Mehmet ALACA, Yeni Şafak.com
DEAŞ´ın yenilmesinden sonraki ilk genel seçimlerini 12 Mayıs´ta gerçekleştiren Irak, yeni hükümetini altı ay sonra kurabildi. Berham Salih, 2 Ekim´de cumhurbaşkanı seçildiği akşam, geçmişte cumhurbaşkanı yardımcılığı ve Petrol Bakanlığı yapan tecrübeli Şii siyasetçi Adil Abdulmehdi´ye hükümeti kurma görevi verdi. Anayasanın verdiği bir aylık süre dolmaya yakın parlamentoya 22 kişilik bakan adayı listesini sunan Abdulmehdi yemin ederek göreve başladı. Parlamento; aralarında içişleri, adalet ve savunma bakanlığının da olduğu sekiz bakan adayı üzerinde konsensüs sağlayamazken, 14 bakanı onayladı. Ayrışmış bir Şii siyaseti, etkin bir İran, kontrolsüz bir Haşdi Şaabi, her zaman dirilmeye nazır bir DEAŞ, Tahran ile Washington arasındaki artan gerilim, bölünmüş bir Irak Kürt Bölgesel Yönetimi siyaseti, ekonomik, toplumsal ve yapısal problemlerin yanısıra ciddi bir yolsuzluk ve nepotizm problemiyle yüzleşecek Abdulmehdi, görevi boyunca tabiri caizse adeta ip üzerinde yürümek zorunda kalacak. Peki, Tahran ve Washington?un üzerinde uzlaştığı yeni başbakanın kurmaya çalıştığı hükümette kazanan İran mı olacak?
Seçimlerde Şii lider Mukteda es-Sadr´ın öncülük ettiği Sairun koalisyonu 329 kişilik parlamentoda 54 sandalye ile birinci gelirken, Haşdi Şaabi´nin en büyük bileşenlerinden Bedir Tugaylarının lideri Hadi el-Amiri´nin Fetih grubu 49 sandalye elde etmişti. Irak Anayasası´na göre hükümet kurma yetkisinin parlamentodaki en büyük gruba verilecek olması, Sadr ve eski başbakan Haydar el-İbadi, Amiri ile eski başbakan Nuri el-Maliki´yi iki kutup halinde pazarlık sürecine itse de sonuç alınamadı. Basra´da başgösteren protestolar ise sürecin başka bir boyuta evrilmesine neden oldu. Zira Sadr parlamentonun toplanması için çağrıda bulunarak İbadi ile hükümeti istifaya davet ederken, Irak´taki en büyük Şii dini merci Ayetullah Sistani´nin de Basra konusunda hükümeti eleştirmesi ikinci dönem arayışı olan İbadi´nin siyaseten bitişini tescilledi. Bu süreçte Sadr´ın Sistani´nin temsilcileriyle görüşmesinin ardından Amiri ile bir araya gelmesi, mercinin ikilinin hükümet kurma onayı olarak yorumlandı, ama ittifakın sayısal olarak tek başına hükümeti kurması için 53 vekile sahip Sünni ve 58 vekil çıkaran Kürt grupların da tamamına ihtiyaç duyacaktı, çünkü Sadr´ın ilk şartı Maliki´nin koalisyonda olmamasıydı.
Hükümet kurma arayışları sonuç vermeyince İbadi, Sadr ve Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim öncülüğünde Islah, Maliki ve Amiri tarafından ise Bina isimli büyük Şii koalisyonları kuruldu ve 15 Eylül´de mecliste yapılan oylamada Bina koalisyonunun istediği Sünni Arap aday Muhammed Halbusi Meclis Başkanı seçildi. Bilindiği gibi, 2003 ABD işgalinin ardından kararlaştırılan iktidar paylaşımı uyarınca, Parlamento Başkanı Sünni Araplar, Başbakan Şii Araplar, Cumhurbaşkanı ise Kürtler arasından seçiliyor. Halbusi´nin seçilmesi Maliki liderliğindeki Bina koalisyonunun gücünün boyutlarını gösterdiği gibi, ABD´ye de mesaj verdi. Zira uzun süredir ABD´nin IŞİD´le mücadelede özel temsilcisi Brett McGurk´un Tahran´ın etkisini engellemek için Kürtler ve Sünnilere İbadi´nin içinde olduğu Islah blokuna katılması yönünde baskı yaptığı biliniyordu. Halbusi´nin seçimi İran´a yakın Bina´nın cumhurbaskanlığı ve başbakanlık seçimlerinde de etkili olacağının tartışmasız işaretiydi.
Bina´nın çabaları sonucunda İbadi ikinci dönem başbakanlık koltuğuna oturamayacak olsa da, Sadr ve diğer aktörlerin rezervlerinden dolayı Maliki de bu şansı elde edemedi. Bu nedenle taraflar için bir aday üzerinde uzlaşmak dışında bir seçenek kalmadı, yani Abdulmehdi iki taraf açısından, başka bir seçenek yokmuşcasına, Hobson tercihi oldu. Zaten Sadr grubunun Abdulmehdi´nin başbakan olması konusunda istekli davranması iki büyük koalisyonun ortak zemin yakalamasını kolaylaştırdı. Abdulmehdi ilk başlarda bağımsız ve teknokrat isimlerden bir kabine oluşturmak istediğini açıkladı, lakin Sadr grubu dışındaki gruplar kendi adaylarında ısrar etti. Sistani´nin teknokrat hükümet desteklediği bilinse de bu konuda yeterince başarılı olunamadığı ortada, zira kabinedeki tek teknokrat Elektrik Bakanı seçilen eski Irak Enerji Enstitüsü direktörü Luay el-Hatip oldu.
Başbakan yardımcılığını fesheden ve Bağdat´taki korunaklı yeşil bölgenin kamuya açacağı konusunda olumlu açıklamalar yapan Abdulmehdi´yi bekleyen görevlerin başında yolsuzlukla mücadele geliyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü verilerine göre, Irak dünyanın en yolsuz ülkeleri arasında yer alıyor. Geride kalan 15 yılda yolsuzluklar nedeniyle devletin kasasından 320 milyar dolar çıkarken, Irak Şeffaflık Komitesi on bine yakın yolsuzluk dosyasının da yarısından azını sonuca kavuşturulabildi. 2004-2005 Irak geçici yönetiminde Maliye Bakanlığı yaptığı dönemde uluslararası kreditörleri Irak´ın borcunu silmeye ikna eden Abdulmehdi´nin bu kez hükümet kurma sürecinde yapılan gizli anlaşmalar nedeniyle çok sayıda yolsuzluk dosyasını açması olası görünmüyor. Abdulmehdi´nin içişleri bakanı adayı Haşdi Şaabi´nin eski lideri Falih al-Fayadh parlamentoda Sadr´ın Sairun, İbadi´nin Zafer İttifakı, Ayad Allawi´nin Vataniyye ve Sünni blokların oturumu terketmesiyle seçilemedi. İran ve Maliki ile sıkı ilişkileri olan Fayadh, Tahran´ın örgüt üzerindeki etkisini kırmak için İbadi tarafından Haşdi Şaabi´deki görevinden alınmıştı. Nitekim Haşdi Şaabi´nin 2016´da başbakanlığa bağlanması ve güvenlik ve yolsuzluk konusunda ciddi sorumlulukları olan içişleri bakanlığının örgüt üzerindeki belirleyici rolü, Fayadh´ın hangi gerekçeyle aday gösterildiğiyle ilişkilendirilebilir.
Abdulmehdi Şii kamptaki İran karşıtı gruplardan dahi destek alsa da, Tahran´la geçmişe dayanan ilişkileri biliniyor, zira geçen yıla kadar İran?a yakın Irak İslami Yüksek Konseyi (SIIC) üyesiydi. Abdulmehdi´nin yeni hükümet programında İran´ın Irak´taki etkisine binaen kullandığı ?İran?a yönelik yaptırımlarda öncelik Irak?ın çıkarlarıdır? ifadenin makyaj olduğu anlaşılıyor, çünkü Ağustos ayında İran´da bir websitesinde ABD´nin yaptırımları hakkında yazdığı bir makalede ?Komşularımıza uygulanan yaptırımların aracı olmamalıyız? yönündeki ifadeleri hangi ekseni öncelediğini gösteriyor. ABD´nin İran´a yönelik yaptırımlarının tam anlamıyla yürürlüğe gireceği 4 Kasım 2018 yeni başbakan için ilginç bir sınav olacak.
2005 seçimlerinde SIIC´in adayı olan ve Sadr grubunun karşı çıkmasıyla başbakanlığı Maliki´ye kaptıran Abdulmehdi´nin 13 yıl sonra Sadr grubunun isteğiyle seçilmesi Irak´ta siyasi ilişkilerin değişimi açısından fikir veriyor. Etnik ve dini grupların etkisini görmezden gelemeyen Abdulmehdi´nin; Finans Bakanı olarak yıllarca IKBY´nin başkanlık divanını yöneten KDP´li Fuad Hüseyin?i, Dışişleri Bakanı olarak da Necef doğumlu eski BM büyükelçisi Muhammed el-Hakim gibi isimleri seçmesi anlaşılabilir, lakin Savunma Bakanlığı için hem Saddam´a yakın olmakla hem de 1991 Şii isyanını bastırmaya çalışan gruba katılmakla suçlanan Faysal el-Jarba´yı aday göstermesi işgal sonrası travmadan kurtulamamış bir toplum için yerinde bir tercih değil. Nitekim Sadr, İbadi, Allawi ve bazı Sünni blokların Jarba´nın seçilmesini engellemesi bunun göstergesi. Bu arada, Abdulmehdi´nin 329 sandalyeden 84´ü kadın olan parlamentonun bakan listesine koyduğu iki kadın aday da seçilemedi. Kadınlardan Adalet Bakanı adayı Esma el-Keldani´nin Haşdi Şaabi´nin Hıristiyan tugayının liderinin kızkardeşi olduuğunu not etmek gerekir.
Geçtiğimiz aylarda Basra´da protestocular İran Konsolosluğu ve Haşdi Şaabi?ye ait binaları yakmıştı. Olaylar üzerine ABD, Basra Konsolosluğunu kapatmak zorunda kalırken, İran destekli Haşdi Şaabi, Basra?da yaklaşık 30 bin kişiden oluşan İran?ın Besic birlikleri benzeri Gönüllü Yedek Birlikler kurarak bölgedeki pozisyonunu tahkim etmişti. Yani Tahran bölgedeki olumlu olumsuz her gelişmeyi siyaseten kendine tahvil etme konusunda yetenekli. Abdulmehdi´nin İran´la ilişkileri dikkate alındığında 6 Kasım´da İçişleri, Savunma ve Adalet bakanlıklarının içinde olduğu sekiz bakanlığın seçimi önem arzediyor, zira Maliki´nin ikinci döneminin tamamında, 2010-2014, içişleri ve savunma bakanı atamaması; Irak´taki yolsuzluğun, güvenlik açığının ve İran etkisinin en çok arttığı dönem olmuştu. Başbakan ve Meclis Başkanı Tahran´a yakın olan yeni kabinede stratejik bakanlıklarda olası İran nüfuzu, Irak´ın iç bütünlüğüne tehdit olacağı gibi ABD ile gerilimi tırmandırır. Kabinenin parlamentoya sunulduğu gün Cumhurbaşkanı Salih ve Başbakan Abdulmehdi´nin Meclis Başkanı Halbusi´nin ofisinde Hadi el-Amiri ve Haşdi Şaabi´nin en etkili ismi Ebu Mehdi el-Mühendis ile bir araya geldiği iddiasıysa felaketin habercisi olabilir.