ran, dış politikadaki gerilimin yanı sıra iç siyasette yeni bir tartışma ile gündemde. Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin iki kıdemli üyesi Sadık Laricani ve Muhammed Yezdi arasındaki tartışma İran siyasetinin en önemli gündemlerinden. Söz konusu tartışmalar, güncel siyasi meseleler etrafında şekillense de esas meselenin, Hamaney sonrası İran’ına yönelik olduğu fikri ağır basmakta.
İran’daki yargı sistemini kontrol eden kuruma on yıl boyunca başkanlık eden Sadık Amuli Laricani, İran iç siyasetindeki tartışmaların odağındaki isim. Tartışmayı daha da önemli kılan durum ise Laricani’nin kendisinin de üyesi olduğu Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin diğer bir önemli ismi olan Ayetullah Muhammed Yezdi ile yaşadığı gerilim. Laricani İran Yargı Erki Başkanlığı yaptığı süre zarfında, ülkenin hukuk sistemini, siyasi ve sosyal alanda muhalefet eden kesimlere karşı sert bir şekilde kullanma konusundaki katı tutumu ile bilinmekte. Laricani ailesi, son dönem İran tarihinin etkili siyasi ailelerinden birisi olarak öne çıkmakta. Ailenin en önde gelen üyelerinden 58 yaşındaki Laricani, eski milletvekili Ekber Tabari’nin tutuklanmasından bu yana giderek artan bir siyasi baskıyla karşı karşıya.
Laricani’ye yönelik devlet televizyonlarından devam eden suçlamaların üzerine basını baskı altına almaya çalıştığı iddiaları ve Muhammed Yezdi’nin Laricani’yi görevi kötüye kullanmakla itham etmesi, tartışmaları İran iç siyasetinin odak noktası haline getirdi. İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinnejad’ın da görev yaptığı dönemden bu yana hedefi haline gelen Laricani ailesinin yaşadığı siyasi çekişme, İran’ın kapalı kapılar ardında yaşanan iktidar mücadelesinin artık saklanamayacak boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Prostat kanseri olduğuna dair uzun süredir devam eden söylentiler nedeniyle 2014 yılında cerrahi bir operasyon geçiren 80 yaşındaki Hamaney’in potansiyel halefi olarak lanse edilmesi, Laricani ailesini gerilimin taraflarından biri haline getiriyor ve tartışmayı daha da anlamlı kılıyor.
Yaşanan çekişmeye dair İran basınında çıkan haberlerin bir kısmı yapılan saldırıların, Laricani’nin Hamaney’den sonraki dini lider olma şansını azaltmayı hedeflediğini öne sürerken, diğer bir kısmı ise nihai amacın, tüm aile bireylerinin İran siyasetindeki etkinliklerini yok etmek olduğunu belirtiyor. Örneğin mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye olan desteği ile bilinen İran Meclis Başkanı Ali Laricani’nin, 2020 yılının Mart ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olma ihtimalini azaltmak, aileye yönelik saldırıların ana hedeflerinden. Esas gaye ne olursa olsun yaşanan tartışma ile beraber ailenin bütün isimlerinin İran siyasi zeminindeki hâkimiyetlerinin zarar görmesi ihtimal dâhilinde.
Güncel tartışmadan bir süre önce İran’daki yargı erkinin İnsan Hakları Komisyonu üyesi olan Laricani ailesinin bir diğer üyesi Muhammed Cevat Laricani’nin görevinden istifa ettiği iddiası ortaya atıldı. Ancak komisyon bu iddiayı yalanladı. Özellikle Hamaney’e yakınlığı ile bilinen ve basında yer alan haberlere tepki gösteren Muhammed Cevat Laricani, saldırıların kendisi ve ailesinin imajını zedelemek için önceden kurgulanmış bir senaryonun parçası olduğunu belirtti. Bugüne değin Hamaney’e sadık bir şekilde görevine devam eden Laircani ailesinin etkili üyelerinden Cevat Laricani, geçtiğimiz Aralık ayında dini lider tarafından ülkenin etkili kurumlarından olan İstihdam Konseyi’ne başkan olarak atanmıştı. Yaşanan son gelişmeler tartışmanın hedefinde sadece Sadık Laricani olmadığını göstermekte.
Sadık Laricani’nin yazdığı ve 19 Ağustos’ta yayınlanan mektubunda, kendisine yönelik basın ve devlet eliyle sürdürülen karalama kampanyasına daha fazla sessiz kalmayacağını beyan etti. Bu mektupla Muhammed Yezdi’yi kastederek “sizin de içinde olduğunuz oyunu” bozmayı hedeflediğini ve tartışmadan geri adım atmayacağının altını çizdi. İran basınında yer alan mektupta, Muhammed Yezdi’yi hedef alan Sadık Laricani, “Maalesef, son zamanlarda hakkımızda çıkan yanlış beyanlar, sizin hatalı ve art niyetli yorum ve görüşlerinizden kaynaklanmaktadır” ifadesini kullandı.
Mektubunda Yezdi’ye yüklenen Sadık Laricani, “Yargıda görev alan herhangi birisi yolsuzlukla alakalı bir suç işlediyse, adli prosedürün uygulanması şarttır ve bu durumda şahsıma bile bir istisna uygulanmadığı bilinmelidir. Yıllarca üniversitelerde dersler ve seminerler verdim, eserler ürettim. Bilimsel araştırma alanında siz ne yaptınız?” yorumunda bulundu. Kanıtsız ve temelsiz suçlamalarla kendisinin ve ailesinin karalanmasına müsaade etmeyeceğini belirten Sadık Laricani, Yezdi’nin yüksek makamdaki görevine layık olmadığını dile getirdi. Mektubunun tonunu giderek sertleştiren Sadık Laricani, kendisini yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma hususunda suçlayan bazı üst düzey memurlar ve aileleri ile ilgili hiç de hoşa gitmeyecek bilgilere sahip olduğunu ortaya atarak kendini şu şekilde savundu: “Bazıları benim yolsuzluğa karşı harekete geçmediğimi iddia ediyorlar. Ancak asıl mesele, benim yargı başkanı olarak yaptığım müspet çalışmalardan memnun olmamalarıdır.”
İran yönetim sisteminde dini liderin çalışmalarını denetlemek ve yeni dini lideri seçmekle görevli Uzmanlar Meclisi/Akiller Meclisi’nin (Meclis-i Hubregân) bir üyesi olan Yezdi’nin Laricani ailesiyle yaşadığı ilk gerilim bu değil. Geçtiğimiz yıl Kum şehrinde inşa edilen bir bina ile ilgili gerilim büyümüş, Yezdi ve Laricani arasında bina için ödenen ücretin kaynağı ile ilgili yaşanan tartışmayı perde arkasında dini lider Ali Hamaney sonlandırmıştı.
İran iç siyasetinde yaşanan bu tartışma karşısında dini lider Hamaney’in sessizliğini koruması, tartışmanın dini liderin onayı ve bilgisi dâhilinde yol aldığını göstermekte. İran basınında yer alan bazı iddialara göre, Sadık Laricani, Hamaney’e bir mektup yazarak görevinden istifa edip Necef’e taşınmak istediğini yazdı. Bununla yetinmeyen Laricani bu isteğin, dini liderlik makamınca bir tehdit gibi algılanmasını sağladı. Bu mektup resmi makamlar tarafından yalanlansa da Laricani ailesine yönelik saldırılar, Sadık Laricani’nin Hamaney’in kararlarına direnmemesi ve şikâyet etmemesi için bir uyarı niteliğinde.
Mart ayında İran Yargı Erki’nin başkanlığına atanan İbrahim Reisi’nin de dini liderlik makamı için aday olduğunu ve bu tartışmayı fırsata çevireceğini söylemek gerekir. 2016 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ruhani’nin gerisinde kalan Reisi, yargı erki başkanı olarak göreve geldiğinde yolsuzlukla mücadele sözü verdi. Yargının istihbarat ve güvenlik dairesi başkanı Ali Abdullahi 15 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, yargı içindeki “temizliğin” dini lider Ali Hameney’in onayı ve emriyle gerçekleştiğini söyledi. Hastalığı giderek artan dini lider Hamaney’in tercihinde ibre son yıllarda profili yükselen Reisi’yi gösterse de Laricani kardeşler ile ilgili bir karar vermenin o kadar da kolay olmadığını söylemek gerekir. Zira bugüne değin İran siyasetinin her kademesinde görev yapmış Laricani ailesinin nüfuzu azımsanmamalı.
Nihayetinde, “yolsuzluk” İran siyasetinde bir grubun veya siyasetçinin etkinliğini kaybetmesi için en tesirli silah olmuştur. Söz konusu iddia, başta Sadık Laricani olmak üzere ailenin diğer üyeleri için dillendirilen bir suçlama. Bu itham ülkenin hem siyasi hem de hukuki makamlarının geleceğine talip olan Laricani ailesinin siyasi ömrünü belirleyecek. Ali Hamaney’in gerek Muhammed Yezdi ile yaşanan tartışmada Yezdi’ye zımni desteği, gerekse dini liderlik makamının kime bırakılacağı hususunda Reisi’den yana tavır almasındaki en büyük etken, Sadık Laricani’nin Hamaney’e yazdığı mektupta Necef’e gitme konusundaki tehditkâr üslubu olabilir. Zira Şiilik geleneğinde, Necef/Irak ve Kum/İran ekolü arasında derinden işleyen bir rekabetin olduğunu hatırda tutmak gerekir.
Dış politikada önemli bir süreçten geçen İran, bölgedeki ideolojik etkinliğini kaybetmek istememekte ve Kum ekolünün benimsediği anlayışı öne çıkarmaktadır. Şiiliğin diğer önemli havzası olan Necef (Irak) ekolü ise İran’ın Velayet-i Fakih söyleminin kapsamına karşı çıkmakta ve İran’a nazaran daha uzlaşmacı bir tavır takınmaktadır. Şiiliğin çıkış yeri olarak anılan Irak’taki Necef ekolüyle/okuluyla rekabet halinde olan Tahran, kendi bünyesinden yetişen ve Kum ekolünü temsil eden herhangi bir ismin Necef’e teveccüh göstermesine göz yummayacaktır. Kendisi de İran asıllı olan ve Necef ekolünün yaşayan en önemli temsilcisi olan Ayetullah Sistani, Irak’a göç etmiş ve İran’ın, özellikle Irak’taki ideolojik tutumunu eleştiren bir tavır takınmıştır. Şiiliğin Necef ve Kum ekolleri, rekabet halindeyken İran’ın temsil ettiği Kum ekolünden Sadık Laricani gibi önemli bir ismin tehdit amaçlı da olsa Necef ekolüne ilgi göstermesi, İran siyasi sistemi içerisinde cezasız kalmayacaktır.