Modern bilgi yorum üzerinden kurgu yapan bir karaktere sahiptir. Kurgu yapmak ise belirleyici bir pozisyonu elinde tutmak anlamına gelmektedir. Bu pozisyonu elinde tutan bilgi ve bu bilgi üzerinden iktidar olmuş muktedirler, birey, doğa ve toplumu yeniden kurmayı denediler ve bunda başarılı oldular. Bu başarının bir karşılığı olarak nüfus planlamasını yapabilmek için savaşlar ve hastalıklar yeterli olmayınca yeniden insanlığın genetik yapısına müdahil olmanın yolları aranmaktadır. İşte yapay gıda arayışı buna dayalı olarak işlevselleştirilmeye çalışılmaktadır.
Her kurgu beraberinde bir yapaylık üretmektedir. Burada kurgu sahibi eğer her şeyin sahibi olmadığı halde sahibi gibi davrandığı zaman, doğal olanı tahrip ederek yapay doğallıklar üretmeye başlamaktadır. İşte modern düşüncenin iktidarlarının geldiği yeni nokta budur. Yapay zekâ ile başlayan yeni süreç yapay gıda ile devam ederken, yapay organ ile hayatiyetini sürdürmeye çalışacaktır.
Peki, bütün bunlar ne adına yapılmaktadır?
İnsanlık adına tabi ki… Söylenen bu… Buna inanacak çok fazla kişinin varlığı ise esas tehlikeyi oluşturmaktadır. Her yapaylık, kurgunun daha da güçlendirilmesine neden olmaktadır. Bu kurgu aynı zamanda süreklileştirilmiş bir bireyin yenilenmesini, toplumun yenilenmesini ve yaşamın yenilenmesini de beraberinde taşımaktadır. İşte modern insan, post modern insan, trans Hüman insan, post Hüman insan diyerek süreklileştirilmiş bir arayışı da beraberinde taşımaktadır. Ama burada olan insana olmaktadır. Sürekli değişimden başı dönmekte ve nihilizmin kucağında sarhoşluğun tadına varmaya çalışmaktadır. Ama bu sarhoşluğun bittiği yerde ise korkunç gerçeklik kendini göstermekte ve acının derin hazzını yeniden yaşamaya başlamaktadır.
Acı hazza dönüşür mü?
Hem de nasıl! Sürekli acı çekmeye alışan insan, acıdan haz almaya başlar ve acıyı arar duruma yükselir. Bu acı ise sürekli onu daha çok teslimiyete ve daha çok inanmaya iter. Otoriter toplumun kuruluşu da buna dayanır. İşte pandemi süreci ile birlikte oluşan disiplin toplumundan otoriter topluma geçişte bu sayede gerçekleşmiş oldu. Ölüm oranları gün gün verilerek acıyı katmerleştirdiler ve acı artık hazzın kendisine dönüştü. İnsanlar televizyonun başında bugün kaç kişi öldü diye geçerek haberleri izlemeye başladı. Ölüm oranları düşünce sevinmek yerine üzüntü bastı… Niye? Çünkü acı elinden alınıyordu.
Modern toplum disiplin toplumu idi. Sosyolojinin tanımı bu… Pandemi sürecinde ise otoriter topluma yükseltildik. Disiplin bir yere kadar, otorite şart idi… Çünkü güvenlik esastı. Yaşamak öncelikliydi. Bu esaslara istinaden, haklar göz ardı edilebildi. Bu göz ardı edilmeler tabi ki sınırlıydı. Ama hiç bununla sınırlı kalmayacak gibi görünüyor. Uzun zamandır iklim değişikliği üzerinden bir tartışma yürütülüyordu. Buna yönelik olarak hayvanların yok edilmesi gerektiği vesaire gündemleştiriliyor. Karbon izi üzerinden yeni bir tartışma ile yasal düzenlemeler ve yapay gıdaya geçiş sağlanmak isteniyor. Fakat işin kötü tarafı kimse bu tarafı görmek istemiyor. Devlet politikası olarak bu yürürlüğe girince, konu başka taraflara çekilmeye başlanıyor. Böylece konu tartışma alanının dışına çıkarılıyor.
İşin en kötü tarafı ise; modernlik üzerinden öğrenilen, kurgusallık, bireyi ve toplumu yeniden inşa etmektedir. Bu kurgu üzerinden inşa edilmiş toplumların inşa süreçleri ise kültürel propaganda üzerinden gerçekleştirilmektedir. Her gün televizyonlarda aynı konu aynı adamlar ile tartışma konusu yapılınca ve birden fazla tekrara mebni olunca insanlar alışkanlık kesbediyor. İnanmasalar da karşı çıkmayı da düşünemez oluyorlar insanlar…
Ülkemizde yapay gıda ve yapay et çalışmaları yürütülmektedir. Bakanlık yardımcısı düzeyinde bir yapılanmaya sahiptir. Sağlık sektöründe yapaylık zaten sürekli artmaya devam etmektedir. İlaç sektörü insanları kobay olarak kullanmaya devam etmektedir. Aşı bulma arayışlarında bunu rahatlıkla gördük. Ve birkaç kuruş için gönüllü aday olmaya can atan binler vardı.
Teknolojik gelişmeler insanlığın yararına propagandası ile pazarlanmaktadır. Cep telefonları bunun en güzel örneğidir. Ama bu cep telefonları ile birlikte insanın herhangi bir mahrem alanının kalmadığını da artık öğrenmiş bulunuyoruz. Birincisi bu gönüllü olarak yapılmaktadır. İkincisi ise siz istemeseniz de artık cep telefonu üzerinden ses ve resim alma imkânları bulunmaktadır. Bu da yetmemektedir. İnternet ağının güçlendirilmesi ile birlikte her insan istenildiği takdirde rahatlıkla gözlem altına alınabilir. Her pozisyonu izlenebilir. Bulunduğu yer nokta atışı bilinebilir ve istenilen bir hareketi yapabilir hale gelmiştir.
İnsanlar ise hala özgürlük teranesi altında uyumaya ve aldatılmaya devam edilmektedir. İnsanı öv, okşa ve istediğini yaptır. Durum tam olarak buna dönüşmüş…
Yapaylıktan doğallığa, kurgusallıktan fıtrata dönüş yapılmazsa ve nereye sürüklendiğini bildiğin zaman sana yönelik yapılanları değiştirme imkânı bulabilirsin. Yoksa mı? Tekniğin elinde oyuncak olmaktan başka seçenek bırakmayacaklar sana…
Müslümanlar ise kendilerine sunulan konfor yüzünden akıllarını yitirmiş durumdadırlar..
Kaynak: Mirat Haber