Olimpiyatlarda en sevdiğim dallardan biri de Yüksek Atlamadır. Özellikle Bulgar kadınların başarılı olduğu bu dalda çıtayı yukarı koyan kazanır. Rakibi geçmenin yolu çıtayı bir tık üste çıkarmaktadır. Çıtayı aşağı koyduğunuz sürece kazanma şansınız yoktur. Ancak yeterince antrenman yapmamış sporcu çıta aşağılarda olduğu müddetçe çıtayı düşürmez.
“Atletizmin elitleri çıtayı yukarıda isteyenlerdir.”
‘İnsan Hakları’ kavramı Amerikan Devrimi’nden bu yana gündemde olan Fransız Devrimi’nde kendini bulan Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ile Anayasası yazılmış bir çıtadır.
İnsanın en temel hürriyetlerinin anayasası olan İnsan Hakları kuralları çıtanın en alta konduğu kriterdir.
AK Parti’yi iktidarının 17. yılında ‘Yargı Reformu’ ile İnsan Hakları alanında gelişme sağlama hedefiyle gördüğümde hissiyatım tam da çıtayı en alt seviyeye koyan sporcuya dair neyse o oldu.
İnsan Hakları ile ilgili reform önerisini alkışlayan AKP mensuplarını ise biraz hayret biraz da dehşetle izledim.
Tam 17 yıllık ‘zaferlerle’ ve ‘başarılarla’ dolu iktidar bize 17. yılında “İnsan Hakkı” vaat ediyor. Şaka olsa ya da AKP’ye muhalif kesimlerin ironisi olsa belki daha kabul edilebilir. Ancak ciddi biçimde İnsan Hakkını reform ile elde edeceğimiz ifade olunuyor.
AKP bize yüzlerce yıllık ortak değer olan İnsan Haklarını sağlayacak. Türkiye insan hakları alanında eksikleri haiz ve bunun için reforma ihtiyaç var. Ve bu reformu neredeyse ikinci 10 yılının son demlerinde olan bir parti gerçekleştirecek.
Sn. Abdülhamit Gül bu plana bir de isim vermiş, İnsan Eylem Planı :
“İnsan Eylem Planı güncelleme çalışmalarını başlattık. Özellikle insan haklarına ilişkin hükümetlerimiz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ortaya konan mevzuat ve adımlar ve bunların uygulanmasında kişiler veya kurumların insan haklarını ortaya koyan bir yaklaşımı ele almaları bir zaruretti”
Dolambaçlı da olsa ‘bu zamana kadar yapmadığımız, ihmal ettiğimiz alanlara el atacağız’ manasına gelen bu ifadelerin tam olarak tefsirini ise aslında yine Bakan beyin ağzından duyuyoruz :
“Reform belgemiz aynı zamanda AB ile müzakere sürecinin bir parçasıdır. Hazırlık aşamasında Avrupa Birliği kriterleri elbette gözetilerek bu çalışmalar ortaya konmuştur. Ancak aslolan milletimizin ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu daha güçlü bir demokrasi, insan hakları ve adalet talepleri göz önüne alınmıştır. Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz ne olursa olsun. İnsanımızın ve ülkemizin hak ettiği bir yargı sistemi, iyi işleyen adalet sistemi bizim en temel arzumuzdur.”
Avrupa ile bitmeyen fasılların bir parçası olan anti-demokratik uygulamaların insan hakkı ihlali manasına geldiğinin de itirafı olarak okunabilecek bu ifadelerin gerçekten de bu uygulamaları tersine çevireceğine inanmak kolay değil.
Neticede biz 17 senedir bu ülkede ve AKP ile yaşıyoruz. Bugün ak olan yarın kararır, AKP stratejisi değil taktiği olan bir partidir.
Maalesef biz bu eğitimi uzun sürede aldık.
Zaten haberin devamına bakarsak yine Demokles kılıçları tepede duruyor.
“Ancak Avrupa ülkeleri ve AB bu konudaki desteklerini maalesef yerine getirmemiştir. Terör; demokratik toplum, özgürlükler ve hukuk devleti gibi müşterek değerlerin başlıca düşmanıdır. Bu nedenle terörle mücadele en başta bu değerleri koruma olarak görülmeli ve algılanmalıdır. Türkiye yeni Yargı Reformu Strateji döneminde de terörle mücadele kararlılığında olacağına ve bu konuda zaafiyet göstermeyeceğine işaret etmektedir. Belge, Türkiye’nin terörle etkin ve kararlı mücadelesine katkı sağlayacak politikalar dikkate alınarak yapılmıştır.”
Sonuçta yargı reformunun fasıl falan kapatmayacağı aşikar. Ancak AKP’nin insan hakları kavramını alelusul kullanması kendi içinde gayet çelişkili ve tutarsız.
Bu ülkenin her sıradan vatandaşı Adalet Bakanının sözlerine istinaden şu soruyu kendine soracaktır:
“Yav gerçekten reform bize insan hakları sağlayacaksa bu zamana kadar haklarımızı kim zedeledi?
Kim insan haklarına aykırı uygulamalara başvurdu?”
Açık söylemek gerekirse Adalet Bakanı insan hakları ile neyi kastediyor tam olarak bilmiyorum ama mevzu bizim bildiğimiz insan hakları ise ve bu konuda iyileştirme çalışmaları yapılacaksa bugün insan hakları alanında sorunları kim yaratmış onu da anlamak gerek.
Bırakın insan hakları gibi temel ve herkesin üzerinde mutabakatı olan genel alanları arabamızın içinde dahi sıhhatimizi gözeten AKP bize insan haklarını mı sağlamamış bunca yılda?
Kim engel olmuş..?
Dış güçler (!) mi?
İnsan Hakları ile Türkiye’ye hedef koymak aslında açık ve net biçinde çıtayı bilek seviyesinde tutmak demektir. Bırakın Türkiye’yi, Afrika’nın balta girmemiş ormanlarındaki ülkeler dahi bu normları tercihan değil mecburen benimser.
“Kişiler veya kurumların insan haklarını ortaya koyan bir yaklaşımı ele almaları” için AKP 17 yılda yapamadığını reformla yapacak.
Reform herkese lazım ama ben yine de ortalık yerde ‘insan hakları reformu yapacağız’ demenin akıl kârı olmadığını düşünenlerdenim.
Ele güne mahçup olmayalım.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini imzalamış, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti için insan hakları reform değildir, oksijendir.