Dil zengini İran sineması yazı dizimizin ilk bölümünde İran Kürt sinemasının köşelerini çizmeye çalışmıştık. Bu hafta İran´da adeta yeni bir film dalgasına dönüşen İran´ın Türkçe filmlerine değineceğiz. Özellikle Tebriz, Erdebil ve Urmiye çevresinde yaşayan Türk sinemacılar, İran sinemasının estetik kodlarıyla Türk kültürünü ustaca harmanlayan filmler ortaya çıkarmaya başladılar.
İLK FİLMLER
Yedollah Semedi´nin Saray filmi önemli bir başlangıcı müjdeler. Film 1997´de Farsça çekilmesine rağmen Azerbaycan Türkçesi dublajıyla sinemalarda gösterilip büyük ilgi görmüştü. İlk defa Azerbaycan Türk kültürünün ayrıntılı bir biçimde bir İran filmine konu olduğu Saray filminde, meşhur âşık havaları da filme eşlik eder. İlk uzun metraj Türkçe film ise Rehber Genberi´nin çektiği O filmidir. 2002´de çekilen ve Savalan Dağı´nın eteklerinde küçük ve mütevazı bir köyde geçen filmde, köylülere yardım eden, sevilen bir imamın yaşadıkları anlatılıyor. Köylüler her sorunlarını imama getirip çözüm ararlarken imamın da kendi sorunları vardır. İmam rolünde, Mecid Mecidi´nin Serçelerin Sarkısı filmindeki rolüyle tanınan Berlin Film Festivali´nden ödüllü oyuncu Rıza Naci yer alıyordu. Bu ilk ve erken dönem ürününden sonra uzunca bir süre uzun metraj filmden ziyade kısa filmlerle Türkçe filmlerin devam ettiğini görüyoruz.
İkinci deneme ise Bahram ve Bahman Ark kardeşlerin 2015´te çektikleri Soğuk filmidir. Filmde, sekiz yaşındaki çocuk, annesinin çarşafının altında saklanma alışkanlığını bir türlü bırakmaz. Ailenin yaşadığı ekonomik sıkıntılar çocuğun toplumla ilişki kurmasının önünde engeller örmüştür. Tebriz´de çekilen Soğuk filmi, İran Çocuk Filmleri Festivali´nde En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu ödüllerinin yanı sıra Jüri Özel Ödülü´nü aldı. Film 20´nci Religion Today Film Festivali´nde de Halk Ödülü´nün sahibi oldu. Ark kardeşlerin başarılı kariyerinde önemli bir durak olan Soğuk filmi, İran´da Türkçe film tarihi açısından da önemli bir film. Bahram ve Bahman Ark Kardeşlerin Hayvanisimli diyalogsuz kısa filmi Cannes Film Festivali Cinéfondation bölümünde ikinci olmuştu. Yeni uzun metraj filmleri Deri, bu yıl görücüye çıkacak. Ark Kardeşler Tebriz merkezli Türkçe sinemanın başarılı ve umut vaat eden gençleri.
BOL ÖDÜLLÜ TÜRKÇE FİLM
2017 yapımı Asghar Yousefinejad´ın yönettiği Ev filmi yıllar sonra çekilen ilk uzun metraj film olması ve daha yaygın bir dağıtımla görücüye çıkmasından ötürü İran´da Türkçe filmin tarihi açısından adeta bir dönüm noktasıdır. Fecir Film Festivali´nin uluslararası bölümünde ödül alan yapım, babasının vasiyetine karşın, cesedinin kadavra yapılmasına karşı çıkan kızının yaşadıklarına odaklanan neredeyse tek mekanda geçen bir çalışma.
2019´DA TÜRKÇE FİLMLER SIÇRAMA YAPIYOR
İran´ın en önemli film festivali olan Fecir Uluslararası Film Festivali´nde bu yıl uluslararası yarışma bölümünde izlediğim 1976 doğumlu İsmail Monsef´in çektiği Kömür filmi bu yılın uzun metraj Türkçe filmlerinden biri. Filmde hapse girmemek için ailesini terk edip komşu ülkeye kaçan bir gencin babasıyla kurduğu gergin ilişkisi, ülkeler ve sınırlar üstü ortak duygularla ve üstün bir görsellikle izleyicilere sunuluyor. İsmail Monsef, daha önce Ağla ve Ardak filmleriyle başarılı Türkçe kısa filmler ortaya koymuştu. Filmleri hem kısa filmin ruhuna uygunluğu hem de başarılı sinematografisiyle usta işi yapımlar olduklarını gösteriyorlardı. Türkçe film çekerken uluslararası yapımcısı olan tek yönetmen olan İsmail Monsef, hem estetik yaklaşımı hem de İran dışına uzanan ağıyla adından söz ettirecek bir sinemacı. Sinemasında İran sinemasının estetik kodlarını ve Nuri Bilge Ceylan sinemasının izlerini görmek olası.
2019´un başka bir Türkçe yapımı ise Erdebilli yönetmen Rıza Cemali´nin ilk uzun metraj filmi olan Ölmeyen Yaşlılar. Gençliklerinde ölüm mangalarında görev alan yaşlıların toplandıkları köyde bir türlü ölememelerinin trajikomik öyküsünün anlatıldığı filmde, yaşamın dayanılmaz çekiciliği sorgulanıyor. Cemali´nin toplamda 15 kısa filmi 120´yi aşkın festivalde gösterilip çeşitli festivallerde 60 ödül kazanmış. Filmlerinde mizah ve bölgesel gerçeklerin yarattığı trajedi iç içedir.
Türkiye sınırına yakın Hoy şehrinde yaşayan Ali Abdali´nin Arpa Çayı, Ayrılık Nağmesi isimli filmi de 2019 yılı üretimlerinden biri. Film Los Angeles´ta düzenlenen Uluslararası Aşk Filmleri Festivali´ne kabul edildi. Tebrizli yönetmen Saccad Rad´ın yönettiği Domuz isimli film de bu yıl tamamlanan yapımlardan biri.
TÜRKÇE KISA FİLMLER
2017 ve 2018 yıllarında Tebriz´de yapılan kısa film festivalinde Türk yönetmenler filmlerini izleyicilerle buluşturmuştu. 2017´de 27 kurgu film ve yedi belgesel film vardı. Görüntü yönetmeni Mehdi Meymendi bu filmleri yerel özellikler açısından bir incelemeye tabii tutarak İran´da yaşayan genç Türk yönetmenlerin üretimlerinde Türk kültürünü ne kadar yansıttıklarını gözler önüne seren bir çalışma yapmış. Filmin adının Türkçe olması, Türkçe diyalog ve anlatıma yer vermesi, yerel tema ve yöresel bir konuya yer vermesi, karakterlerin ve kıyafetlerinin yerel olması gibi oldukça kapsamlı bir inceleme yaparak filmleri değerlendiren Mehdi Meymendi, sağ olsun beni kırmayarak çalışmasını benimle paylaştı. Kurgu bölümünde gösterilen 27 filmden 10 tanesi bu kıstasların önemli bir kısmını yerine getirmiş. Yedi kurgu film de bu kapsamlı özelliklerin yarısını filmlerine taşımış. 10 filmde de yerel özellikler biraz daha az. Gösterilen yedi belgesel film ise yerel özelliklerin neredeyse tamamını çalışmalarına taşımış. Bu çalışmadan elde edilen sonuca göre genç yönetmenlerin önemli bir kısmının coğrafyanın kültürel kodlarına değer verdiklerini söyleyebiliriz. Mehdi´nin yaptığı gözleme göre yönetmenlerin estetik düzeyleri yükseldikçe yerel bağlarının zayıflaması gibi bir handikap da var.
Kısa film yönetmenlerinden Erturan Necefi´nin 2017´de çektiği Ses filmi bölgeden çıkmış en başarılı kısa filmlerden biri. Bakü´de eğitim alan Necefi´nin filmi, Kazan Müslüman Film Festivali´ndeki En İyi Kısa Film Ödülü dâhil çok sayıda ödüle layık görülmüştü. Ali Rıza Selmanpur´un yönettiği Yara da hem İran´da hem de İran dışında çok sayıda gösterim şansı bulan ve ödül alan Türkçe çekilen filmlerden biri. Ayrıca yönetmenin 2018´de çektiği Sazaq filmi de oldukça başarılı bir senaryoya ve estetiğe sahip. Selmanpur´un sinemasına baktığımızda uzun metraj filmlere yöneleceğini anlamak zor değil. 1980 doğumlu Urmiyeli Mehdi Haydari´nin kısa filmleri de ulusal ve uluslararası festivallerde gösterimleri yapılıp ödüller alan yapımlar. Çikolata ve Beyaz Göl isimli çalışmalarıyla tanınıyor. Haydari, televizyon için belgeseller çekmeyi de sürdürüyor. Bu filmlerde genel olarak kır hayatının getirdiği insan ilişkileri ve İran´ın Azerbaycan bölgesi için hayati önem taşıyan Urmiye Gölü´nün kuruması problemi en önemli tematik yaklaşımı oluşturuyor. Urmiye Gölü´nün kurumasının yarattığı tahribat, genel olarak bu bölge için önemli bir tema. Bölge yönetmenlerinin çektikleri animasyon filmler de var. Daver Necefi´nin Sürmeli Kız bunlardan biri. Geleneksel formlarla hazırlanan bu animasyon, köyde çömlek yapan yaşlı bir kadının folklorik müziklerle bezeli hikayesi. Tebrizli genç sinemacı Şehzad Kureyşi´nin 2013 yapımı belgeseli Sözsüz Âşık, yaşayan en önemli ozan olan Âşık Cengiz üstüne çekilmiş bir belgesel. 2017 yapımı kısa filmi Kafes´te ise hapsedilmiş bir adamın düşlerini diyalogsuz olarak resmeder. Tebrizli genç yönetmen ve oyuncu Resul İranzad´ın 2018 yapımı filmi Katil, hayvan avcılığı yapan bir adamın içindeki kuş sevgisiyle yaşadığı çelişkinin hikayesi. Güçlü bir sinematografiye sahip film, geçen yılki Uluslararası Malatya Film Festivali´nde yarışmıştı. Bu yılki Fecir Film Festivali´nde yarışan Vahid ve Navid Nami Kardeşlerin çektikleri Delirium isimli film de, çalıştığı kurumda kesilmiş bir kulak bulan güvenlik görevlisinin yaşadıklarının sürreal bir anlatımıydı. Film Fecir´in dışında Avrupa ve Asya´daki farklı festivallerde gösterildi ve ödüller aldı. Son üretimlerden biri olan 2019 yapımı Ajan, Ali Pouriyan´ın filmi. 20 yıl İran´dan uzak kalan Muhsin´in annesinin ölümü üzerine İran´a dönüşü ve babasıyla hesaplaşmasının hikayesi.
KADIN YÖNETMENLERDEN ANADİLDE SİNEMA
Bölgedeki kadın sinemacılar da oldukça etkin. Çektikleri belgesellerde bu bölgede yaşayan kadınların yaşamlarını sinemaya taşıyorlar. Leyla Ahadi´nin çektiği 2016 yapımı Sardunya´nın Kışıbelgeselinde zorla evlenmek için, okula giderken 30 yaşındaki bir adam tarafından kaçırılan 13 yaşındaki Fatma´nın hikâyesi konu edilir. Haideh Moradi´nin belgesellerinde kır yaşamı içinde kadınların ve genç kızların zorlu yaşam mücadelesi resmedilir. 2015 yapımı Karlı Damlarbelgeselinde köyün erkekleri farklı şehirlere göçmüş olduğundan köyde yapayalnız kalan, hiç evlenmemiş üç taşralı kadının hikâyesi anlatılır. 2018 yapımı Karlı Yollar isimli yapımda ise köylerinde okul olmadığından ve ailelerin geleneksel özelliklerinden ötürü eğitimlerini bırakmak zorunda kalan kızların yaşamları resmedilir. Leyla Nevruzi´nin 2016´da çektiği Ben İsmetim isimli çalışmada ise Tebriz´de yoksul bir hayat süren İsmet isimli kadının sokak hayvanlarının yaşamı için verdiği mücadele resmedilir. Nevruzi´nin 2018´deki çalışması ise Kara Yol isimli şiirsel bir kısa film. Kara Yol, Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SETEM) tarafından, düzenlenen İpekyolu Film Festivali´nde En İyi Yönetmen Ödülü aldı ve uluslararası çok sayıda festivalde gösterim şansı buldu.
BELGESEL ÖRNEKLERİ
İran´da sadece Azeri Türkleri yok. Türkmenistan sınırında Türkmenler, İran içlerinde Kaşkaylar, Horasan Türkleri, Halaçlar gibi farklı Türk boyları İran´da yaşamlarını sürdürüyorlar. Moein Karimoddini´nin 2015 yapımı belgeseli Atlan, tamamen Türkmen dilinde çekilmiş bir belgesel. İran´da ticari olmayan filmleri destelemek için kurulan İran Belgesel ve Deneysel Film Merkezi´nin (DEFC) yapımcılığında üretilen Atlan, İran´ın kuzeydoğusundaki Türkmen Sahra bölgesinde yaşayan at yetiştiricisi Ali´nin en sevdiği at olan İlhan´la kurduğu derin bağı ve yaşam mücadelesini resmediyor. Atlan İran içinde ve uluslararası arenada çok sayıda ödül alan bir belgesel oldu. Höccatullah Hafızi´nin çektiği Güzel Yer isimli belgesel ise Kaşkay Türklerinin yerel yaşam kültürünü ve özellikle de müziklerin anlatmayı amaçlayan bir belgesel.
TÜRKÇE TV KANALLARI
İran´da yaygın bir yerel televizyon ağı var. Türkçe yayın yapan da beş kanal var. Farklı dillerde yayın yapan Seher TV´nin Azeri Türkçesi yayın yapan kanalının dışında Tebriz´den yayın yapan Sahand TV, Urmiye´de yayın yapan Batı Azerbaycan TV, Erdebil´de yayın yapan Sabalan TV ve Zencan´dan yayın yapan İşrak TV yayınlarını sürdürüyor. Bu kanalların önemli bir kısmı yerel haber ve programlardan oluşsa da çok sayıda belgesel bu kanallar için çekiliyor. Televizyon estetiğinde filmler ve dublajlı çalışmalar da bu kanallarda gösteriliyor.
GENEL İRAN SİNEMASINDA TÜRK ALGISI ELEŞTİRİSİ
İran´daki Türk çevreleri, kimi zaman hakim ve genel kitle için çekilen Farsça filmlerde Türklerin kötü, olumsuz ve kaba gösterildiklerine yönelik eleştiriler yaparlar. İran dışındaki izleyicilerin fark edemeyecekleri düzeyde Farsçayı Türk şivesinde konuşanların; kaba, şehre entegre olamamış ve eğitimsiz gösterildiğine yönelik eleştiriler var. Araştırmacı yazar İran Türkü Arif Keskin´in yönetiminde Türkiye´de çıkan Meduniyet dergisinin üçüncü sayısında Şehriyar Keskinoğlu imzalı İran Sinemasında Türk İmgesi isimli makalede bu eleştiriler filmlerden örneklerle somutlaştırılmış. Özellikle Mecid Mecidi´nin kırsalda geçen filmlerine yönelik bu eleştiriler yapılır. Kuşkusuz bu algının yıkılması da İran Türklerin kendi filmlerini çoğaltıp kendi hikayelerini anlatmayı sürdürmeleriyle dönüşüm geçirecektir.
FARSÇA FİLM ÇEKEN TÜRK YÖNETMENLER
İran Türkleri eskiden beri edebiyat alanında oldukça önemli eserlere imza atıyorlardı. İran edebiyatının en önemli yazarlarından Samed Behrengi, Gulam Hüseyin Sâ´edi ve Rıza Beraheni isimlerini bu duruma örnek gösterebiliriz. Aynı zamanda Farsça olarak film çeken çok sayıda Azeri Türkü sinemacı var. Cafer Penahi, Rıza Mirkerimi, İbrahim Hatemikia, Merziye Borumend, Kemal Tebrizi bu yönetmenlerden bazıları. Bu yönetmenlerin bazı filmlerinde Türkçe konuşanları, Türkçe şiir okuyanları ve Türkü söyleyenleri görmek olasıdır. Kemal Tebrizi´nin unutulmaz filmi Kertenkele´de sınıra yakın bir köye yalancı bir imam olarak gelen hapishane kaçağının konukluğunun ilk gününde ona okunan Türkü, Küçelere Su Serpmişem olur. Rıza Mirkerimi´nin Şangay Film Festivali´nde En İyi Oyuncu, En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödülleri alan 2019 yapımı son filmi Kasr-ı Şirin´de, eski karısından olan çocuklarının anlamaması için baba yeni karısıyla Farsça değil Türkçe konuşur. İran sinemasında Kutsal Savunma filmleriyle tanınan yönetmeni İbrahim Hatemikia, 2016 yapımı İran´ın meşhur generali Kasım Süleymani´nin hayatına göndermeler barındıran filmi Bodyguard´ın sonunda filmin başrol oyuncusuna İran Türkü Şehriyar´ın Heydar Baba şiirini okutur. Cafer Penahi 2018 yapımı başrolde oynadığı Üç Yüz filminde annesinin köyüne yolculuk yapar ve bölge halkının Türkçe konuşmalarına zorlanarak da olsa karşılık verir.
TÜRKÇE FİLMLERDE TEMALAR
İran sinemasında son yıllarda temalar olukça değişti. Abbas Kiyarüstemi´nin etkisiyle filmler kır hayatından kesitler sunarken artık Asghar Ferhadi etkisiyle İran sineması şehirleşmeye başladı. Bu değişimde İran´ın şehirleşme düzeyinin artmasının da kuşkusuz hayati bir payı var. Kadınların boşanmak istemeleri, madde bağımlılığının yarattığı tahribatlar, gençlerin özgürlük talepleri, yurt dışına çıkmak isteyen bireylerin mücadeleleri, sağlık sistemi ve idam tartışmaları üstüne İran sinemasında çok sayıda film çekiliyor. Ancak Türkçe filmlerde konular genellikle kır hayatından panoramalar sunuyor. Köy yaşamının zorlukları, kır hayatının getirdiği insan ilişkileri, Urmiye Gölü´nün kurumasının yarattığı sorunlar, ülke sınırında yaşamanın zorlukları Türkçe filmlerde sık sık karşımıza çıkar.
TÜRKÇE FİLMLER İRAN SİNEMASININ BİR PARÇASI
İstanbul´da yaşayan Tebrizli belgesel sinemacı Ferhad Eivazi, bu yeni sinema yaklaşımını İran sinemasından bağımsız düşünülmemesi gerektiğini söyler. Bu sinemacıların İran sinemasından etkilenerek, İran´ın sinema okullarında okuyarak yönetmen olduğunun altını çizer.
İran; içinde farklı kültürleri taşıyan ve yerel özelliklere değer veren bir ülke. Farklı dillerde konuşan, farklı etnik aidiyetlerden gelen bu çeşitliliğin toplamından meydana getirdiği kültürel değerlerin devamlılığının sağlanması çok önemli. Bu çeşitlilik, sanat ortamını oldukça zenginleştirebilme potansiyeli taşıyor. Ortadoğu´nun en estetik sinemasının merkezi olan bu coğrafya, Farsçanın yanında Türkçe çekilen filmlerin de sanat ortamında özgün çalışmalara vesile olmayı sürdüreceğe benziyor.