Bahreyn Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğretim Elemanı Gazi el-Sukuti, "Irak Anayasası şu anda sağlam bir devlet ve hükümet üretmeye elverişli değil. Bu çok tehlikeli. Bunu yapmak için İran´ın da saf dışı bırakılması gerek." dedi.
SETA ile El-Cezire Araştırma Merkezi´nin düzenlediği "Irak´ın Geleceği Sempozyumu" kapsamında düzenlenen "Irak´ı Yeniden İnşanın İmkanı ve Meydan Okumalar" başlıklı oturumuna katılan Gazi el-Sukuti, "ABD Müdahalesi ve Rejim Değişikliğinden 15 yıl Sonra Irak´ta Ziraat, Sanayi ve Kamu Hizmetlerinin Durumu" başlıklı bir sunum yaptı.
El-Sukuti, 2003´ten bu yana Irak´ın çok büyük kasırgalar yaşadığını, bu kasırgaların Irak´taki çok büyük değişikliklerin habercisi olduğunu belirterek, sosyal, ekonomik, güvenlik alanlarında çok fazla meydan okumalar ve tehditler meydana geldiğini söyledi.
"Irak çok fazla meydan okumalara maruz kaldı"
Irak´ın şu anda bir kanun devleti olduğuna ancak ülkede, "Hukuk devleti var" demenin zorluğuna değinen Sukuti, şöyle devam etti:
"Anayasada şeffaflığa, çoğunluğun haklarını gözetmeye ve ulus bilinci geliştirilmesine öncelik vermeliyiz. Irak Anayasası şu anda sağlam bir devlet ve hükümet üretmeye elverişli değil. Bu çok tehlikeli. Bunu yapmak için İran´ın da saf dışı bırakılması gerek. Ancak insanlarda güven yok. 2003´ten sonra medeni, hukuki bir yapıya sahip olmak amaçlansa da aslında öyle olmadığını görüyoruz. Irak çok fazla meydan okumalara maruz kaldı, özellikle ekonomik anlamda. 2003´ten önce Irak´ta çok sayıda fabrika vardı, tükettiğini üretebiliyordu ancak şu anda Irak´ta fabrika kalmadığını görüyoruz. Irak ithalata mecbur bırakıldı. İnsanlar ziraatla meşgul oluyordu, ekip biçiyordu ancak bu da ortadan kaldırıldı. Ülke ekonomisinde İran´a bağımlı bir hale geldi. Iraklı vatandaşlar da dışarıya yatırım yapmaya başladı. Irak´ta ciddi anlamda değerli petrol rezervleri var, biz bunları çıkarıp ekonomiye kazandıramıyoruz. Tarıma açık araziler var 84 milyon dönüme yakın ancak kullanılmıyor."
Akademisyen el-Sukuti, Irak´taki hukuksuzluğa dikkati çekerek, gazetecilerin tutuklandığını, işkenceye maruz kaldığını, yakın zamanda ülkedeki petrolün çıkarılıp teröristlere verildiği yönünde haberlerin çıktığını söyledi.
Irak halkının büyük bir kısmının gıda yardımına muhtaç olduğuna vurgu yapan el-Sukuti, "Salgın hastalıklara maruz kalıyorlar. Önceki hükümetlerden bu yana devam eden sorunlar bunlar, çok ciddi meseleler. Oturup konuşulması gereken şeyler. Halk fakirleştirilmeye, muhtaç edilmeye çalışıldı. Hala enkaz altında olan insanlar var. İnsanların Basra´da yaşadığı kaostan, zulümden kimsenin haberi yok mu? Ülkenin inşası için 400 milyar dolara ihtiyaç var, iç borç bile 100 milyar doları geçmiş durumda." diye konuştu.
"Haşdi Şabi, Suriye, Lübnan ve Yemen´de savaşıyor"
Güvenlik Uzmanı Hatim el-Felahi ise "Yeniden İnşaya Güvenlik Tehditleri: Milislerin Egemenliği ve DEAŞ Tehdidi" başlıklı sunumunda "Irak´ta şu anda dış güçlerin müdahalesi var, bunların başında İran geliyor. Ülke ekonomisi, siyaseti, güvenliği kontrol edilmeye çalışılıyor." dedi.
Irak´ta çok fazla güvenlik kontrol noktası ve her biri birbirinden bağımsız çalışan birimler olduğuna, bunların hiçbirinin savunma bakanlığına bağlı bulunmadığına dikkati çeken el-Felahi, Haşdi Şabi (Şii Gönüllü Halk Güçleri) birimlerinin ağırlıkla İran´a bağlı olduğunu söyledi. Felahi şunları kaydetti:
"Haşdi Şabi grubu özellikle bugün Yemen başta olmak üzere birçok yerde savaşıyor. Grubun İran etkisi altında olduğunu da biliyoruz. 2018´de Irak´ın güneyinde gösteriler meydana geldiğinde Haşdi Şabi´nin bazı grupları gösterileri durdurmaktan sorumluydu. Ülkede mevcut çok boşluk var, bu boşlukların doldurulamayışı zafiyete, tehditlere yol açıyor. Fırsattan istifade boşlukları dolduran gruplar çok çeşitli silahlara sahipler ve ülkenin asıl ordusuna karşı duruyorlar. Haşdi Şabi kendisini ordudan bağımsız olarak yönlendiriyor. Irak ordusunun teröristlerin yoğun olduğu bölgelerde istikrarı ve barışı sağlama kapasitesi yoktu. Bu nedenle Haşdi Şabi´den yardım alındı, desteklendi, eğitildi. Sonunda grup ordudan daha güçlü hale geldi. Haşdi Şabi, Suriye, Lübnan ve Yemen´de savaşıyor. Haşdi Şabi bölgede daha etkin olmak istiyor. Ekonomik, siyasi etkinlik amaçları arasında."
Bağdat Üniversitesi Öğretim Elemanı Hümam el-Shammaa ise "İktisadi Meydan Okuma: Yolsuzluk ve Kurumsallaşamama Sorunu" başlıklı sunumunda, Irak´ın ekonomik olarak zorluk çektiğini belirterek, ekonominin kötü olmasının, kaynakların azlığından ziyade siyasi yönetimin kötü olmasından kaynaklandığını söyledi.
Petrolün tek ekonomik kaynak olmasını doğru bulmadığını anlatan el-Shammaa, "Petrol tükenebilir bir kaynak ancak bugün ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 95´i petrole dayanıyor. Petrol fiyatlarındaki değişiklikler de kamu gelirlerini doğrudan etkiliyor. Su meselesi de önemli. Ülkede suyun olmayışı, yetersiz oluşu ziraat faaliyetlerini ve dolayısıyla gıda sektörünü de etkiliyor. Gıdanın bile kesintisiz temini söz konusu değil. Elektrik de büyük problem ülkede, halen bir çok yerde kesintisiz elektriğe erişim yok. Elektrik de ailelerin sosyal yaşamı dahil birçok şeyi etkiliyor." dedi.
"Musul´daki vatandaşlar DEAŞ yüzünden mağdur oldu"
Iraklı Araştırmacı-yazar Abdullah Hammudat ise "Kurtarılmış Bölgelerin İnşası Sorunu: Musul Örneği" başlıklı sunumunda, Musul´daki vatandaşların DEAŞ yüzünden mağdur olduğunu bunun yanında Irak hükümetinin hiçbir güvenlik biriminin Musul halkına yardım etmediğine dikkati çekti.
Musul´daki zorlukları anlatan Hammudat, şunları kaydetti:
"Güvenlik birimleri kendi kendilerine mahkeme kurmuş durumda, yargılama yapıyorlar. İzinsiz hiç kimse camiye dahi gidemiyor, dini hiçbir aktivite serbest değil. Kur´an okuma topluluklarını bile engelleniyor. Irak´ta gıda güvenliği de yok. Yakın zamana kadar çok zengin bir ülke olan Irak bugün gıda zorluğu yaşıyor. Önceden yüzde 60-70 kendi ihtiyacını karşılayabiliyordu. Musul´da da durum farksız değil, insanlar Musul´dan göç ediyorlar ve bir daha dönmüyorlar. Kamplarda kalıyor birçok insan ve DEAŞ tehdidi altındalar. Topluma entegre olma konusunda çok büyük zorluk yaşıyorlar. Musul´da DEAŞ´ın olmadığı kesimlerde dahi güvenlik sorunu olduğuna inanıyor insanlar. Bu nedenle sürekli terör tehdidi altında olduklarını düşünüyorlar. Bölgede yatırım yok, iş adamları yatırım yapmayı reddediyor."