran nizamında değişmeyen şey, Ortadoğu’da, Orta Asya’da, Asya’da ve Kuzey Afrika’da hakimiyet ve nüfuz oluşturma politikasının hiçbir şekilde değişmeyeceğidir. Tahran’da düzenlenen Dünya İslami Uyanış Kurultayı’nı, İran’ın yeni dönemde Afganistan ve Asya’daki hakimiyet ve nüfuz mücadelesine çoktan hazırlıklı olduğunun ilan edilmesi olarak okuyabiliriz.
Kaynak: Milat Gazetesi