Tarih: 06.02.2022 14:36

İNSANLIKTAN KAÇIŞIN ADI: YALNIZLIK-1

Facebook Twitter Linked-in

Giriş: İnsanlığın Doğası Yalnızlığı Reddeder/ Mutlak Yalnızlık Tanrı’ya Özgüdür

İnsan toplumsal bir varlıktır. Kendisini ancak bir topluluk içerisinde var edebilir. Toplumdan bigâne kalmış bir insan düşünülemez; toplumdan uzak ve iletişimsiz yaşayan bir insanın, insani özelliklerinin pek çoğu oluşmadığı/ gelişmediği gibi var olan özellikleri de körelir. İnsan, toplumun bir parçasıdır, onun bütün özelliklerini üzerinde taşır; aynı şekilde toplumun karakteri de bünyesinde barındırdığı insanların özellikleri ve karakterlerinin yekünüdür. Çünkü başta dil olmak üzere insan bütün yeteneklerini toplum içinde kazanır ve geliştirir. Daha önce bir topluluğun üyesi olsa bile şu veya bu nedenle uzunca bir süre insanlardan uzak, tek başına yaşayan bir kişi, örneğin uzun yıllar bir ormanda mahsur kalan bir insan, konuşma ve üretme becerilerinin pek çoğunu kaybeder. Hayatı, sadece sıradan bir canlı gibi hayatını devam ettirmek ile sınırlı olduğu için, hayatı da o süreçte yaşadıklarından ibaret olur.

İnsandan ve onun yapıp ettiklerinden söz ettiğimizde, toplumun bir parçası olan bireyden söz ediyoruz demektir. Dolayısıyla insanın doğası yalnızlığı reddeder; çünkü insanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliği, üretmesi, çevresini olumlu veya olumsuz anlamda değiştirip dönüştürmesi, bir değer/ değersizlik ortaya koyması, bir kültür oluşturması veya kendisini o kültür içerisinde geliştirip ifade etmesi, edebilmesidir ki bu/ bunlar ancak bir toplumun üyesi/ parçası olduğunda mümkün olur. İyi ve kötünün bir anlam kazanması ve bir karşılık bulması ancak bir toplum içerisinde, diğer insanlarla bir etkileşim sonrasında gerçekleşir.

İnsan elbette yalnız olarak tek başına da yaşayabilir; bir bitki gibi veya çok nadir olsa da tek başına yaşayan hayvanlardan biri gibi hayatını devam ettirebilir, ama bir insan olarak değil; insani özelliklerinden vazgeçmiş, sorumluluklarından sıyrılmış, sıradan bir canlı olarak. Artık bu insan, sahip olduğu pek çok özelliğini, yaptığı bu tercih veya iradesi dışında gerçekleşen bir durum nedeniyle kullanamayacaktır. Örneğin, çevresinde kendisinden başka insan olmadığı için konuşma imkânı olmayacak; zamanla bu yetisini kaybedecek ve bu yöndeki birikimleri körelecektir. Aynı şekilde insanı insan kılan en temel özelliği olan sorumluluk sahibi olmasının ve bir değer üretmesinin anlam, imkân ve ihtiyacı kalmayacaktır; çünkü tüm bunlar ancak başka insanlar varken, bir topluluk içinde mümkün olabilir. Çünkü yalnızlık Tanrıya özgüdür ve insan, insan kalarak yalnız kalamaz; eksiktir, diğer insanlar tarafından tamamlanır, maddi, manevi ve psikolojik açıdan yetersizdir, desteğe ihtiyacı vardır, her şeyin altından tek başına kalkamaz. Ancak yaparım derse başka bir şeye dönüşmek durumundadır; ya tanrılaşacak ya da hayvanlaşacaktır. Tarih de göstermiştir ki, bu tür toplumdan uzaklaşmalar istisnai bir durumdur ve çok nadir olarak gerçekleşmektedir. Sonunda genellikle tıbbi bir müdahaleye gerek duyulur, olgunun kendisi ayrıca psikiyatrik bir bozukluğa da işaret eder.

Toplumdan bilinçli veya bilinçsiz uzaklaşmak temel bir sorundur, bir yerde insanlıktan uzaklaşmadır; ama bu durum tek başına gerçek anlamda bir yalnızlık ve yalnızlaşma sayılmaz; bunun ideolojik veya dini gerekçelerle yapılıyor olması gerekir. Aynı şekilde toplumun içinden attığı ve iktidarın toplumdan tecrit ettiği kişinin yaşadıkları da bir yalnızlık ve yalnızlaşma değildir. Hele hele kişinin kendisi ile baş başa kalmak, kendisi ile yüzleşmek, bir muhasebe yapmak, kendini sağaltmak ve topluma daha güçlü ve donanımlı bir şekilde dönmek için yaşadığı inziva ve uzlet hali de bir yalnızlık ve yalnızlaşma hali değildir. Ümitsizlik halinin oluşturduğu yalnızlık da yalnızlık değil, bir yerde kendini koruma halidir ve bir yönüyle topluma yapılmış bir uyarıdır. Tüm bu yalnızlık halleri kişisel travmalarla ve toplumsal, dalgalanmalarla ilgilidir, bunların bir yansıması olarak tezahür eder.

Tüm bu durumlar ve kişinin tek başına kalması “yalnızlık” özellikle de “yalnızlaşma” değilse o zaman “yalnızlık” ve “yalnızlaşma” nedir? Hemen söyleyelim: Yalnızlık ve yalnızlaşma; felsefi ve itikadi bir var olma ve her durumda bir yabancılaşma ve istiğna halidir. Peki, insan bu istiğna haline nasıl gelir? Yalnızlık ve yalnızlaşma bir anda olup biten bir durum olmaktan ziyade, süreç içerisinde ortaya çıkar. İdeoloji ve din, yalnızlaşmanın en temel araçlarıdır ve iki yolla gerçekleşir: Birisi doğrudan kişinin kendi tercihi ile diğeri dolaylı olarak; şartlandırma/ eğitim gibi metotlarla… İkisinde de yalnızlık ve yalnızlaşma; felsefi ve imani boyutu olan bir yaşama biçimidir. Bilgi kaynakları, bu yöndeki eğitim/şartlandırma, yönlendirme/özendirme işinde oldukça etkili ve önemli bir yere sahiptir. Sonuçta yalnızlık ve yalnızlaşma bir hayat tasavvuru ve yaşama biçimi olarak tezahür eder. Çünkü bu tür bir yabancılaşma insana, insani olana, yaratılışa, doğaya, doğal olana yabancılaşma, insani olandan uzaklaşma, insanı olanı aşma çabasıdır… Yalnızlaşma her şeyden önce kendini yeterli görme, sınırsızlaşma, sorumsuzlaşma, bir istiğna, kibir ve kimliksizleşme dolayısıyla bir tanrılaşma halidir. İnsanlıkla yetinmek istemeyen insanın, insanlığını aşma, kendisine yetme, yeni bir insan var etme iddiasının ve pratiğinin bir tezahürüdür.

Yalnızlık ve yalnızlaşma geçmişte dini arkasına alan mistik anlayışların bir gereği olarak zuhur ederdi ve Aydınlanma insanının aksine mistisizm, insanı alabildiğine değersizleştirerek, “hiç”leştirerek, kimliksizleştirip kimsesizleştirerek iddiasını gerçekleştirmek, hedefine ulaşmak isterdi. Ancak o da sonuçta Aydınlanma düşüncesi gibi insanı sınırsızlaştırıp sorumsuzlaştırarak, tersinden aynı istiğna noktasına getiriyordu. Günümüzde yaygın ve baskın yalnızlaşma Aydınlanma insanının yaşadığı yalnızlık ve yalnızlaşmadır. Şimdi bu yöndeki yalnızlaşma ve yabancılaşmanın nedenleri ve sonuçlarına bir göz atalım, Aydınlanma insanı ile yani kendimiz ile tanışalım.

Devam Edecek

Not: Bu makale Yetkin Düşünce Dergisinin Ocak 2022 (16. sayı) sayısında yayınlanmıştır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —